I Will Surrender

111 10 20
                                    

"İyi olacaksın, iyi olacaksın." Görkem, sedyeyi ambulansa bırakmadan hemen önce saçlarını okşadığı kardeşine doğru fısıldamıştı bunları. "Ben buradayım, sakın bırakma tamam mı beni?"

Silahı Emir almış ve üçü Görkem'in arabasıyla ambulansın önünü açmak için önden ilerlemeye başlamışlardı. Görkem, arabanın önüne geçip kapıyı kapattığında ambulansta hareket etmeye başlamıştı.

Titreyen sağ eliyle göğsünü sıvazladı Görkem, canı yanıyordu. Elini göğsünden çekip yavaşça yumruk yaptı, avucunun acısı umurunda bile değildi. Kalbi ağrıyordu, sanki kurşun ona isabet etmiş gibi canı yanıyordu.

"Abi nolur bas şunu gazına yalvarırım bas!"

"Merak etme," dedi ambulans şoförü. "Kurtaracaklar kardeşini."

"Cücüğüm ölüyo benim. Bas şunun gazına!" Hava kararmış, ambulansın ışıkları geçtikleri her binadan yansımaya başlamıştı. Kafasını cama yaslayıp sağ elini sıktı tekrardan, tüm vücudu zangır zangır titriyordu. Hıçkırarak mırıldandı, daha çok yalvarıyor gibiydi. "Nolur yapma Gizem, bana yapma bunu. Bırakma bizi yalvarırım."

Hastaneye varır varmaz arka tarafa koşup sedyeyi çıkarmalarını beklemeye başlamıştı kapıyı açarak. Çıkardıkları ilk andan acildeki kapalı odaya kadar götürmüş ve tüm yol defalarca özür dilemişti kardeşinden. Kapıyı kapadıktan sonra dizlerinin bağı çözülmüş gibi duvardan destek alarak bir sandalyeye çöktü. Nefes almakta inanılmaz zorlanıyordu.

"Nasıl durumu?" Emir, Görkem'in omzuna elini atıp iki kere hafifçe vurdu. Yanlarında olduklarını hissettirmeye çalışıyordu.

"Söylemediler hiçbir şey," dedi, çatlak sesiyle. "Direkt odaya aldılar."

Kulağı çınlıyordu, canını yakacak bir ses çıkıyordu kulağından. Baktığı boş hastane duvarında bulanık görüntüler görüyordu. Mezarlık, yanan depo, kilitli mutfak kapısı..

Gözleri seyirirken bir yere odaklanmak ölüm gibiydi. Titreyen elini kulağına götürüp gözlerini kapadı.

Silah sesi kulağında yankılanırken sakin kalmak çok zordu. Eli daha da titrerken sanki her şeyi tamamlar gibi bir sedye daha geçmişti önlerinden. Aslı'yı ameliyata alıyorlardı tekrardan. Görkem kalkmış ama başı döndüğü için kafası eğilmişti, sedye yan gidiyor gibiydi şimdi.

"Abi sen bi otur," Ege, Görkem'in koluna girip destek vermek istercesine kendine doğru yasladı gövdesini. "Emir, bi su falan bir şey getir çocuğa."

"Aslı nereye gidiyor ya?" Ateş'te oturduğu yerden kalkmış, Aslı'nın sedyesine yapışmıştı. "Güzelim, nolur bırakma bizi. Bak hepimiz buradayız, seni bekliyoruz güçlü kızım."

"Aslı?" Görkem'de sedyeye uzanmış ama Ege gitmesine müsaade etmemişti. "Nereye gidiyorsunuz?"

"Acil ameliyata alınması lazım!"

"Bu ikinci ameliyatı," dedi Ateş'in babası, elini oğlunun omzuna koyarken. "Siz diğer kızın yanına giderken-"

"Gizem!" Görkem, Aslı'nın sedyesine doğru bakarken sesinin tonunu alçaltmadan konuşmuştu. Kardeşinden öyle horanta gibi bahsedilmesine müsaade edemezdi. "Adı var o kızın, Haluk bey. Gizem Bozkurt."

"Gizem'in yanına giderken," dedi, düzeltmişti. Acısı olduğu için gitmek istememişti Görkem'in üzerine. "Aldılar ameliyata ama çok kanaması olunca çıkarmışlardı."

"Baba, ne olur bir şey olmasın Aslı'ya," Ateş, babasına sarılmış, başını omzuna yaslarken titreyen sesiyle yalvarır gibi konuşmuştu. "Bizi bırakmasın."

SARM'AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin