On Birinci Bölüm

952 133 105
                                    

Jungkook Seokjin'i sakinleştirip bir bebekmişçesine yatağına yatırdığında, sonunda ne kadar uykusunun geldiğini fark etmişti. Alfa olacak bebek, Namjoon'un gömleklerinden birine sarılmış, huzurla uyukluyordu. Kapısını olabildiğince sessiz bir biçimde kapatıp kendi odasına çıktığında şaşırmadan edemedi. İçeri girer girmez karşısında Taehyung'u bulmayı beklemiyordu.

"Odamda ne işin var?" diye sordu bıkkınlıkla. Onunla tartışacak enerjisi yoktu.

"Odan? Odamız, diyecektin."

Jungkook'un gözleri irileşti. "Ne münasebet! Kesinlikle olmaz."

"Tanrı aşkına, kapıyı kapat da içeri geç. Evi ayağa kaldıracaksın."

Taehyung onu kolundan tutup içeri çektiğinde Jungkook düşmemek için Taehyung'un koluna tutundu. Arkasındaki kapı kapanınca da ateşe değmiş gibi geri çekildi.

"Burada ben kalacağım. Nerede uyuduğun umrumda değil, bir yer bul."

"Saçmalama. Ayrı odalarda uyursak insanlar ne düşünecek, haberin var mı?"

"Yalan yanlış bir şeyler düşünmeyecekleri kesin. Çık lütfen." dedi Jungkook eliyle kapıyı gösterirken. Onun yerine Taehyung arkasını döndü ve gömleğini çıkartma işlemine devam etti. Jungkook etrafta ona fırlatabileceği bir şeyler aradı fakat bunun aptalca bir fikir olduğuna karar verip kendini sakinleştirdi. Şimdi daha büyük bir sorunu vardı çünkü gözlerinin önünde, Taehyung soyunuyordu.

"Ne yapıyorsun?!" diye sorduğunda genç adam ona döndü. Yüzünde anlamaz bir ifade vardı.

"Üzerimi değiştiriyorum?"

"Git başka yerde değiş."

"Başka yerde uyu, başka yerde soyun... İstersen başka bir ülkeye gideyim?"

"Yapar mısın?"

Taehyung başını iki yana salladı ve gömleğini tamamen çıkartıp yatağın ucuna bıraktı. Jungkook elinde olmadan onun vücudunu inceledi. Kıyafetleri üzerindeyken de az çok belli olan yapılı vücudu ile karşısında dikiliyordu. Daha önceleri –elbette– bilmediği, göğsünün ortasında başlayıp kaburgası boyunca devam eden bir kuş dövmesi vardı. Uzaktan baktığında kırlangıcı andırıyordu fakat ne tür olduğuna emin olamamıştı.

Taehyung'un, üzerine doğru yürüdüğünü fark edince hemen gerçekliğe döndü ve geri çekildi. Aralarındaki mesafe gitgide azalıyordu. "Nereye-"

"Susmaz mısın sen hiç? Bir dakikacık bile olsa? Askıyı alacağım."

Taehyung onun dibinde durup sabırla yüzüne bakarken gülümsüyordu. "Kenara çekilir misin? Valizim kapının dibinde."

Jungkook hemen dediğine uydu ve odanın iç kısımlarına ilerledi. Bir yandan da ısınan suratını kavramış, kendine gelmeye çalışıyordu. "Aynı odada kalamayız." dedi bir kez daha. 

"Açıklamasını yaptım ya. İnsanlara ne diyeceğiz?"

"Kavga ettik deriz. Sık sık yaptığımız bir şey ne de olsa, inanırlar."

"Yine de odalarımızı ayırmamamız gerekir. Aile içinde olan, aile içinde kalır."

Jungkook onun "aile" tanımına neredeyse kahkaha atacaktı. Daha çift bile olamamışken nereleri aileydi onların? Fakat yanlış da sayılmazdı. İnsanların ağzı torba değildi ve büzülmezdi. Etrafta dedikodu çıkmasını kendisi de istemiyordu.

"Ne yapacağız o zaman?" diye sordu bir çare düşünürken.

"Uyuyacağız."

"Aynı yatakta? Sen ne dediğini bilmiyorsun bana kalırsa."

SEALED FATE (devam etmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin