Yemek bittikten sonra Osman ve Esma dinlenmek için misafir odasına çekildiler. Yemek odasında Mayda, Zeynep ve Akman kaldı. Akman misafirlerinin yanında Zeynep'e bir şey dememişti ama bakışlarıyla onu öldüreceği belli oluyordu. Onun odadan çıkmamasını söylemişti. Daha bu işi kimin yaptığını bulamamışlardı o zamana kadar en güvenli yer kapısında nöbetçi bekleyen odasıydı.
Zeynep Akman'ın sinirlendiğini anlamıştı. Ama umurunda değildi. Kaç gündür o odadaydı ve sıkılmıştı artık. Üstelik kapalı yerleri sevmezdi. Rüzgârı hissetmeyi severdi. Sessizliği ilk bozan sinirine yenik düşen Akman oldu.
"Mayda artık yatma vaktin gelmedi mi?"
"Hayır, abi." Dedi masumiyetle Mayda. Kardeşinin ne kadar kurnaz olduğunu bilmese bu yüz ifadesine inanabilirdi.
"İyi geceler, Mayda." Dedi Akman. İtiraz edemeyeceğini anlayan Mayda sadece Zeynep'in görebileceği şekilde dudaklarıyla "Allah yardımcın olsun !" dedi. Odadan çıktı.
Zeynep en iyi taktiğin bilmezden gelmek olduğuna karar verdi.
"Bende yatıyım artık geç oldu. İyi geceler Akman." diyerek çabucak odadan çıkacaktı ki Akman'ın ses tonuyla olduğu yerde kalakaldı.
"Bir adım daha atma Zeynep."
"..."
"Yüzüme bak."
Zeynep ilk başta duymamış gibi yapsada, tekrardan seslenince yavaşça Akman'a yüzünü döndü. Ama gözleri yerdeydi. Bu sefer masum rolüne sıkıca sarılmıştı.
"Zeynep, odadan çıkmamanı söylemiştim."
"Akman sadece yemeğe indim. Hem artık iyileştim. Kutay Bey artık at bile sürebileceğimi söyledi." Dedi iyileştiğini kanıtlamaya çalışıyordu ama at lafını duyan Akman tekrar sinirlendi.
"Zeynep kendini öldürmeye mi çalışıyorsun? Daha birkaç gün önce attan düştüğün için ölmek üzereydin." Diye bağırdı Akman. Sakin olmaya çalışıyordu ama Zeynep'in yerde kanlar içindeki hali gözünün önüne geldikçe bu pek mümkün olmuyordu.
Zeynep Akman'ın yüzüne baktı. Artık ciddileşmişti.
"Akman başka bir şeyler oluyor değil mi? O yüzden odadan çıkmama izin vermiyorsun."
Akman bir şey diyemedi. Gözlerini kaçırdı. Pencerenin oraya gitti. Dışarıyı izlemeye başladı. Gece topraklarının üzerine çökmüş, yıldızlarıyla süslüyordu.
"Akman konuşalım. Bir şey saklamayacaktık böyle anlaşmıştık."
Derin bir nefes aldı Akman. O yüzden geçiştiremiyordu ya Zeynep'i. Yıldızların oluşturduğu şekillere bakarken konuştu.
"Kendi kendine düşmedin Zeynep. Biri seni öldürmeye çalışmış. Ama ben kim olduğunu bulamıyorum."
Zeynep böyle bir durum olduğunu tahmin ediyordu. Duman onu daha önce hiç üstünden atmamıştı. Üstelik engebeli arazilerde de çok koşmuşlardı. Ama bir kişinin daha onu öldürmeye çalıştığını öğrenmek moralini bozmuştu. Soğukkanlılığını bozmayarak sordu.
"Tahmin ettiğin kimse yok mu?"
"Var ama emin olmadan bir şey yapamam." Artık Zeynep'e dönmüştü yüzünü. Zeynep'in yüzünden bir şey anlaşılmıyordu. "Özür dilerim, söz verdiğim gibi seni koruyamadım."
Zeynep düşünüyordu. Mayda'dan başka kimseye söylememişti evleneceğini. Üstelik terzi kadının evinden dönerken olmuştu bu olay. Demek ki terzi kadının orda bir şeyler olmuştu. Zaten Duman bir tedirgindi diye düşündü. Bir eli ağzında tırnağını yerken bir yandan da yürümeye başlamıştı. "Kim terziye gideceklerini biliyordu, kim?" diye kendi kendine konuşurken Akman'ın özür dileyen sesiyle başını Akman'a çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisli Yoldan Gökyüzüne (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Aşkın bilinmezlikte ki yolculuğu" Babasını öldüren üvey babasının, güç ve toprak için kendisini zalim bir beyle evlendireceğini öğrenen Zeynep'in kaleden kaçmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Peki evleneceği adamdan kaçarken kendisini, onun düşmanı...