7. Bölüm

1.9K 182 205
                                    

neonperde nin "Üzülüyorsam karakterlerim de üzülsün." mottosunu çaldım. Hiç böyle bir şey yazmayı planlamıyordum oysa.

Yüzünden akan ter, gözyaşlarına karışmıştı.

Steve Rogers, dünya üzerindeki en acımasız işkencelerden birini yaşıyordu.

Siyah bir pencerenin önünde oturuyordu. Elleri ve ayakları sıkı sıkı bağlıydı. İplerden kurtulmaya çalışırken yırtılan derisi terinin tuzuyla birleşip canını yakıyordu lakin o bunun bile farkında değildi. Vücudundaki acıları fark etmeye başlasaydı ilk olarak iplerden kurtulmak için çıkarttığı başparmağının zonklayışını hissederdi tabii.

Karşısındaki küllere bakıyordu.

Olraith'in küllerine...

Yaşadıkları şaka gibi geliyordu. Biri bir yerden çıkacak 'Bu simülasyonu başarıyla tamamladınız!' diyecekti. Ya da bir yerlerden Olraith çıkacak, getirildiği sırada kendisine çok benzeyen biriyle yer değiştirdiğini, kendisinin yaşadığını haykıracaktı.

Öldüğüne, gözleri önünde işkence edilerek yakıldığına inanmak istemiyordu.

Onu ölüme öyle uzak görüyordu ki, yaşadığı muhakkak bir kabus olmalıydı. Aksi takdirde azıcık kalan aklını da yitirecekti.

Evet, büyük ihtimalle bir kabusun içindeydi. Etrafına bakındı. Karşısında eski bir tüfek vardı. Altında ise işlemeli bir sandık. Duvarları nemden dökülen iğrenç bir odadaydı. Baktığı her yere bulaşan kirli, iğrenç bir yeşillik vardı. Pas tadı ağzından, küf kokusu ise burnundan gitmiyordu.

Buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı. Hatırladıkları öfkeli bir grup insanın Olraith'i saçlarından sürükleyerek bir çarmıha götürmesiyle başlıyordu. Öncesi yoktu.

Keşke sonrası da olmasaydı.

Steve Rogers hıçkırarak ağlamaya başladı. Dolu dolu, yüreğinden geldiği belli olan haykırışlarla ağlıyordu. Ellerini nafile bir çabayla kurtarmaya çalışıyor, yeri göğü inleterek bağırıyordu.Kalbini yerinden sökmek, kafasını duvarlara vurarak parçalamak istiyordu. Onu kurtarmaya yetişemeyen ellerini koparmak istedi.

Masum Olraith bir kez daha kurban edilmişti. Çarmıha gerildikten sonra insanlar ellerine ince uzun birer kılıç almış, sırayla Olraith'e saplamışlardı. Her bir hareketle yükselen acı dolu çığlığı insanlara büyük bir zevk vermiş ve daha büyük bir arzuyla işkence etmişlerdi.
Steve'in bakmaya doyamadığı yüzünde sayısız bıçak izi vardı. Güzel saçları kan ve çamur ile karışmış, rengini kaybetmişti. Bacaklarından aşağı süzülen kanlar da ufak bir gölet oluşturmuştu.

Kahkahalar atarak ortalığı inleten insan topluluğundan birisi çıkıp son darbe olarak bıçağı o narin boynuna dayadı. Hiç duraksamadan hızlı bir hareketle çekti, önlerine düşen kızıl kafa topluluktan daha yüksek nidalara sebep oldu.

Steve Rogers ne içinde olduğunu bilmiyordu. Ne yaşadığını bilmiyordu. Aklını kaçırıyor olmalıydı. Bunlar olamazdı. Neredeydi? Neden kimse onları kurtarmaya gelmiyordu?

Hangi lanet cehennemdelerdi?

Gözünden süzülen yaşlarla birlikte kafasını kaldırdı.

Basorexia | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin