O günden sonra konuşmuyoruz.
İki gün bana iki asır gibi hissettiriyor.
Üzerime güzel bir şeyler giyiyorum.
Akşam olmak üzere.
İçimdeki hissi takip ediyorum.
Bir şeyleri öğrenmek istiyorum.
Meraklandığımı anlıyorum.
Yasmin'in kim olduğunu öğrenmek zorundayım.
Luke ile arasında ne olduğunu öğrenmek zorundayım.
Luke ile gittiğimiz yolu hatırlıyorum.
Bisikletimi buluyorum.
Kulaklığım ve sigaram ile yola koyuluyorum.
Bir cevap bulacağıma inanıyorum çünkü.
İçimdeki beni yiyip bitiren bu his ile sokakları geçiyorum.
Saçlarımın kokusu etrafa yayılıyor.
Sonunda o evi görüyorum.
Bisikletimi ağacın altına bırakıyorum.
İçeriye doğru ilerliyorum.
Kimseyi tanımadığım için Ezekiel'i bulmaya çalışıyorum.
"Kathleen?"
O beni önce buluyor.
"Burada ne arıyorsun?"
Onu kolundan tutmadan önce düşünüyorum.
Bunu yapmak istemiyorum ama zorundayım.
Yine benden önce davranıyor.
Beni dışarı çıkarıyor.
"Burada ne-"
"Yasmin olayını öğrenmek istiyorum," diyorum birden.
Yüzünde tatlı bir tebessüm oluyor.
Yine de gerildiğini hissedebiliyorum.
Gözleriyle etrafı tarıyor.
Arkasını dönüp eve bakıyor.
Birilerini arıyor.
Ve sanırım buluyor.
"Bunu benim anlatmam doğru olmaz, Yasmin anlatmalı."
Parmakları bileğimi kavrıyor.
Luke'un verdiği hissin yanından bile geçmiyor.
İçeriye sürükleniyorum.
Oturma odasına ilerliyoruz.
Koltuklardakiler üst üste binmişler.
Sadece bir koltuk boş, tamamen.
Ezekiel bileğimi bırakıyor.
Burada onun oturduğunu anlıyorum.
"Oturabilirsin," diyor Ezekiel kulağıma.
Nefesi çarptığında huylanıyorum.
Vücudum hafifçe titriyor.
Dizlerim gücünü yitirdiği için koltuğa kendimi bırakıyorum.
Ezekiel de koltuğun kenarına kıçını dayıyor.
Merdivenlerden biri iniyor.
Uzun ve zayıf bir beden.
Her adımda kahverengi saçları süzülüyor.
Kolunda çirkin dövmeler var.
Yüzünü görene kadar bekliyorum.
O sırada gitmek istiyorum.
Ayağı kalkınca Ezekiel kolumu tutuyor.
Beni sertçe çekiyor ve koltuğa yeniden oturuyorum.
Başımın arkası koluna yaslanıyor.
Kızın yüzünü görüyor.
Burnunda bir halka var.
Büyük gözleri aynı Luke'unkiler gibi çökmüş.
Yüzü güzel ancak uyuşturucu kullandığı belli.
Göz göze kalınca onun Yasmin olduğunu anlıyorum.
Başıyla Ezekiel'i çağırıyor.
Merdivenin başında kulaklarına bir şeyler söylüyorlar.
Ezekiel eliyle gelmemi söylüyor.
Yukarı çıkıyorlarken peşlerinden gidiyorum.
Koridorda dikiliyoruz.
"Luke ve ben çıkıyorduk."
Sesi kısık ama hâlâ sevimli.
"Yaklaşık bir yıl sonra hamile kaldım," diyor yere bakarken.
Gözlerim doluyor.
Ben de yere bakıyorum.
Kaşlarım çatık.
Luke'u başkasıyla hayal etmek istemiyorum.
Gözlerimi kapatıyorum ama çoktan farkındalığım kayboluyor.
"Luke ile birlikte uyuşturucuyu bırakma kararı almıştık ama ben düşüşteydim, anlarsın ya."
Titriyorum, neden bilmiyorum.
Hiçbir şey düşünemiyorum.
Luke'un bedenini Yasmin'inin bedeni ile hayal ediyorum.
Bana yapmadığı her şeyi ona yaptığını hayal ediyorum.
Beni sevdiğinden daha çok onu sevdiğini hayal ediyorum.
Luke için yeterli miyim sorgulamaya başlıyorum.
İlişkimizin ne kadar süreceğini hesaplamaya çalışıyorum.
Hamile kalır mıyım sorusu kafamda yankılanıyor.
"Ezekiel'e geldim ve o da bana biraz mal verdi."
"Hamile olduğunu bilmiyordum Kathleen, yemin ederim ki bilmiyordum," diyor Ezekiel hafifçe bağırarak.
Gözlerimi açmaya çalışıyorum.
Karanlık ve bulanık iç içe.
"Bebeği düşürdüm, Luke da Ezekiel ile beni hayatından çıkardı ve ortadan kayboldu."
Yasmin'in sesi ilkinden daha hüzünlü.
Luke'u hâlâ sevdiğini biliyorum.
En azından hissedebiliyorum.
Kalbim milyonlarca parçaya ayrılırken kendimi fazlalık gibi hissediyorum.
Luke'un da hâlâ onu sevdiğine inanıyorum.
"Kayboluşundan tam bir buçuk yıl sonra geri döndü, geçen ay, temiz olduğunu duyduk."
Başımla onaylıyorum.
İki buçuk yıl önce Luke'un baba olacağını öğrenmek içimde bir sürü şeyi kırıyor.
Her şey bittikten bir buçuk yıl sonra bile yine bu eve geliyor olması tamamen yıkılmama beni hazırlıyor.
Henüz son vuruş yok.
"Ezekiel ile arası kadar bizim aramız bozuk değil, bilirsin," diyor kafasını eğip.
Eliyle bir odayı gösteriyor.
"Birkaç kişi ve Luke odada kaliteli bir kristal dönüyoruz."
Her şey yok oluyor.
Kalbim o kadar hızlı ki durmuş gibi hissediyorum.
Luke'u kurtaramadığımı anlıyorum.
Onun yanında olmaya çalışıp başarısız olduğumu anlıyorum.
Onun için yeterli olmadığımı anlıyorum.
İşte bu son vuruş oluyor.
"Hem sen bunları neden sordun?"
"Ben..." diyebiliyorum sadece gözlerine bakıp.
Sesim çıkmıyor bile.
Yine de Yasmin beni anlıyor.
Rengi bembeyaz oluyor.
Kaşlarını çatıyor.
Başını iki yana sallayıp gözlerini kapatıyor.
"Daha fazla yok mu?!" diye bir ses geliyor kapı açıldıktan sonra.
Üzeri çıplak Luke kapıya tutunup yarısını bize gösteriyor.
Bayılacak gibi hissediyorum.
Yasmin'in hıçkırık sesini duyarken Ezekiel öylece dikilip başını kavrıyor.
Küs olsalar da Luke'u umursadığını biliyorum.
"Kat... ben-"
Bana doğru gelmeye çalışıyor.
Ne dediğini dinlemeden gidiyorum.
Hayatımda yaptığım en cesurca hareket bu.
Bisikletimi ağacın altından alıp binerken bir damla gözyaşı akıyor.
Elimin tersiyle siliyorum.
Birine onu sevdiğimi asla söyleyemeyeceğimi fark ediyorum.
YOU ARE READING
awareness # luke robert hemmings
Fanfictiontüm silüetler arasında onu çok canlı görüyorum