"Emir," Ece elini yavaşça cama doğru uzatıp Gizem'in yansımasını okşadı. Yüzünde arkadaşını sonunda görmenin verdiği o sevinç vardı. "Bir sürü makine bağlamışlar. Gizem daralır, nefes alamaz ki orada."
"Almak zorunda," Emir'de elini cama yaslamış, dolu gözlerinin ardından Gizem'e bakmaya başlamıştı. "Görkem için, senin için, benim için." Kıkırdayıp eliyle yanağına düşen göz yaşını sildi. "Ege'nin esprileri için bile almak zorunda. Burda onu bekleyen herkes için, zorlansa da almak zorunda Ece."
"Gizem, duydun mu Emir'i?" Ece, beline sarılan erkek arkadaşının omzuna yaslandı yavaşça. Yüzünden sicim gibi gözyaşları akarken gülümsemek bile yorucu geliyordu. "Herkesin sana ihtiyacı var burada, hızlıca uyanman lazım güzelim."
Yavaşça yoğun bakım camının karşısındaki koltuklara yerleşip birbirlerine sarıldılar. Hava bunaltıcı bir sıcak yaşatsa da yine de birbirlerine yakın durma ihtiyacı hissediyorlardı. "Görkem'in yanına mı gitsek acaba?"
"Belki uyumuştur," Görkem'in yanından ayrılalı iki saatten fazla olmuştu. Daha Aslı ameliyatta olduğu için o da kan vermeye yarım yamalak devam ediyordu. Gizem daha yeni çıkmış, Ece ve Emir sonunda görmeyi başarmışlardı. "Rahatsız etmeyelim hiç."
"Gizem'in ameliyattan çıktığını söyleseydik bari."
"Ya işi biter birazdan, söyleriz." Ece oflayıp kendini Emir'den ayırdı, gözlerini kısmıştı. "İki saat önce de öyle demiştin Emir. Çocuk çıkamadı bir türlü, kan kalmadı vücudunda."
"Dayanamasa söylerdi Ece," Emir tekrar kız arkadaşına kolunu atıp gözlerini Gizem'in yattığı yoğun bakım odasına çevirdi. "Yani, herhalde."
"Ya Görkem sence der mi öyle bir şey Emir!"
"Ya bir şey olsa doktorlar damaryolunu keserler değil mi? Rahatta kal ya, sakinleş biraz."
"Sen öyle diyorsan," Ece esneyip tekrar Emir'e yaslandı yavaşça. Üzerindeki pikeden kurtulup daha salaş bir şeyler giydiği için rahatlamıştı. "Öyle olsun."
Emir'de kız arkadaşının omzundan kolunu sarmış ve omzuna yasladığı başına küçük bir öpücük bırakmıştı.
Ateş, Gizem'in yattığı yoğun bakımın önünde birbirlerine sarılan Ece ve Emir'i görünce istemsizce sırıttı. Tam elindeki kahveden bir yudum daha alacaktı ki ameliyathanenin kapısının açılmasıyla havaya fırlamış ve çıkan sedyeyi dikkatle incelemeye başlamıştı. "Aslı!"
"Kızım!" Yaklaşık yarım saat önce gelen İkra ve Haluk sonunda sağ salim kızlarının ameliyattan çıktığını görünce sevinçle sedyeye yapışmışlardı.
"Durumu nasıl?" Haluk ihtiyatla elindeki eldivenleri çıkaran orta yaşlı doktora döndü, olması gerekenden daha kısa ve biraz kiloluydu. "Dalağını kurtardık, kanaması durdu. Yirmi dört saat uyutup gözlemleyeceğiz, eğer kanama olmazsa uyandıracağız."
"Şimdi?"
"Yoğun bakıma alınacak." Doktor eldivenleri yanındaki hemşireye teslim edip sedyeyi götürmeleri için kafasıyla yoğun bakımı gösterdi, tekrar Ateş'e dönmüştü. Aslı sedyeyle beraber Emir ve Ece'nin olduğu yere doğru ilerlemeye başlamıştı. Gizem'le aynı odaya konulacaktı. "Geçmiş olsun."
"Teşekkür ederiz." Koridordaki herkes sedyenin arkasından yoğun bakıma doğru ilerlemeye başlamıştı. Ece ve Emir'de ayaklanmış, Aslı'yla konuşmak için sedyeye tutunup onunla berbaer yürümeye başlamışlardı. "Sonunda çıktılar."
"Özür dilerim Aslı," Ece genç kızın saçlarını okşayıp yavaşça elini kavradı. Şimdi Görkem'in neden teslim olmak istediğini daha net anlamıştı, o da suçluluk duygusunu dibine kadar yaşıyordu. "Yemin ederim sana zarar vermek istemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARM'AŞIK
Teen Fictionkarşı koyamadığım bir özlem duygusu sararken etrafımı, ellerim titriyor. ve sen, hala çok güzel gülüyorsun. hala çok güzel bakıyor, çok güzel kokuyorsun. burada olmadı kavuşmamız mahşere kaldı. kavuşturmayanlar utansın, en çok da sen. her şeyin başı...