EV

196 10 24
                                    

Biz Yusuf ile bir birbirimize bakıyorduk, bir de Toprak'a. Aslında geleceğinden haberim vardı ama cidden şaşırdım. Hatta şaşırmaktan daha çok bu durum beni huzursuz etti. Biz yavaş adımlarla sahneye ilerledik. Toprak bizi fark edince el salladı. Ne yüzle ya! Bu çocuk beni sinir ediyor artık.

Müzik bitince yanımıza geldi.

"Hoş geldiniz! N'aber Yağmur?"

Cümlesini henüz bitirmemişti ki bir anda bana yaklaşıp sarıldı. Ellerimi göğsüne dayayıp onu yavaşça itekledim.

"Yavaş ol! Ne yapıyorsun?"

"İyiyim, sen?"

Bu çocuk yurt dışına gidince sanırım biraz mallaşmış.
O sırada Yusuf, bizden biraz uzaklaşıp boş bir masaya yerleşti. Daha da huzursuz oldum.

"Toprak, farkındasın değil mi? Biz ayrıldık, hani sen beni terk ettin... Hatırladın mı?"

"Yağmur ben seni terketmedim, orada bir anlaşalım. Eğitimim için yurt dışına gitmem gerektiğini söyledim. Sen benim geleceğimi önemsemiyor musun?"

"Geleceğin artık zerre umurumda değil, senin gibi. Sen bana sınava girdiğini söylemedin, kazandığını ve yakın zamanda gitmen gerektiğini söylemedin. Son anda, her şey son anda oldu."

"Söylesem ne değişecekti?"

"Sen bu kadar kıt kafalı mısın ya?"

Deniz ortamı yumuşatma çabalarına girdi:
"Ya ben size sünnet fotoğraflarımı göstermiş miydim?"

Helin, Deniz'i kolundan geri çekmeye çalışarak:
"Deniz, tatlım sen karışma gel bu tarafa," dedi.

Deniz'in lafı değiştirme şekline hayran kaldım şuan.

Toprak işaret parmağıyla Yusuf'u hedef göstererek gürledi:
"Bunun yüzünden mi?"

Sağ tarafımızda bir masada tek başına oturup bizi gözlemleyen Yusuf'a baktım. Öfkeden kurumuş dudaklarımı ıslatıp derin bir nefes vererek alçak bir ses tonuyla onu sakinleştirmeye çalıştım:
"Bağırma, müşteriler var."

"Sana bir şey sordum!"

"Sana ne Toprak! Onun yüzünden veya bunun yüzünden sana ne?"

"Yağmur..."

"Bak Toprak, ben çaresizdim, bir sokağa yöneldim. Lambaları arızalı, çıkmaz bir sokağa... Tam duvara toslayacaktım ki; gök gürledi, yağmur yağmaya başladı. Durdum. Öyle bir şimşek çaktıki geceyi bir anda gündüze çevirdi. İşte tam o sırada gördüm ki dümdüz aşılması imkânsız bir duvarla burun burunayım. Geri dönüyorum o sokaktan. Yolum henüz bitmedi ama arkama bakmaya hiç niyetim yok."

"Ben senin çıkmaz sokağındım yani, öyle mi?"

"Tahmin ettiğim kadar kıt kafalı değilmişsin."

"Sağ ol ya!"

Yusuf'un yanına gidip "Geliyor musun? Gidiyorum," dedim. Olumlu yönde başını sallayıp ayağa kalktı. Tam çıkışa yöneldikki kafenin sahibi yanımızda bitiverdi.

"Siz ne ara geldiniz?"

"Az ön..."

"Neyse önemli değil, iyi ki buradasınız. Bir şey söylemem gerekiyordu size. Toprak bir hafta kadar izinliymiş bizimle burada olacak. Dönüşümlü olarak üçünüzde çıkarsınız sahneye. Artık bir hafta idare edin."

Toprak:
"Üçümüz mü?"

Kafe sahibi:
"Evet, Yusuf, sen ve Yağmur."

***

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YAĞMUR KRALİÇESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin