2. Bölüm

3K 232 250
                                    

Spor salonu tıklım tıklımdı. Steve gözleriyle etrafta bir turuncuyu ayırt etmek için çabalarken, kalabalığın sadece öğrencilerden oluşmadığını, muhtemelen velilerin de davet edildiğini fark etti. Voleybol sahası olarak kullanılan alana sandalyeler yerleştirilmiş ve öğrenciler buraya oturtulmuştu. Arkada kalan tribünlerde ise veliler vardı. Yerlerine oturduklarında müdür bey eline mikrofonu aldı ve öğrencilere doğru ilerledi. Salondaki uğultu müdürün konuşmaya başlaması ile kesildi.

"Sevgili öğrencilerimiz ve ve onların kıymetli velileri, hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Yüzünüzden heyecanınızı okuyabiliyorum , ki ben de sizinle aynı hisleri paylaşmaktayım , bu yüzden konuşmayı kısa tutacağım. Bugün bildiğiniz ismi ile Avengers üyelerini ağırlıyoruz. Davetimizi kabul ettikleri için Steve Rogers'a, Natasha Romanoff'a, Clint Barton'a ve aynı zamanda şu an aramızda olamayan ama okulumuza yaptığı yüklü miktardaki bağışıyla yeni bir kütüphane yaptırmamızı sağlayan Tony Stark'a çok teşekkür ediyoruz. Sizleri bekletmeden konuşmayı sayın Natasha Romanoff'a bırakıyorum."

Natasha kızıl düz saçlarını hafifçe arkaya iterek önündeki mikrofona yaklaştı. Öğrencilerle birlikte velilerde bunu büyük bir merakla bekliyorlardı. Ekibin orijinal tek kadın savaşçısı aynı zamanda Avengers'in en ciddi görünen üyesiydi. Öğrenciler karşısında nasıl bir tavır takınacağı herkes tarafından merak ediliyordu.

"Merhaba arkadaşlar, sanıyorum ki benden bu işe nasıl başladığımı ve nasıl sürdürdüğümü anlatan bir konuşma bekliyorsunuz. Lakin ben bunu yapmayacağım. Çünkü hayat hikayesi anlatmayı gerçekten sıkıcı buluyorum. Ki anlatılıp örnek alınacak bir geçmişe de sahip değilim. Eğer hayat hikayesi dinlemek konusunda ısrarcı iseniz bir sonraki konferansa mutlaka Tony Stark'ı getirmelisiniz çünkü kendisinin en sevdiği şey başarılı hayatını anlatmaktır. Arkadaşlarım ve ben bu konferansı soru-cevap şeklinde ilerletme kararı aldık. Aksini isteyen var mı? "

Tony'nin isminin geçtiği yerde hafif bir gülüşme sesi olsa da Natasha'ya itiraz eden bir ses çıkmamıştı.

"İtiraz eden yoksa soruları alabiliriz. Soru sorarken çekinmemenizi öneririm. Sonuçta buraya sizler için geldik. Kavga etmeyeceğiz."

Natasha tek kaşı havada insanlara bakarken öyle güzel görünüyordu ki , birkaç saniye kimse konuşmadı. Sonra arkalardan bir kız öğrenci elini kaldırdı. Mikrofonun ona ulaşmasıyla konuştu.

"Merhaba Natasha, ben ekipteki tek kadın olmanın nasıl hissettirdiğini merak ediyorum. Sonuçta kadınların vücudu erkeklerin vücudundan daha narin ve sen hiçbir savaştan kaçmıyorsun. Bir kadın olarak çok yorulmuyor musun? Grupta kadın olmanla ilgili herhangi bir problem yaşadın mı? "

Natasha kıza gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"İçerisinde bulunmadığımız durumları uzaktan böyle klasik bakış açılarıyla incelememiz çok normal. Belki de çoğu insan ekipte ne işim olduğunu sorguluyordur. Sonuçta bir kadın olarak onların yanında zayıf görünüyor olabilirim. Ama insanların böyle düşünmesi inan hiç önemli değil tatlım. Çünkü ne kadar güçlü olduğumu ben ve birlikte savaştığım arkadaşlarım biliyoruz. Başkasına kanıtlamaya ihtiyacım yok ama sorunu boş bırakmamak için cevaplayacağım. Yapabileceklerime bir sınır koymuyorum. Bedenime de. İş sadece kendini geliştirmekte; hem fiziken hem ruhen. Yorulduğumu söyleyemem. Çünkü dışarda yaşadığımız savaş, içerde yaptığımız antrenmanların yanında ufak kalıyor. Arkadaşlarımla da kadın olduğum için problem yaşamadım hiç. Neden yaşayayım ki zaten? Yine de bu söylediklerimi anlamamak ve kadının gücünü inkar etmek isteyenler olacaktır. Onların endişesini de şu şekilde dindirebilirim. Ekipteki en esnek insan benim. Bir erkeğin yapamadığı her şeyi yapabiliyorum. Dar havalandırma boşluklarından ufak kanalizasyonlara kadar girebilirim. O yüzden sizi koruyacak bir kadına da ihtiyacınız var ve ne tesadüf, tam da bunun için buradayım."

Kendinden emin konuşmasıyla ortamı bıçak gibi kesen Natasha 'ya gururla baktı Steve. O sırada Clint'in mikrofonun açılış sesi duyuldu.

