Dördüncü Bölüm

981 139 121
                                    

"Bay Kim, korkarım Bay Jeon akşam yemeğine katılamayacaklar. Bazı işleri olduğunu söylediler. Özürlerini iletiyorlar."

"İş mi?" Taehyung kaşlarını kaldırarak sordu.

Büyükbaba ondan tarafa bakmazken yalnızca tabağına odaklandı ve bir lokma almadan hemen önce "Jungkook'a servis çıkartın. Dünküne nazaran bugün daha keyifli bir akşam bekliyordum fakat mümkün olacakmış gibi gözükmüyor." demekle yetindi.

"Suçu kendinde ara." dedi Taehyung yeniden, keskin bir öfkenin hissedildiği sesiyle.

"Belki de ona karşı sergilediğin tutumdan dolayı artık yüzünü görmeye dahi tahammül edemiyordur, Taehyung, ne dersin?"

"Belki de en iyisi budur."

"Devam ediyorsun. O yokken bile."

"Bu konuyu kafana çok fazla takıyorsun büyükbaba."

Taehyung hiçbir vicdan azabı hissetmeden yemeğine gömülürken, Kim Geun onun değişen çehresine, sertleşen mizacına ve daha önceleri duymadığı inatçı cümlelerine şaştı kaldı. Torununun taştan da olsa bir kalbi olduğuna inanırdı eskiden. Fakat şimdi, sanki yürek yerine dipsiz bir karanlık vardı göğsünün orta yerinde. Her zamankinden gaddar davranıyordu. Bunun tek sebebinin o zavallı Omega olmadığını biliyordu, hissediyordu.

"Taehyung." dedi, şüphelerini sorgulamak için. "Bana anlatmadığın bir şeyler var mı?"

Genç Alfa'nın çatal tutan eli duraksadı. Büyükbabasına alttan bir bakış yolladı ve "Ne demek istiyorsun?" dedi. Bu ani sorunun sebebini o da anlamamıştı.

"Hal ve hareketlerini tuhaf buluyorum. Bir şeyler gizliyormuşsun gibi. Memnuniyetsizliğini bu kadar görgüsüz bir biçimde dışa vuran bir çocuk olmadın hiçbir zaman. Şimdi neyin değiştiğini, seni bu denli öfkelendiren şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Eğer dediğin gibiyse yalnızca basit bir Omega'nın kışkırtması ile kontrolünü kaybediyor oluşundan utanman gerekir."

"Saklandığım yok. Dahası o Omega'ya karşı sevgi dolu olmak için herhangi bir sebebim de yok." Taehyung bu tatsız sohbetin üzerine hiçbir lokmasından zevk alamadığı yemeğine odaklanmaya çalışsa bile bunu başaramadı ve derin bir iç çekerek arkasına yaslandı. Odadaki hizmetçilerin birkaçı göz ucuyla onu izliyordu. Önceki günlerde olduğu gibi bağıracağını düşünmüşlerdi.

"Ne yapmamı istiyorsun? Onu sevmişim gibi mi davranayım? Bunu mu istiyorsun?"

Büyükbabası başını kaldırdı ve gülümsedi. "Hayır, evladım. Hiçbir şey yapmanı istemiyorum senden. Yalnızca onu eşin olarak kabul etsen ve öyle görsen yeter."

"Gördün mü, çok şey istiyorsun."

"Bu o kadar da zor değil."

"Beni anlamıyorsun-"

"Seni anlıyorum." Büyükbabasının sesi yükseldiğinde, Taehyung kendisini tutmayı başardı ve dilini ısırdı. Bu sefer ne bağıracaktı ne de sinirlerini bozacaktı. Tek yapması gereken dinlemekti. "Yaşadığın her şeyi ben de yaşadım. Ben de hatırlıyorum, Taehyung."

Bu bardağı taşıran son damlaymış gibi Taehyung kendisine hakim olamayarak elini kaldırdı ve parmağıyla yaşlı Alfa'yı işaret etti.

"Hiçbir şeyi hatırladığın yok. Hiçbir şey bildiğin yok. Sen bu evde yaşadığını sansan da büyükbaba, kendi evinden çok daha uzaktasın. Bizi yalnız bırakan sensin!"

"Tae-"

"Hatırlıyormuşsun gibi davranma."

Taehyung son sözünü de söyledikten sonra sandalyesini itti ve hızla yemek masasından ayrıldı. Kim Geun bir kez daha aynı masada, aynı sebeple yalnız kalmıştı.

SEALED FATE (devam etmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin