"Günaydın Kathleen."
"Günaydın," diyorum ona bakmıyorken.
İyi olup olmadığımı sormuyor.
Hiç sormadı.
Yine de teyzeme kızmıyorum.
Masada duran ekmeklerden birini alıyorum.
Üzerime dökmeden yemeye çalışıyorum.
Üzerimde düz bordo bir tişört ve sıradan bir şort var.
Çoraplarım ile tişörtüm aynı renk.
Dün gece giymeye karar verdim.
Dün gece çok farklı şeyler yaptım.
Dün gece uzun süreden sonra kendim için bir şeyler yaptım.
"Saçların çok hoş olmuş, gözlerin ortaya çıkmış," diyor teyzem bana gülümserken.
"Toplantıda çirkin gözükmek istemedim."
"Seni bırakmamı ister misin?"
Başımla onu reddediyorum.
Evden çıkmadan önce yanağını öpüyorum.
Uzun süredir kimseye dokunmadığımı fark ediyorum.
Yolda yürürken kaşlarım çatık.
Bir şeyler hissediyorum.
Ne olduğunu bilmiyorum.
Düşünüyorum.
Hissin ne olduğunu çözmeye çalışırken varacağım yere geldiğimi fark ediyorum.
Hissi çözüyorum.
Sanırım heyecanlı hissediyorum.
İçeri girerken nefesimi tutuyorum.
On kişilik daire şeklindeki sıralardan boş olana geçiyorum.
Kimse bana bakmıyor ama herkes beni izliyormuş gibi hissediyorum.
Çantamdan yanıma aldığım ceketi giyiyorum.
Gerildiğimi hissediyorum, daha da çok hem de.
Doktor gelip yerine geçiyor.
Herkes sessiz.
"Hoş geldiniz," diyor gözlüğünü takarken.
Sonrasında konuşmaya başlıyor.
Gözlerim o çocuğun üzerinde.
Mavi gözleri doktorun üzerinde.
Sarı saçlarının bazı tutamları yüzüne düşmüş.
Arkada konuşulan hiçbir şeyi duymuyorum.
Farkındalığımı yitirdiğimi hissediyorum.
Güzel dudaklarını ıslatışını izliyorum.
Uzun parmaklarıyla bozuk para gibi bir şeyle oynayışına bakıyorum.
Çevredeki her şey bulanıklaşıyor, o hariç.
Gördüğüm tek şey o.
Birden bana bakıyor.
Yoğun gözlerinde kayboluyorum.
Göz altındaki morlukları ve çökmüşlüğü görmezden geliyorum.
Vücudumdaki tüm kanın çekildiğini hissediyorum.
Elindeki demir parçasını düşürdüğünde bilincim yerine geliyor.
"Kathleen, bizimle hikayeni paylaşmak ister misin?"
Başımla onaylıyorum.
Son bir kez ona bakıyorum.
Gözleri beni dikkatle inceliyor.
Kalp atışım hızlanıyor.
Başımla bir kez daha onaylıyorum.
"Ben Kathleen ve neyim olduğunu bilmiyorum," diyorum dudaklarımı birbirine bastırmadan önce.
"Merhaba Kathleen."
"Annem hamileyken intihar etti, babam da uyuşturucu yüzünden hapsi boyladı."
Bana bakıyorlar.
Herkesin acıdığını görüyorum.
Suçlu hissediyorlar, çünkü benim sorunumun kaynağı ben değilim.
Bencil hissediyorlar.
Üzülmüyorum.
Üzülemiyorum.
"Nasıl hissediyorsun?"
Umutsuzca gülüyorum.
Kaşlarımı çatıyorum.
"Hiçbir şey hissetmiyorum."
Doktor boğazını temizliyor.
Başka birine söz hakkı veriyor.
"Adım Luke," diyor hoş bir ses.
Sesin onun sesi olduğunu anlıyorum.
Oradan çıkıp gidiyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/226173749-288-k88264.jpg)
YOU ARE READING
awareness # luke robert hemmings
Fanfictiontüm silüetler arasında onu çok canlı görüyorum