"Bu konu hakkında benim de eklemek istediğim birkaç detay var. Natasha ile çok uzun bir süredir birlikteyiz. Girdiği savaşı kaybettiğini hiç görmedim. Ki savaşlarda çoğunlukla bizi kollayan, arkamızı toplayan odur. İnanılmaz bir şekilde etrafındaki her şeye odaklanabiliyor. Kendine gelen bir yumruğu da savurur, bana gelen darbeyi de engeller. Yaşayıp gördüğüm için bunları çok rahat söyleyebilirim. Az önce bir erkek olan benim ve Natasha 'nın bedenlerini karşılaştırdınız. Size şunu söyleyeyim. Antrenmanlarda Natasha bizim bölüm sonu canavarımızdır. En sona o kalır ve en çok zorlayan rakip daima Natasha 'dır. Çünkü sandığınızın aksine savaş kaslarla değil beyinle kazanılıyor. Darbeyi karşılamaktan daha çok darbenin nereden geleceğini anlayıp, onu engellemek daha vurucu bir davranıştır. Özetle Natasha normal bir zamanda ya da savaşta sırtınızı yaslayabileceğiniz en sağlam kayalardan biridir. Sizin hayatınızı endişeye düşürmez. "

Clint'in konuşmasını büyük bir dikkatle dinleyen Steve, kapı kenarında gördüğü kırmızı elbiseli kız ile tüm odağını kaybetti. Demek konferansı dinlemek için gelmişti. Acaba kendisi için mi gelmişti? Sonuçta ilk karşılaştıklarında gözleri parlamıştı, hatırlıyordu o yeşilleri Steve. Öğrencilerin yerinde oturmadığına göre lise öğrencisi değil Tanrı'ya şükür, diye düşündü. Veliler arasında da yoktu, öğretmen miydi acaba? Ama öğretmen olmak için de çok genç görünüyordu. 

"Genç görünüyordu" cümlesi kafasında tekrarlamaya başladı. Kimlikte doksan altı olarak görünen yaşıyla, öğretmen bile olamayacak kadar küçük görünen birini gözlüyordu. Gerçekten kendinden utanıyordu Steve. Ne kadar kendine kızsa da kızı incelemeyi deli gibi istiyordu. Ama bütün bakışlarını kıza çevirerek fark edilmek de istemiyordu. O yüzden arada sadece birkaç saniye gözlerini kapı tarafında gezdiriyordu. Yine kapı tarafına bakarken kızın bakışlarının Clint'den kendisine çevrilmesiyle, kendisine sorulan soruyu son dakika duydu.

"Benim merak ettiğim daha özel bir soru. Geçen ay sizi ve Natasha'yı bir alışveriş merkezinde görmüştüm. Normalden biraz daha yakındınız. Haberiniz var mı bilmiyorum ama Romanogers isminde bir ship grubu var. Sizi yakıştırıyorlar. Bunun hakkında bir şey söylemek ister misiniz? "

Soru Steve'e yöneltilmişti ama Natasha ondan önce davranarak konuştu.

"Konferans için buradayız, magazin haberleri için değil. Öyle olsa bir basın toplantısı düzenlerdik değil mi? İlgilenmeniz gereken kısım özel hayatımız değil arkadaşlar."

Natasha'dan gelen sert çıkış ve Clint'in asılan yüzü ile Steve'in ortalığı toplamasının vakti gelmişti. Kapıya doğru bakmaktan vazgeçip konuşmaya başladı.

"Arkadaşlar, Natasha ve ben gerçekten çok iyi arkadaşız. Aramızda herhangi özel bir şey yok. Yakıştırmalarınızı anlayabiliyorum ama bunu çok dillendirmek bize ve hayatımızdaki insanlara huzursuzluk verir. Alışveriş merkezinde yakınlığımızın sebebini ise bulmak çok zor değil aslında. Aynı gün alışveriş merkezinde yakalanan Hydra ajanlarını hepinizin duyduğunu tahmin ediyorum. O gün kılık değiştirerek gitmek zorundaydık. Bu yüzden yakındık. Başka bir durum yoktu. Eğer bu cevap basına düşecekse, lütfen Natasha'nın benim kız kardeşim gibi olduğu ve aksi bir durumun hiçbir zaman söz konusu olmayacağı yazılsın."

Konuşmasını bitirdikten sonra tekrar kapıya doğru baktı. Turuncu saçlı kız direkt gözlerinin içine bakıyordu. Söylediklerinin doğruluğunu ölçmek ister gibi bir hali vardı. Kuledeki gibi bakışlarını çekmesini bekledi ama kız bakmaya devam etti. Güncel dünya dilinde bu uzun bakışlar flört olarak mı geçiyordu diye hatırlamaya çalıştı Steve. Bunu düşünmeyi sonraya erteledi ve baktığı gözlerin sahibine ufak bir tebessüm sundu. Aynı şekilde kendine kibarca gülümseyen kız, yanına gelen arkadaşı ile arkasını dönüp sakin adımlarla salondan uzaklaştı.

Steve öğrencilere doğru döndü. Kıza baktığını fark eden olmamıştı anlaşılan. Herkes yeni bir soruya cevap veren Clint'i dinliyordu. İçinde garip bir heyecan duyan Steve, bunu yetmiş yıl sonra tekrar hissettiği için mutluydu. Ve bu sefer arzularını takip edecek olmanın verdiği merak duygusu da vardı. Kendini gerçekten iyi hissediyordu. Kazanılan bir galibiyetin verdiği duygu gibi bir "iyi" değildi ama. Sanki kalbi buzlarını yeni yeni çözmeye karar vermiş, bütün vücudundaki hücreler yenileniyormuş gibi bir "iyi" idi bu. 

Umuyordu ki kız kimlikte yazan doğum tarihine takılmasın.

Basorexia | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin