"Ayy, çok güzel çıkmışız Ece!" Gizem elindeki kameranın ekranına gülümseyerek bakıp Ece ve Emir'e doğru uzatmıştı. "Bunu eve gidince telefona atalım hemen olur mu?"
"Cidden güzel çıkmışız he." Emir, elini omzuna doladığı kız arkadaşının yanağından bi makas alıp gülümseyerek kamerayı cebine attı. "Sen zaten bi afitapsın, ne bu ilk kez güzel görmüş hallerin?"
"Oy, bırakın cilveleşmeyi de içeri girelim," dedi Görkem, eliyle yakasını silkelerken. "Vallahi daraldım. Daraldım!"
"Keşke," dedi Ece, Gizem'in omzuna vurup hınzırca gülümseyerek. "Bu sıcakta içine kazak giymeseydin."
"Kahkaha şelalesi seni." Görkem suratını büzüştürüp Ateş'e döndü elini tekrar uzatarak. "Teşekkürler, seni de unuttuk burada."
"Ne demek de, ben girsem artık. Geç kalıyorum da."
"Aa, biz de gireceğiz! Geç kaldık zaten hadi hızlı." Ateş önde, kalanı arkada okula doğru yürümeye başlamışlardı.
Etrafı yeşilliklerle bezenmiş okula doğru girerken sanki saraya giriyor gibi hissettiren bir şeyler vardı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılmış bir okul olsa dahi restorasyon işlemleri başarıyla tamamlanmış ve yeni bir devrim açılmış gibiydi.
Sağ tarafta bir Atatürk büstü ve altında Gençliğe Hitabe yazıyor, sol tarafta da Türk Bayrağı heykelinin altında genişçe yer kaplayan İstiklal Marşı yazıyordu. Her iki tarafında da uzunca üçer direk ve dalgalanan Türk bayrakları vardı.
"Türkmenistan bayrağı ve Kırgızistan bayrağını unutmamışlar bu sefer şükür." Ece çantasını omzuna tekrar takıp okula doğru girdi. Gizem'de hayıflanıyor gibi iç çekmişti. "Cidden sanki tek Türk Devletleri, Türkiye ve Azerbaycan gibi davranıyolardı, iyi olmuş cidden ince düşünmüşler."
Okula girer girmez öğrencileri; tarih öncesi ve sonrası olmak üzere kronolojik sıralanan Türk hükümdarlar ve bayrakları karşılıyordu. Hükümdarların zaferleri, eserleri ve kısa biyografilerinden bahsedilmişti. Tam karşılarında ise bir Türk atasözü onları karşılıyordu.
Taş kırılır, Tunç erir ama; Türklük ebedidir.
"Harbiden ellerine sağlık," dedi Emir, hayranlıkla bayrakları incelerken. "Sonunda şu fani dünyada kendi ırkına sahip çıkan resmi bir kurum gördüm ya, sonunda batı alafrangalığı ve doğu sempatizanlığını bir kenara bırakıp kendi ırkına çalışan bir kurum gördüm ya; gözüm açık gitmez."
"Gerçekten çok güzel yapmışlar ya, insanın oturup uzun uzun izleyesi ve gurur duyası geliyor." Görkem yutkunarak gururla etrafını izledi, bunlar kendi atalarının eseriydi.
Yavaşça koridordan geçip sonunda okulun holüne ulaştıklarında hala hayranlıkla etrafı izliyorlardı. Bir tarafta tüm Türk Devletlerinin başarıları, bir tarafta sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin başarıları bir bir yazıyordu. Tüm operasyonlar; amaçlar ve sonuçları, tüm darbeler, muhtıralar, önemli davalar ve bu olayların sonucu şehit olmuş insanların fotoğrafları ve isimleri yer alıyordu.
"Ben burayı incele incele bitiremem. Çok, çok güzel olmuş ya." Gizem dudağını ısırarak etrafına bakındı hızlıca. İstemsizce heyecanlanmıştı.
"İnsanın bir anda tüm milli duygularını tek başına körükleyen bir yer olmuş," dedi, Emir. "İnsanın bu okulda umutsuzluğa düşmesi imkansız gibi bir şey. Tabii Türksen."
"Mülteci eleştirisi seziyorum?"
"Üstüne bastın güzelim. Tam olarak öyle yaptım." Hepsi gülerek tam koridordan çıkacaklardı ki arkalarından yüksek bir sesle kızların isimleri çağrılmıştı. "Gizem! Ece!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARM'AŞIK
Novela Juvenilkarşı koyamadığım bir özlem duygusu sararken etrafımı, ellerim titriyor. ve sen, hala çok güzel gülüyorsun. hala çok güzel bakıyor, çok güzel kokuyorsun. burada olmadı kavuşmamız mahşere kaldı. kavuşturmayanlar utansın, en çok da sen. her şeyin başı...