Görkem odadan çıkmış ve içeriye polisler girmişti. Yavaşça kapıyı kapadığında Bartu önünde, sorgular bir şekilde ona bakıyordu. Yanaklarını elinin tersiyle silip abisinin gözlerinin içine baktı. "Bir şey mi var abi?"
"Bilmem," Bartu kollarını göğsünde birleştirip şüpheyle Görkem'i inceledi. "Var mı sence?"
"Bilmem." Görkem gergin olduğunu hissettirmemek için gülümseyip yavaşça duvara doğru yaslandı. Dudaklarını ısırıyordu. "Hayırdır Görkem, gergin gibisin?"
"Yok abi," dedi, sesi çatlamıştı. Gözlerini kaçırıp ses tonunu biraz daha alçalttı. "Ece'yle tartıştık da biraz. O yüzden böyleyim."
"Ne?" Bartu anlamamış gibi biraz daha yaklaştı, duymuyordu. "Bağır oğlum biraz."
"Ece'yle diyorum abi, onunla tartıştık da o yüzden moralim bozuk." Bartu kısılmış gözlerini açıp dudaklarını yaladı. "E niye fısıldıyorsun oğlum?"
"Kardeşinle kavga ettim diye bağırayım mı abi?"
"Doğru," dedi Bartu, Görkem cidden iyi kılıf bulmuştu. "Haklısın. Niye kavga ettin lan kardeşimle."
"Beni Gizem'e ispiyonluyordu abi."
"Ne diye?"
"Canını çöpte mi buldun sen dedi bana." Bartu, hastanede sınırları zorlayacak bir ses tonuyla kahkaha atıp hızla toparlandı. Birkaç hemşire onlara dönmüş ama hemen işlerine devam etmişlerdi. "Bu yüzden mi kavga ettiniz."
"Evet." Görkem omuzlarını silkip kollarını göğsünde birleştirdi. "Benim canımın ne kadar tatlı olduğunu sen biliyorsun abi, bana nasıl der bunu?"
"Sakinleş oğlum, tamam baya tehlikelisin ama rahatta kal. Ben nasıl koruyayım yoksa kardeşimi senden?" İkisi de kıkırdayarak kapıdan ayrıldılar, Görkem biraz daha toparlanmıştı şimdi. "Abi ben bir Aslı'ya da bakayım olur mu?"
"Çabuk gel, hergele. Sonra gelip dinleneceksin." Görkem hızlıca kafasını sallayıp koridorun sonunda kalan yoğun bakım odasına doğru ilerlemeye başladı. Baş dönmesi iyiden iyiye geçmişti ama hala ağrısı kesilmemişti.
Ateş'in önünde beklediği cama göz attı sakince Görkem, Aslı suratında kocaman bir maskeyle uyukluyordu. "Durumu nasıl Ateş?"
Ateş bir anda gelen sesle irkildi, Görkem'i fark etmemişti. Sağına dönüp arkadaşını görmesiyle sıkıca sarılmıştı. Görkem, omzu acısa bile ses çıkarmamıştı, o da yavaşça çocuğun vücudunu sardı. "Ateş?"
"Görkem," dedi, boğuk bir ses. "Biz senin hakkını nasıl ödeyeceğiz?"
"Ne?"
"Önce Aslı'yı buldun, sonra alevlerin içinden çıkardın. Dakikalarca hayatta tutmaya çalıştın, sen zor nefes alıyorken benim kardeşime nefes verdin Görkem." Ateş, omuzlarından tutup çocuğu kendinden ayırdı ve dolu gözlerle karşısındaki şaşkın surata bakındı. "Biz senin hakkını nasıl ödeyeceğiz?"
"Kardeşim," dedi Görkem, Ateş'i sakinleştirmek amacıyla. "Bir hak falan yok, sende aynısını yapardın."
"Yapamazdım," dedi utanarak. "Kimse yapamazdı Görkem. O alevlerin içine dalamazdım, kalp masajı yapamazdım. Ben bu kadar tramvayı atlatamazdım bile. Sen, sen mucize gibi bir şeysin."
"Abartma be!" Dolu gözlerle kıkırdayıp arkadaşının omzuna vurdu hafifçe. "İlla bir borcun varsa, yemek falan ısmarlarsın ödeşiriz be."
"Sen iste ben sana lokanta satın alayım. Sen bize," tekrar cama dönüp kardeşine bakındı. "Canımızı tekrar verdin. Ne dilersen dile kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARM'AŞIK
Teen Fictionkarşı koyamadığım bir özlem duygusu sararken etrafımı, ellerim titriyor. ve sen, hala çok güzel gülüyorsun. hala çok güzel bakıyor, çok güzel kokuyorsun. burada olmadı kavuşmamız mahşere kaldı. kavuşturmayanlar utansın, en çok da sen. her şeyin başı...