Orduya önderlik eden Akman kaleden ayrıldıktan bir saat sonra bir açıklıkta durdu. Fatih de dâhil hiç kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Herkes birbirlerine bakıp duruyordu. Akman bir baş işaretiyle Yavuz'u yanına çağırdı.
"Hayrıdır beyim?" Yavuz atıyla Akman'ın yanına gelmiş bir Fatih'e bir Akman'a bakıp duruyordu.
"Yavuz biz on alpi alıp sizden burada ayrılacağız. Alplere buradan sonra sen önderlik edeceksin. Osman'a saldırı planınızı anlattım. Detaylarını sana anlatacak. İnşallah zaferle dönersiniz."
"Tamam beyim sen nasıl dersen. Hakkınızı helal edin." Dedikten sonra sırayla hem Akman'la hem de Fatih'le kucaklaştılar.
Yavuz Akman'ın kararlarını sorgulamayacaktı ama bu durum biraz garip gelmişti. Çünkü beyleri her zaman seferlere katılırdı. Hatta çoğu zaman önderlik ederdi.
Akman daha önceden belirlediği alplerini yanına çağırdıktan sonra ordunun devam etmesini izledi.
Orduya seçtiği tüm alpler önceden güvendiği adamlarıydı. Ama doğru olması ihtimalini göz ardı etmeyerek hepsinin kolunda Ayşe'nin bahsettiği yara izi var mı diye yola çıkmadan önce belli etmeden kontrol etmişti.
Adamlar beyinin etrafına toparlanmış ne söyleyeceğini bekliyordu.
"Alplerim, biz tekrardan kaleye gidiyoruz. Saklanıp kalede neler olup bitiyor gözleyeceğiz. Maalesef alplerden biri hain. Onu bulmamız gerekiyor. Girip çıkan herkesi nöbetleşe kontrol edeceğiz."
Akman'ın sözlerini duyan alplerin sinirden alınları kırıştı. Homurtular yükselmeye başlamıştı ki Akman tekrar konuştu.
"Hava kararana kadar buradayız. Atlarınızı dinlendirin."
Akman'ın emriyle herkes az aşağıda bulunan derenin yanına atları sulamak ve dinlendirmek için götürdü. Şimdi Akman ve Fatih yalnız kalmıştı.
Kendisine ters ters bakmakta olan Fatih'e gözlerini devirdi Akman. Ardından ekledi. "Evet söyle seni dinliyorum."
"Abi sen ne dediğini farkında mısın? Ne demek alplerden biri hain. Hem diyelim ki öyle nerden biliyorsun buradakilerden biri olmadığı? Onu da geçtim nasıl kızları kalede bir başına bırakırız?"
Fatih Mayda için endişelenmeye başlamıştı. Akman böyle bir bilgiyi kendisiyle paylaşmadığı içinde biraz bozulmuştu.
Akman, Fatih'in bozulduğunu farkındaydı. Kız kardeşi için endişelendiğini de biliyordu. Gönlünü almak için takıldı ona.
"Beyin'in kararlarını mı sorguluyorsun?" Fatih'in ters ters bakışı üzerine Ayşe'yle konuşmalarını özet geçti. Daha sonrada ekledi. "Ayrıca kızlar güvende ikisinin de yanında ayrı koruma var." Bu bilgi Fatih'i rahatlatmıştı.
Akşamın çökmesiyle Akman adamları ikişerli gruplara ayırdı. Her birini kalenin neresinde nöbet bekleyeceklerini anlattı. Kaleye gelmeleriyle herkes gözlem noktasına gitmişti.
İlk nöbet Fatih'indi. Onlar ana kapıyı almışlardı. Gece vakti olduğundan giren çıkan olmamıştı. Ağaca yaslanmış olan Akman'a bir göz attı. Gözleri kapalıydı ama uyumadığını biliyordu. "Ya dışarıyla bağlantı kurmaz ise. İçeride olanları nasıl bileceğiz?"
Akman arkadaşının bu endişeli haline tebessüm etti. Tek gözünü açıp cevap verdi. "Kale benim kalem unuttun mu? İçeriden haber getirecek birilerini yerleştirmek zor olmadı."
Fatih beyini kendi içinden tebrik etti. Akman gerçekten çok zeki bir adamdı. Ne olabileceğini çoğu kez tahmin edebiliyor, diğer seçenekler içinde çözüm yolu buluyordu. Şimdi tek yapmaları gereken bu hainin veya hainlerin bir hamle yapmasını beklemekti. Akman'a bakarak bunları düşündüğünü farkında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisli Yoldan Gökyüzüne (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Aşkın bilinmezlikte ki yolculuğu" Babasını öldüren üvey babasının, güç ve toprak için kendisini zalim bir beyle evlendireceğini öğrenen Zeynep'in kaleden kaçmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Peki evleneceği adamdan kaçarken kendisini, onun düşmanı...