|Geçmişten bir gün;
Küçük kız çocuğu zincirleri umudunu olan bir salıncak inşaa etmiş gökyüzüne.
Gökyüzü kabul etmemiş.
Zincirleri tane tane kırılmış,yüreği gibi.
Gökyüzü kız çocuklarını sevmezmiş,annesi hep öyle dermiş."Gökyüzü özgürlük değildir küçük kızım.Gökyüzünü ne kadar çok seversen yere o kadar hızlı çakılırsın.Gökyüzü seni paramparça eder."
Küçük kız annesinin yalan söylediğini anlarmış o yüzden ona kanıtlamak istermiş.
Sabahın ilk vakitlerinde küçük kız parka doğru yol almış.Annesine gökyüzün özgürlük olduğunu kanıtlamak istemiş.
Parkın önüne gelip umudunu olan salıncaklara bakmış ve koşarak salıncağa doğru oturup küçük ayaklarıyla sallanmaya başlamış.Ama bir türlü hızlanamıyormuş....
Arkadan biri onu sallamaya başlamış.
Küçük kız korkamaya ve tedirgin olmaya başlamış.
Yağmur yağmaya,bulutlar karanlığa çekilmeye başlamış.
Küçük kız annesinin saçlarından gelen kokuyu duyumsayıp hemen anlamış onun kim olduğunu.
Salıncak hızlanmaya başladı.
Kız zincirleri o kadar sıkı tutuyordu ki elleri ağrımaya ve yanmaya başladı.Bıraksa zincirleri annesi tutar mıydı?Tutmazdı biliyordu küçük kız.
Annesi daha hızlı sallamaya başladı yağmur hızlandı küçük kız ağlamaya başladı.
Bir anne kızın korktuğunu bildiği halde canını yakar mıydı?
O, yakardı.Küçük kız mırıldandı annesine.
"Anne,korkmuyorum daha hızlı salla hadi acıt ellerimi kanasın yüreğim gibi korkmuyorum..."Anne,hızlı sallamaya başladı.
Küçük kız gökyüzünü bakamıyordu.
Korkuyordu.
Ama annesi ona bir şey öğretmişti.
Gökyüzü özgürlük değildi.Salıncak dayanamadı.
Salıncağın zincirler kırıldı.
Kız yere diz kapaklarının üzerine düştü.
Bu sefer diz kapakları yerine yüreği kan alıyordu.Küçük kız hıçkırarak annesine baktı.Neden annesi gelmiyordu ki sanki neden diz kapaklarını öpmüyordu.
Nedenler acıtırtı.
Yüzüne vururdu pişmanlığını.Annesi mırıldandı kızına,
"Sana dedim küçücüğüm gökyüzü özgürlük değildir.Gökyüzü yalandır.Tekrardan düştün değil mi?"
Küçük kız ağlayarak annesinin sorusuna cevap verdi.
"Anne düştüm tekrardan bak yeni aldığın külotlu çorabımda yırtıldı hem dizlerimde kanadı neden kaldırmıyorsun beni."Anne arkasına dönerek uzaklaştı.
Bazı anneler bilmezdi.
Küçük kızın gökyüzü dediği kişi annesiydi.Ona yakınlaşmak istiyordu.Çünkü özgürlük bir annenin kollarındaydı.
Özgürlük bir annenin saçlarındaki kokuydu.
Bazı anneler de bildiği halde kırardı,umudun zincirleri...Gökyüzüne küsmüştüm ben.
İçimde mavi salıncaklar inşaa ettim bu sefer.
Annem benim onu sevmemden mi korkuyordu,yoksa sevginin tadını mı bilmiyordu...Diz kapaklarımdan yara almıştım .Yüreğimde kapanmayan yaralar vardı benim.Diz kapağımı pansuman ederdim ama nasıl yüreğimin yarasını kapatabilirdim.
Onun için annemin dudakları gerekirdi,kolları gerekirdi.Hiç kapanmayacaktı.Tanrı küçük kız çocuğunu izledi.Gökyüzü ilk defa kan ağladı .
Küçük kız kalktı yerinden ve mırıldandı.
"Anne,bana o kadar kötü bir şey öğrettin ki parklara küstüm senin yüzünden çocuklar koşarken parklara ben senin yüreğine koşmayı öğreneceğim.O kadar öğreneceğim ki tanrı parklar yarattığı için kendini cezalandıracak..."Tanrı parkları yıkmadı ama anladı her acı zamanla geçmezdi küçük kız çocuğu artık gelmezdi parka, salıncakları düşman bellemişti kendine çünkü umudu olduğu salıncak gökyüzünde intihara teşebbüs etmişti ve kız umuduyla infaz edilmişti...
|
Helin Çınar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK KANATLAR MÂBEDİ
De TodoUmut, Bir Meleğin ruhundan bir kadının gözleridir, Sevgi, O meleğin,o kadını en çok Tanrı kadar sevmesidir. Acı, Tanrı'nın ellerinde bir meleğin ölümünü izleyen o Kadındır. Kanatlarından acıyla varolmuş bir Beyaz Melek,Ruhunun sökülüşüne eşlik eden...