Zeynep davulların çalınmasıyla uyandı. Pencerenin perdesini açıp pencereden baktı. Dağın eteklerinden ordunun geri döndüğü gözüküyordu. Hemen üzerini değiştirip hazırlandı. Kapıyı açtığında Mayda'yla burun buruna geldi. İkiside çığlık atarak birbirlerine sarıldılar. Sonunda hasretle bekledikleri eşlerine kavuşma vakti gelmişti. Kuleden çıkarak hızla kale kapısını gittiler. Halk onların geldiğini gördüğünden geldikleri yola sıra olmuş beylerini tebrik ediyorlardı. "Akman Beyim çok yaşa!" nidaları Edena beyliğini titretiyordu.
Zeynep heyecanla kalabalık içinde kocasını görmeyi bekliyordu. Sonra gözleri kocasının o koyu kahve gözlerine takıldı. Akman'da Zeynep'in mavilerinde kaybolmuştu. Karısının ne kadar güzel olduğunu bir kere daha fark etti. Kale kapısında durmuş ışık saçan yüzüyle ona kocaman gülümseyip el salladı. Akman farkında olmadan karısının bu haline gülümsedi.
Zeynep kocasının atın üstünde zaferle gelişinden gurur duydu. Sert yüz ifadesinin yerini gülümsemenin almasını seyretti. Bu adama her defasında daha çok aşık oluyordu. Ellerini karnının üstüne koyup mırıldandı. "Babanla tanışma vakti."
Kale kapısında Akman ve Fatih atlarından indiler. Atları Niyazi Efendi'ye verdiler.
"Beyim zaferin kutlu olsun."
"Saol Yavuz var mı sıkıntı?"
"Yok çok şükür Beyim."
Akman Yavuz'un sırtını sıvazladıktan sonra "Ordu çok yorgun hepsiyle ilgilenin." Dedi.
"Emrin olur Beyim" deyip yanlarından ayrıldı.
Akman heyecanla kendisini bekleyen karısının yanına gidip ona sarıldı. Yanağına bir öpücük koydu. "İşte kalbimin tekrar atmaya başladığı yerdeyim." Dedi. Kulağına fısıldanan cümleyle Zeynep'in nefesi kesildi. Uzaklaştıktan sonra. "Evine hoş geldin Akman Beyim. Zaferin kutlu olsun." Dedi.
Mayda'yla Fatih'te kucaklaştılar. Daha sonra Mayda abisinin zaferini kutladı. Hep birlikte yemek odasına geçtiler. Kurulan sofrada muhabbetler edildi. Herkes hasret giderdi. Yemeğin bitmesinin ardından dinlenmek için odalarına çekildiler.
Mayda, Fatih sağ salim geldiği için çok mutluydu. Fatih üzerini değiştirirken Mayda kalede olanları anlattı. Fatih üzerini değiştirdikten sonra duvara yaslanmış kendisine hararetli hararetli bir şeyler anlatan karısının ellerini tuttu. Mayda Fatih'in bu hareketiyle sessizleşti. Fatih Mayda'nın avuç içine şefkat dolu bir öpücük koydu. Onu bu üç haftada o kadar çok özlemişti ki. Akman evlenmelerine izin vermeseydi ne yapardı bilmiyordu.
Mayda kocasının bu şefkat dolu öpücüğüyle mutlu oldu. Fatih geri çekilince yüzüne baktı. Yüzünde anlamlandıramadığı bir ifade vardı.
"Bir şey oldu dimi?"
Fatih karısının kendisini bu kadar iyi okumasına şaşırmamıştı. Bu dünyada onu en iyi anlayan en iyi okuyan kişiydi. Başıyla onayladı.
Mayda kocasının sıkıntı içinde olduğunu görebiliyordu. Ellerini sıkıp ona güç verdi. "Eminim halledebileceğimiz bir şeydir."
"Mayda buradan ayrılıyoruz." Mayda tepki vermedi. Fatih'in açıklamasını bekliyordu. "Aldığımız topraklar çok büyük. Akman onları yönetmemi istiyor. Burada doğup büyüdüğünü biliyorum. Ama bir hafta içinde yola çıkmalıyız."
Mayda duyduklarıyla ne yapacağını bilemedi. Doğup büyüdüğü kaleydi bu. Anne babasının mezarı buradaydı. Hayatta ki tek kan bağı olan insan, abisi buradaydı. Arkadaşları, halkı buradaydı. Şimdi hiç bilmediği bu yere gidip ne yapacaktı? Bilinmezliğin verdi korku içine bir kurt gibi düştü. Oraya gitmek zorunda olduklarını biliyordu. Ama gitmek istemiyordu. Kaybolmuş küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordu. Fatih'e sarıldı. Onun kollarında teselli aradı.
Akman yıkanmış üzerini değiştirmişti. O kadar yorgundu ki tek istediği karısına sarılıp uyumaktı. Ama Zeynep odanın ortasında anlaşılmaz bir yüz ifadesiyle bir sağa bir sola gidip duruyordu. Odanın kapısına yaslanıp bir süre karısını izledi.
Zeynep kendine kendine mırıldandığını farkında değildi. Akman'a haberi ne şekilde söylesem diye düşünüyordu. Aynı zamanda Akman'ın ne tepki vereceğini de merak ediyordu. Sandığın oraya baktı. Akman'ın çoktan giyindiğini fark etmemişti. Kapıda gülümseyerek kendisini izleyen kocasıyla göz göze geldi. Zeynep utanmıştı. Yanakları kızardı.
Akman Zeynep'in kızaran yanaklarını görünce güldü. Karısının yanına gitti. Eliyle yanağını okşadı. "Söylemek istediğin şey ne, merak ediyorum."
Zeynep yakalandığını fark etti. Yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdi.
"Akman bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Yere baktı. Zeynep'in ciddileşmesiyle Akman'da ciddileşti. Hala yüzünde olan eliyle Zeynep'in çenesini tutup kaldırdı. Kendisine bakmasını sağladı.
"Sadece söyle."
"Ama bu söyleyeceğim şey ikimizin de hayatını baştan aşağı değiştirebilir. Yine de duymak istiyor musun? Bu duyduklarından sonra bana eskisi gibi davranamazsın." Akman endişelenmeye başlamıştı. Nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Aklından yüzlerce felaket senaryosu geçiyordu. Zeynep'se kendini gülmemek için zor tutuyordu.
"Seni dinliyorum Zeynep, n'oldu?"
"Hani sen giderken ben rahatsızdım ya"
"Evet"
"İşte bu rahatsızlığım bir süre geçmeyebilirmiş."
"Ne demek geçmeyebilirmiş? İyi misin neyin varmış?" derken bir yandan da karısının yüzünü inceliyordu.
"Akman içimde bir şey varmış" dedi Zeynep.
Akman endişeden deliye dönmeye başlamıştı. Düşünme yetisini durdurdu. Tek istediği karısının iyi olmasıydı.
"Ne varmış içinde" dedi korkuyla. Karısının bir daha iyileşememesinden korkuyordu.
"Bir bebek." Akman boş boş Zeynep'in yüzüne bakıyordu. İlk başta Zeynep'in dediklerini anlamlandıramadı. Sonra kelimeler zihninde karşılıklarını buldu. Endişe dolu yüz ifadesi yerini şüpheye bıraktı. Tebessüm etmekle etmemek arasında gidiyordu. Zeynep kocasının yüz ifadesini izledi. Onu daha fazla bekletmek istemiyordu.
"Akman ben" Akman Zeynep'in ağzından dökülecek sözleri bekledi. "gebeyim."
Akman dökülen sözlerle sevinç narası atarak karısını kucağına alıp döndürdü. "Baba oluyorum, babaaa"
Akman o kadar mutluydu ki gidip herkese tek tek baba olduğunu söylemek istiyordu. Karısına zarar gelmemesi için nazikçe yere indirdi. Ama içinde ki coşkuyu durduramıyordu. Pencereye gidip bir kez daha "Baba oluyorum" diye bağırdı. Zeynep gülerek kocasının yerinde duramayan hareketlerini izliyordu. Akman tekrar Zeynep'in yanına gelip ona derin bir öpücük verdi. Daha sonra alnından öpüp ona sarıldı. "Şükürler olsun Allah'ım şükürler olsun." Şimdi dudaklarından mırıltı şeklinde bu kelimeler dökülüyordu.
Zeynep'te kocasına sımsıkı sarıldı. O yanında olduğu için çok mutluydu. " Zeynep bugün sen beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dedi. Gözlerinden akan yaşları eliyle sildi. Zeynep'te kocasını sardığı kollarını biraz daha sıkarak ona karşılık verdi.
Akman o akşam hem zaferleri hem de yeni doğacak olan çocukları için kurbanlar kestirip halka dağıttırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisli Yoldan Gökyüzüne (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Aşkın bilinmezlikte ki yolculuğu" Babasını öldüren üvey babasının, güç ve toprak için kendisini zalim bir beyle evlendireceğini öğrenen Zeynep'in kaleden kaçmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Peki evleneceği adamdan kaçarken kendisini, onun düşmanı...