Akman uyandıktan sonra ki iki gün Akman'la Zeynep'in didişmesiyle geçti. Akman sürekli iyi olduğunu söyleyip kalkıp tekrardan beyliğin işleriyle ilgilenmek istiyordu. Ama Zeynep izin vermiyordu. Çünkü daha iyileşmemişti.
"Akman Allah aşkına Kutay Bey'in söylediklerini duymamış gibi davranmayı keser misin? Kalkamazsın birkaç gün dinlenmen gerekiyor dedi ya."
Akman Zeynep'e gözlerini devirerek cevap verdi. Artık yatmaktan sıkılmıştı. Hayatında yatarak geçirdiği en uzun süre buydu. Üstelik yapması gereken işler vardı. Ama Zeynep başından bir türlü ayrılmadığı için hiçbir şey yapamıyordu. Aklına gelen şeyle gülümsedi.
"Hatırlıyorsan bir zamanlar kullanmadığım bir istek hakkım vardı."
Zeynep Esma'ya bir şey dememesi üzerine anlaştıkları anlaşmayı hatırladı.
"Ne isteği ben hatırlamıyorum."
Akman karısının gözünde ki kurnaz pırıltıları fark etti. Onunla uğraşmayı seviyordu. Üstelik yoktan yere kazandığı bu hak için kendisini tebrik etti. Şimdi kullanmak için tam zamanıydı.
"Hatırladığını biliyorum." Şimdi de Zeynep duymamış gibi yapıyordu. Akman istediğini elde etmek için son hamlesini yaptı. Yüzünde ki sırıtmayı zorla sildikten sonra yatakta ki battaniyeyi düzeltmekle oyalanan karısına "Oyunbozanlık yapacağını bilseydim hiç söylemezdim."
Zeynep duydukları karşısında bakışlarını hızla Akman'ın yüzüne çevirdi. "Ben mi oyunbozanlık yapıyorum? Sadece hatırlamamıştım şimdi hatırladım. Söyle ne istiyorsun?"
Akman karısının bu inatçılığından dolayı gülmemek için kendini zor tuttu. Boğazını temizledikten sonra konuştu. " Bu odadan çıkıp beni bekleyen beyliğime ve işlerimin başına geri dönmek."
Zeynep itiraz etmek istese de sözünden dönmekte istemiyordu. Akman karısının yüzünde ki çelişkiyi gördü. Özgürlüğüne giden o sözleri dinledi. " Ne yapmak istiyorsan yap. Ama Akman kendini kötü hissedersen gelip dinleneceğine söz ver."
Akman yataktan çıkarken başıyla da onayladı. Karısının asık yüzüne bir buse koydu. "Endişelenme iyiyim ben. Yorgun hissedersem gelip dinleneceğim tamam? Asma yüzünü." Zeynep Akman'ın gözlerine baktı. Kendisinden onay bekliyordu. Başını salladıktan sonra Akman'ın hazırlanmasını izledi.
Odadan çıktıktan sonra Akman'ın yüzündeki neşe yerini intikam arzusuyla yanan öfkeli bir yüze bıraktı. Fatih Mert'le olanları anlatmıştı. O adamı öldürmek istese de kendisine yardım ettiği gerçeğini göz ardı edemiyordu. Mert'in deneyimli bir savaşçı olduğunu biliyordu. İstese yardım etmeyebileceğini de biliyordu. Ama yardım etmişti. Şimdi bunu görmezden gelemezdi. Merdivenleri indikten sonra Kurt kulesine gitti. Onu gören bütün alpler geçmiş olsun dileklerini sunuyordu. Gördüğü alplerden birini Fatih'i çağırması için gönderdi. Kendisi de zindana indi. İlk işi Mert'le konuşmaktı.
Mert tek başına kaldığı hücrenin duvarlarına baktı. Kendisine her gün iki öğün yemek geliyordu. Kimse ne eziyet ne işkence ne de bir şey yapmıştı. Şimdi Akman'ın yerinde Selim olsaydı kaç sefer öleceğini, kaç kere işkence göreceğini tahmin bile edemiyordu. Bu düşünceler arasında boğuşurken kapının kilidi açıldı. İçeriye Akman girdi. Gayet iyi gözüküyor diye düşündü Mert.
Kendisine bakmakta olan adama korkmadığını belli etmek için konuştu. "Çabuk ayaklanmışsın."
Akman adamın yapmaya çalıştığının farkındaydı. Ama buraya onu öldürmek ya da eziyet etmek için gelmemişti.
Karşısında bulunan tahta oturağa oturdu. "Yatmaktan hoşlanmam." Mert anladığını belli ediyormuş gibi kafasını salladı.
"Neden yardım ettin?" Mert soru karşısında gülümsedi. "Ölmemek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisli Yoldan Gökyüzüne (TAMAMLANDI)
Fiction Historique"Aşkın bilinmezlikte ki yolculuğu" Babasını öldüren üvey babasının, güç ve toprak için kendisini zalim bir beyle evlendireceğini öğrenen Zeynep'in kaleden kaçmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Peki evleneceği adamdan kaçarken kendisini, onun düşmanı...