26. Bölüm

1K 113 602
                                    

Steve bakışlarını yenilgiyle Olraith'ten çekerken sıklıkla yaptığı gibi derin bir nefes verdi. Planı sessizce oradan ayrılmaktı. Olraith'in yüzüne kırgın bir bakış attıktan sonra çıkışa doğru ilerledi. Sakinleşmek için derin nefesler verirken bir anda kendine engel olamadı. Adımlarını geri çevirdi ve koşarak Olraith'in yanına geldi.

"Olraith biliyorum hatalıyım. Üstelik seni çok kırdım; hiçbir şey söylemeye de hakkım yok. Bunun için çok özür dilerim, gerçekten kaybettiğimiz zamanı telafi edemem biliyorum. Ama ben zaten beni hemen affet demiyorum ki, sen affetsen ben affetmem zaten. Ama ne olur daha fazla uzak kalmayalım. Ben seni dört yıl önce de seviyordum, dört yıl sonra da seveceğim. Lütfen, bana izin ver yüzündeki kırgınlığı sileyim. Bırak, seni doya doya seveyim, bu ayrılık bitsin."

Olraith kendini kasarken, bir anda rahat bıraktı ve bir ağız dolusu kahkaha attı. Kahkahası tüm pistte yankılanıp Steve'e geri dönüyordu.

"Aramızda her şey bitti, ayrılalım diyen sen değil miydin?"

Steve dalga geçercesine konuşan kıza acıyla bakıyor, kafasını olumsuz şekilde sallıyordu.

"Olmuyor işte. Aptallık etmişim, kalbim her atışında unutamadığımı sayıklıyor."

Olraith Steve'e yaklaştı. Gözleri bir alev gibi parlıyor, kirpiklerinden öfke akıyordu. İşaret parmağıyla onu omzundan iterken konuştu.

"Unut, unut ki beni Peggy'i aldatmış olma."

Geri çekilip sinirle soludu, daha sonra Steve'in yüzüne bir daha bakmadan salonda ayrıldı.

Steve, Olraith yüzüne tükürse daha az incinirdi. Onun gidişinin ardından kendisini arabaya zor attı. Elleri titreyerek sürdüğü arabayla her türlü kuralı yıkıp geçerken kulenin önüne geldiğinde arabayı gelişigüzel ortada bırakıp içeri girdi. Asansörü kaplayan aynalarda gördüğü; gözleri kızarmış elleri titreyen, patlayacak gibi görünen zavallı bir adamdı. İndiğinde adımlarını doğrudan Tony'nin barına doğru atıp tezgahtaki tüm içki şişelerini kucakladı. Kendisini koltuğa attığında, şişeler dakikalar içinde boşalıyordu.

Bir süre sonra Steve'in bilinci sallanmaya başladı, Friday'e saçma sapan sorular soruyordu.

"Frdiay, sence ölünce cennete mi giderim?"

"Friday cennette beni Thor mu karşılayacak? Eğer orada karşılaşırsak ben ölmüş olurum ama Thor ölmemiş olur. O zaman cennete yaşayanlar da girebilir; yanımda misafir götürsem Olraith'i, olmaz mı? Olraith benden daha günahsızdır ama o beni misafir olarak götürmez ki..."

"Friday sence Olraith bana döner mi? Oylama yapalım."

Tony içeri girdiğinde etrafı gördüğü gibi bağırdı.

"Frdiay! Ne oluyor burada? Steve'e kaç cc'den sonra sarhoş olacağını sen mi söyledin?!"

"Bay Rogers aşk acısı çekiyor efendim. Üstelik her şeyi içtiği için sarhoş oldu, ben herhangi bir bilgi vermedim."

Tony yerdeki şişeleri toplarken bir taraftan Friday'e sövüyor, bir taraftan da Steve'in haline üzülüyordu. Şişeleri bir kenara bıraktıktan sonra gidip Steve'in yanına oturdu. Gözlerini zar zor aralayan Steve konuştu.

"Tony gözlerime bir yabancı gibi bakıyordu. Tony beni hiç sevmemiş gibiydi. O kadar uzaktı ki aramızda hiçbir şey olmamış gibiydi. Yanımda oturdu ama aramıza geliyor fırtına oturmuştu."

Steve'in cümlelerinin sonu kayıyor, verdiği her nefeste yoğun bir alkol kokusu ortama yayılıyordu.

"Senin çıkarttığın fırtına."

Basorexia | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin