Hastaneden çıktıktan birkaç gün sonra kendimi Luke'un kapısının önünde buluyorum.
Sabah buluşacağımızı söylüyor ama uyuyakaldığı belli.
Evinin önündeki bankta oturuyorum.
Kaçıncı sigaram bilmiyorum.
Onu uyandırmak istemiyorum, öylece bekliyorum.
Ona kıyamıyorum.
Çocukken oyuncaklarıma duyduğum hisleri hatırlıyorum.
Sevgi, kıskançlık ve şehvet.
Her çocuk gibi ben de erkek oyuncak bebeklerime aşık oluyordum.
Aynı şekilde kimseyle paylaşmak istemiyordum.
Hatta bir kız ve bir erkek bebek ile cinselliğin ne olduğunu bile öğreniyordum.
Luke benim oyuncağım değil.
Luke'a olan hislerimi ben bile anlayamıyorum.
Sigara içmek gibi ya da yemek yemek.
Zorundayım veya bağımlıyım, bilmiyorum.
Gittiğini düşünüyorum.
Luke olmadan ne kadar boş olduğumu düşünüyorum.
Endişeleniyorum.
Gözlerim görmemeye başlıyor.
Her şey yeniden bulanık.
Onun gözlerini görmek istiyorum, bulanıklığımı alan tek şey onlar.
Tam o sırada yanıma biri oturuyor.
Korku ile gözlerimi ona çeviriyorum.
Partideki çocuk, Luke'un ittiği.
Hemen önüme bakıyorum.
Gitmesini istiyorum
Dizlerim titremeye başlıyor.
"İyi misin?"
Hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır.
Bunu duymak istemiyorum.
Bana bunu soran kişinin o olmasını istemiyorum.
Sağır olmayı diliyorum.
Zamanı geri almak istiyorum.
Sinirleniyorum ama bir yandan da ağlamak istiyorum.
"Beni yalnız bırak," diyorum ayağa kalkarken.
"Partiden ambulansla gittin, merak ettim sadece."
Bir saniyeliğine ona bakıyorum.
O kadar da esmer değil.
Gözünün yanında belirgin bir beni var.
Kıvırcık saçlarının bir kısmı alnına düşüyor.
Yakışıklı bir çocuk.
Burnu düzgün, kaşları düzgün.
Yine de ona bakmak istemiyorum.
"Bir şey olmadı," diyorum yere bakarken.
Gitmesini istiyorum.
"Ben Ezekiel, Ezekiel Casey."
Biri benimle tanışmak istiyor.
Heyecanlanıyorum.
Çocuğu tanımak istemesem de bu başıma ilk kez geliyor.
Ona bakıyorum.
Tek kaşı havada.
"Kathleen," diyorum sessizce.
Elini uzatıyor.
Öylece bakıyorum.
Beklememe karşılık öteki kaşı da havaya kalkıyor.
Yüzünde sinir bozucu bir sırıtma var.
"Elimi sıkmayacak mısın?"
Kaşlarımı çatıyorum.
Elini sıkmıyorum, sadece avuçlarımızı değdiriyorum.
Gülüyor.
"Tuhafsın," diyor.
O sırada apartmanın kapısı açılıyor.
Luke hızlı hızlı yürüyor.
Sinirli duruyor.
Doğrudan Ezekiel'in boğazına yapışıyor.
"Ne halt ediyorsun onun yanında?!"
Sesi gür.
Onu ilk kez bağırırken duyuyorum.
Korkudan tüylerim diken diken oluyor.
"Sana onun yanına yaklaşmamanı söyledim!"
Kıpırdayamıyorum.
Farkındalığımı yitiriyorum.
Her yer bulanıklaşıyor.
Luke'un zarar göreceğini düşünüyorum.
Kalbim hızlanıyor ama farklı bir şekilde.
Dengemi kaybediyorum.
Geriye doğru bir adım atarken düşmemek için bir yerlere tutunmaya çalışıyorum.
"Kat!"
Luke'un kollarını belimde hissediyorum.
Beni banka oturtuyor.
Yüzümü avuçlarının içine alınca her şey eskiye dönüyor.
"İyi misin?"
"İyiyim," diyorum gözlerinin içine bakarken.
Ezekiel'in yanımızda ayakta dikildiğini görüyorum.
Gözlerimi kaldırıp ona bakıyorum.
Bana boş bir ifade ile bakıyor.
"Sana siktir olup gitmeni söyledim," diyor Luke ona bakıp.
"İyi misin Kathleen?"
Ezekiel'in sesi yumuşak.
Başımla onaylıyorum.
Luke ayağa kalkacak gibi oluyor ama bileğinden tutuyorum.
Ezekiel bana gülümsüyor.
Arkasını dönüp yürümeden önce son kez Luke'a dokunuyor.
"Her şeyin sonunda Yasmin ile olanlar gibi beni suçlamazsın umarım."
Uzaklaşıyor.
Luke'un başı öne eğiliyor.
Gardının düştüğünü hissediyorum.
Ne düşündüğünü merak ediyorum.
Kalbim yavaşlıyor.
İçimden bir ses bana kalbimizin artık aynı atmadığını söylüyor.
YOU ARE READING
awareness # luke robert hemmings
Fiksi Penggemartüm silüetler arasında onu çok canlı görüyorum