İkinci Bölüm

1.2K 161 234
                                    

CANH DONG YEU THU'O'NG – MR. SIRO 

Not: Çayınızı kahvenizi alın bebeğim, 8240 kelimecik.

  1 AY SONRA

Jungkook ve geri kalan malikâne sakinleri, bu işin bittiğini düşünmeye başlamışlardı. Aradan geçen bir aya rağmen Kim Ailesi'nden ses seda çıkmamıştı. Bu da herkesin aklına aynı şüpheyi düşürüyordu: Jungkook'un bir Omega olduğunu mu öğrenmişlerdi? Yoksa eşi olarak kabul edemeyecek kadar zavallı mı görmüştü onu Bay Kim? Her iki ihtimal de Jungkook'u üzmeye yetiyordu. Artık bu konu hakkında en ufak bir soru, en ufak bir aşağılama daha duymak istemiyordu.

"Kook, canım? Hiçbir şey yemedin, sabahtan beri orada oturuyorsun. Haydi, gel de bir şeyler ye."

Sori her zamanki ılıman tavrı ile Jungkook'un odasına girdiğinde, genç adam ona döndü ve omuzlarını silkti. Bay Kwon gideli – ve gittiğinden beri hiçbir haber göndermeyeli – Jungkook'un iştahı bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Bir ay içerisinde yüzündeki o bütün canlılık, yerini umutsuz bir bekleyişin oluşturduğu hayal kırıklığına ve aşağılanma hissinin yarattığı üzüntüye bırakmıştı. Artık ne yemek yemek ne de odasından çıkmak istiyordu. Süreç boyunca fazlasıyla kırılmış ve hırpalanmıştı.

"İstemiyorum." dediğinde, ablası ona sinirli sinirli baktı. "Gerçekten, aç değilim."

"Bir aydır aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsun. Bir insanın bu kadar süre aç kalması olanaksız! Nasıl dayanıyorsun anlamış değilim... Beni kırma da birkaç lokma ye en azından?"

Jungkook istemeye istemeye yatağından kalktı ve masasına bırakılan yemeklere şöyle bir baktı. Oldukça lezzetli görünen, uğraştırmaması için özenle dilimlenmiş soslu hindisi, fırından yeni çıkan küçük baget ekmekleri ve etrafına dizilmiş türlü türlü sebze ve meyve ile bir zamanlar ona çok lezzetli gelen şahane yemek, şimdi Jungkook'un midesinin kasılmasına sebep oluyordu. Herhangi bir şeyi yutma düşüncesi bile onu rahatsız ediyordu sanki.

"Sori..." dedi sonunda içinde tutamayarak. "Neden kimseden haber gelmiyor?"

"Bilmem.. Mutlu olman gerekmez mi canım? O gizemli ailenin yanına gitmeyeceksin."

"Tabii ki mutluyum ama... Bende bir sorun mu var, bilemiyorum."

Sori içten bir gülümseme sundu kardeşine ve ona yaklaşıp kısa saçlarını okşadı. "Ah, Jungkook... Sen tek sorunun Omega olman, inan bana. Yoksa sen de en az bizim kadar normalsin."

Jungkook yeniden kırıldığını hissetti. Ablası bunları öylesine kolay, öylesine naif bir biçimde söylüyordu ki bu cümlelerin barındırdığı aşağılamanın farkına varamayacaktı neredeyse. Sori'nin bunu bilerek yaptığını düşünmüyor olsa da bazen çok alınıyordu. Onu dışlamaları Jungkook'u neredeyse kahrediyordu. On yedi yaşındaki bir delikanlı olarak, malikâne bahçesini dahi aşamadığı gerçeği çok üzücüydü. Belki biraz daha özgür hissederdi dışarı çıksa. Belki de tek ihtiyacı olan uzaklaşmaktı.

"Artık on yedi yaşına geldin, Jungkook. Kızışma dönemin yakındır. Dikkatli olmanı istiyorum senden, tamam mı? Neyse ki evden dışarı çıktığın yok, böylesi daha güvenli."

"Güvenli?" Jungkook saf saf sordu. "Ne için güvenli?"

"Alfaların senden uzak durması elbette daha iyi bir şey canım. Senin cinsin... Çok tuhaf kokuyor. Hele ki kızışma dönemlerinde kokuları uzaklardan bile alınıyor, çok kötü! Bastırıcıların ve parfümlerin işte bu yüzden kullanılmak için varlar."

SEALED FATE (devam etmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin