24. Bölüm

1K 120 577
                                    

Bu bölümde zaman atlaması var. Olraith'in gidişinden bir sene sonrayla başlıyor bölüm.

Steve adımlarını biraz çekinerek Tony'nin laboratuvarına doğru attı. Ayakları ve gururu geri geri gitse de artık dayanamıyordu. Nefesini düzene soktu, gömleğinin yakalarını düzeltip içeri girdi. Tony bilgisyar başında bir şeylerle uğraşıyordu, kapının açıldığını duyunca arkasını döndü.

"Steve?"

Steve biraz çekingen bir şekilde attı adımlarını. Tony yüz ifadesine bakarken ne olduğunu ufaktan anlamıştı.

"Tony ben seninle biraz konuşmak istiyorum."

Tony oturduğu tekerlekli sandalyeyle masadan geri kayıp Steve'in karşısına geldi.

"Konuşalım Rogers, sorun ne?"

"Ben-"

Steve bunu yapabileceğinden emin değildi.

"Evet sen?"

"Tony ben Olraith'i görmek istiyorum."

Tony duyduklarıyla kaşlarını çattı.

"Friday? Sana Bay Rogers ne zaman Olraith dese sansürlemeni söylemiştim. Unuttun mu?"

"Tony dur-"

"Hayır Steve, sen nasıl böyle bir istekte bulunabiliyorsun ki? Yaptıklarından, söylediklerinden sonra nasıl yani? Aklım almıyor, ki bu sık gerçekleşen bir durum değil."

Steve'in gözleri dolarken Tony bunu çok dikkate alıyormuş gibi değildi.

"İstediğin olmadığında küçük çocuklar gibi ağlayacak mısın yani? Hadi ama, biraz yürekli ol. Peter bile bunu yapmıyor artık."

"Tony ben dayanamıyorum."

"Kendi ellerinle ördüğün duvarlara mı? Yıktığın şehrin enkazına mı? Olraith'in gidişine mi?"

"Tony-"

"Üzgünüm Steve, kendin ettin kendin buldun. Yaşadığın her şeyi hak ettin."

Steve yüzünü yerden kaldırmamıştı hiç, başını yere bakmaya devam ederken salladı.

"Peki."

"Neden onu görmek istiyorsun?"

Steve bu sorunun cevabını çok uzun bir süredir içinde tutuyordu.

"Çünkü ben Olraith'i çok özledim."

Tony kaşlarını havaya kaldırırken hiçbir şey söylemedi. Ortamda birkaç dakikalık sessizlik olunca Steve gitmesi gerektiğini anladı. Odadan çıkarken bu konuşmanın böyle biteceğini biliyordu. Daha önce ufak bir anıyı anlatmasında bile Tony çıldırmış, haksızlık yaptığını söyleyerek Olraith'in ismini unutmasını söylemişti. Steve'in söyleyebilecek hiçbir şeyi yoktu, tüm cümlelerini bir yıl önce kullanmıştı.

"Steve?"

Steve arkasını döndü ağır ağır.

"Daha önce sormadım ama şimdi merak ediyorum. Neden böyle bir karar verdin? Madem ayrıldın, şimdi neden özlüyorsun?"

Steve derin bir nefes alıp geri döndü, Tony'nin karşısına bir sandalye çekip oturdu. Dirsekleri dizine değiyor, elleri önüne birleşmiş birbirini ovuşturuyordu.

"Ben bildiğim her şeyi Olraith gittikten sonra fark ettim. Yalnız kalmak istemiştim, acının içine gömülerek ölmek istemiştim. Etrafımdaki moderniteye yeni yeni alışırken, kalbimi birine vermişken birden geçmişten bir darbe yemek bildiğim her şeyi unutturdu. Sanki ben hala eski Steve'dim, Peggy'e aşık olan. Onun ölümüyle yaşamaya hakkım olmadığını düşündüm. Sonra Olraith'i hatırladım. Onu görünce kalbimin nasıl attığını, gözlerimin mutlulukla aralandığını hatırladım. Bu o zaman bana çok alçakça geldi, benim yüzümden eksik bir hayat yaşanmışken ben her şeyi yok sayarak mutluluğu tadıyordum. Bunu kendime reva görmedim o sıra, Peggy'nin başucunda tek düşündüğüm o ölürken benim onun ölümü sonrasında da mutlu bir hayat süreceğimdi. Gerçekten kendimi iğrenç hissettim. Bu aptal fikir silsilesine kapıldığımda zihnim uyuştu, Olraith'i artık sevmediğimi düşündüm. Çünkü her şey bana bunun olması gerektiğini söylüyordu. Ben bir askerim Tony, söyleneni yapmaya odaklıyım."

Basorexia | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin