2

328 26 53
                                    

Bu bölüm haddinden fazla Canon, haberiniz olsun.

İyi okumalar :)

*****

Harry ayaklarının toprağa hızla çarptığını hissetti. Son görev sırasında yaralanan bacağı bükülünce dengesini sağlayamayarak öne doğru düşmüştü. Bu sırada Üçbüyücü Kupası da elinden kaymış, Hogwarts şampiyonu Cedric Diggory'nin de bırakmasıyla yere düşmüştü. Bunu pek de umursamadan başını kaldırdı. "Neredeyiz?"

Cedric 'bilmiyorum' anlamına başını salladı. Ayağa kalktıktan sonra yaralı olduğunu bildiği için elini Harry'e uzatmış, kalkmasına yardım etmişti. Turnuvanın iki şampiyonu, birkaç saniye etraflarını inceledi.

Hogwarts arazisinin tamamen dışına çıkmışlardı. Şatoyu çevreleyen dağlar bile görünürde değildi.

Onun yerine, yabani otların bürüdüğü, karanlık bir mezarlıkta duruyorlardı. Etrafa çöken karanlık ve hafif sis görüş alanlarını fazlasıyla kısıtlıyordu. Sağ taraflarındaki büyük bir porsuk ağacının gerisinde küçük bir kilisenin siyah dış hatları seçiliyordu. Sol taraflarında bir tepe yükseliyordu. Harry tepenin yamacında güzel, eski bir evin dış hatlarını hayal meyal seçebildi. Bir an için ev çok tanıdık görünmüştü.

Cedric, önce yerdeki Üçbüyücü Kupası'na, sonra da Harry'ye baktı. "Kimse sana Kupa'nın bir Anahtar olduğunu söyledi mi?"

Harry başını iki yana sallayarak "Hayır," diye mırıldandı. İkisi de birbirlerinden birkaç adım uzaklaşmış, etrafı inceliyordu. "Bu da görevin bir par-" Tam o an, gösterişli mezar taşlarından birinde yazan isim dikkatini çekti. Tom Riddle.

Yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin ardındaki zümrüt yeşili gözleri irice açılırken Cedric birdenbire susan çocuğun yüzünü inceliyordu. "Bir şey mi oldu?"

Harry, başını transtan çıkmış gibi hızla Hufflepufflı gence çevirdi. "Kupaya dönmeliyiz."

"Sanırım bunun için biraz geç kaldınız." Yabancı, tok bir ses konuşmalarına dahil olduğunda iki şampiyonun bakışları aynı anda sesin geldiği yöne dönmüştü.

Harry, kendinden beklemediği bir hızda asasını doğrulttu. "Kimsin sen?" diye sorarken kendilerine yaklaşan adamı inceliyordu ancak ay ışığı adamın yüz hatlarını net görebilmesi adına fazla yetersizdi. Bu sırada Cedric de herhangi bir saldırıya karşı tetikte kalarak Harry'nin yanına gelmişti.

Siyah, basit bir büyücü cüppesi giymiş olan adam cevap vermek için ikilinin yanına varmayı bekledi. Harry Potter'la aralarında yaklaşık on adım kaldığında durdu, karşısındaki iki genci süzdükten sonra dudağının bir ucu yavaşça kıvrıldı. "Benim kim olduğum pek de önemli sayılmaz." Düz bir şekilde konuşmuş olsa da Harry yabancının sesinde Lucius Malfoy'unkine benzer tanıdık tınıyı sezebilmişti. Kibar olduğu halde kibrin kendini açıkça belli ediyordu. Tabii, Lucius Malfoy'unkinin aksine yabancının sesinse açıkça belli olan bir şey daha vardı. Fransız aksanı.

Birdenbire, Harry'nin beyninde bir şimşek çaktı. Yüzünü sadece bir kez gazetede görmüş olsa da adını çokça duyduğu adamı tanıdı. "Sen... Thomas Valérien'sin."

Ölümyiyen, giydiği sıradan, siyah cüppenin içinde bile soyluluğundan ödün vermeden kibirle sırıttı. "Sağ Kalan Çocuk tarafından tanınmak... Ne büyük onur." derken sesi aynı anda hem aşağılama hem de alay barındırıyordu.

"Biri geliyor, Harry." Cedric, yabancı adam geldiğinden beri ilk kez konuştuğunda Harry bir an için irkilmişti. Karşısındaki adama o kadar odaklanmıştı ki Cedric'in yanında olduğunu bile unutmuştu.

Execution SquadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin