4. Bölüm

2.4K 233 256
                                    

Yazmak ve yayımlamak ne kadar da zormuş, en azından benim için. Okuduğun için teşekkürler.

Steve kucağında Olraith ile kuleye giriş yaptığında Avengers üyeleri çoktan toplanmış, onu bekliyorlardı. Bilgisayarlarıyla ilgilenen Tony'nin yanında, geniş beyaz bir kabin ile uğraşan Bruce vardı. Clint ve Natasha ise oturmuş sessizce bekliyorlardı. Onu ilk gören Natasha oldu. Hızla yerinden kalkıp Steve'e doğru ilerledi.

"Onu neden kelepçelemedin? Her an uyanıp sana zarar verebilirdi. Sallana sallana kucağında taşıyorsun bir de. Steve gerçekten aptalsın."

Steve Natasha'nın söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu ama onu bağlamak istememişti. Kendisini gerçekten kötü hissediyordu. İlk başta yetmiş yıllık buz kalbini çözeceğini düşündüğü kadın şu an potansiyel suçlular listesindeydi. Evet onu tekrar görmeyi, onunla tanışmayı istemişti ama onu bulan Steve olmalıydı. Olraith kendisini bulduğunda işler tehlikeli bir hal almıştı. Neyse diyerek geçirdi içinden, tehlikeyi kucağında taşımaya alışmıştı ne de olsa.

Tony'e dönüp onu nereye koyması gerektiğini sordu.

"İlk önce şuradaki sedyeye yatır Rogers. Friday vücut ve kimlik taraması yapacak. Sonra detaylı bir inceleme için onu kabine alacağız."

"Friday yeterli değil mi? Neden bir de kabine koyuyoruz ki onu?" dedi yüzünü buruşturarak. Kabin gerçekten klostorfobik görünüyordu. Yetmiş yıl buzda kalsa dahi kapalı alanda kalma fikrine tahammül edemiyordu.

"Friday sedye üzerinde genel bir tarama yapıyor Steve, vücuduna yerleştirilmiş bir cihazı saptayabilir ama kemiklerine enjekte edilmiş Adamantium'u bulamaz örneğin.Aslında çok doğru bir cümle kurmadım sanırım. Friday'ı ben yaptım, o her şeyi bulur. Sadece parça parça incelemesi gerekiyor.Bütün kulede olduğu gibi kabinin içerisindeki sistem de Friday. Adamantium örneğinden gideyim, sedye üzerinde bulamaz dedim ama kabin içerisinde hiç şansı yok, kemikle arasındaki bağdan ne zaman enjekte edildiğini bile bulabiliriz.

Ama dur, sen Friday'ı sadece konuşan bir sistem sanıyordun değil mi? Seni fosil. Zırhlı bir adam ve yeşil bir kekle beraber savaşıyorsun ama hala teknolojiye ayak uyduramıyorsun. Komik.

Ayrıca kaç yıldır burada yaşıyorsun ve bana hala bu açıklamayı yaptırıyorsun. İnanılmazsın Steve. Her neyse, sıkıntılı bir durum yok yani, ona kim olduğunu öğrenmeden zarar vermeyeceğiz. Sakin ol."

Tony'nin söylediklerine herhangi bir cevap vermeyen Steve Olraith'i kabinin yanındaki sedyeye yatırdı. Gerçekten gergindi ve Tony'nin dalga geçmesiyle uğraşamazdı.

"Natasha üzerindeki silahı almadım. Onu alır mısın?"

Tony kocaman bir kahkaha attı ve konuştu.

"Steve bu gece kendini öldürtmek için fazla davetiye çıkarmışsın ve hala yaşıyorsun. Gerçekten çok aptal düşmanlara sahibiz."

"Bacağının iç kısmındaydı silah Tony! Bacaklarına dokunmak istemedim." diye bağırdı Steve.

"Ah, Tanrı'nın erdemli kulu Steve Rogers. Thor'a söyleyelim de sana cennetin en güzel kısmında bir köşk inşa ettirsin."

Natasha ikilinin saçma muhabbetine göz devirirken kızın yanına ulaştı. Uyanma ihtimaline karşı kelepçelenmişti. Kızın bacaklarına doğru uzattı elini. Ama herhangi bir silah bulamadı. Daha sonra eteğini hafifçe sıyırıp baktı. Gördüğü şey ile kocaman bir kahkaha attı. Steve Rogers gerçekten bir fosildi. Kendisine tuhaf tuhaf bakan dörtlüye döndü ama hala gülüyordu.

"Steve çok tatlısın, kızın silahı falan yok."

"Ama bacağında gördüm."

"O gördüğün bir bacak bandı Steve hem de kurdeleli , silah kılıfı değil. Bilmemeni hiç yadırgamıyorum, gerçekten." derken dahi gülüyordu. Natasha ile birlikte diğerleri de gülüyordu. Kimlik taramasını yapan Friday konuşmaya başladı.

Basorexia | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin