6.Bölüm

399 33 221
                                    

"İnsan denilen varlıktan korkarım ben. Özellikle kalbi, vicdanı ve adaleti olmayan türlerden."

-Turgut Uyar





Bir süre gözlerimin içine baktı. Ardından başını önüne eğdi ve yanımızdan ayrıldı. Oluşan kalabalığa aldırmadan hızlıca sınıfa çıktım. Esma ve Feyza da ardımdan sınıfa gelmişlerdi.

"Neydi bu şimdi?" diye sordu Esma. Şaşkın gözlerle beni izliyordu. Ben ise donmuş gibiydim.

Sahi, neydi bu şimdi?

"Yaptıklarına pişman olmuş. Bu iyi bir şey değil mi?" Feyza'nın sesi ile bakışlarımı ona çevirdim.

"Pişman olduğu için yapmadı bunu... Bunu yaptı çünkü, buna ikna edildi." Dedim, Esma da ne söylemek istediğimi anlamıştı.

"Yüzü, gözü bunu kanıtlıyor zaten. Çok güzel bir şekilde ikna edilmiş." Sonra söylediği şeye pişman olmuş gibi yeniden konuştu. "Allah affetsin, buna sevinmedim, ama üzülemedim de..."

"Masum birine iftira atan birine üzülmek doğru olmaz zaten." dedi Feyza. Çok yakın olmasamda, iyi bir kıza benziyordu. Bize kendini yakın hissettiğinden midir bilmem, yalnızca bizimle konuşup bizimle dolaşıyordu. Soğuk bir insan değildim ama insanlara zor güveniyordum. Bir insana güveniyorum diyebilmem için yıllara ihtiyacım vardı. Esma dışında kimseye bu kadar zaman tanımadığımdan, ondan başka da dostum yoktu. Onun güvenip, arkadaş olduğu biriyle arkadaş olurdum elbet, lakin güvenmek, arkadaş olmaktan çok daha zordu benim için...

Biraz sonra kapı açılıp hoca içeri girmişti. Aklımdakileri zorda olsa, kenara atıp derse odaklandım.

                        

                                ***

Arabayı park edip ineceğim esnada, başka bir araç sesiyle irkildim. Arabanın kapısını kapattıktan sonra, gelen sese doğru döndüm. Arabasını park edip, inen Savaş'a gözlerimi devirdim. Ona arkamı dönüp hızlı adımlarla eve doğru yürürken, bana seslenmesiyle durdum.

Ona yüzümü döndüğümde gözüme çarpan ilk şey, kaşının kenarındaki yara olmuştu. Şaşkınlığımı gizleyememiştim, öyle ki kaşına dokundu.

"Nasıl oldu, biriyle kavga mı..." Sorumu bölen şey aklımdaki ihtimal olmuştu. Aklımda tekrar edip duran ise bu soruydu, Yiğit'i döven Savaş mıydı?

"Önemsiz bir kaza." diyip kestirip attı.
"Okuldan mı geliyorsun?" Sorusu üzerine aklımdaki düşünceleri savurdum.

"Şey... Evet."

"Öyleyse reddedeceğin kahve teklifimi bir kez daha ediyorum. Bir kahve?" Gülümseyen yüzüne, ifadesizce baktım bir süre.

"Katre!" İsmimi duyunca irkildim. Ne diyordu en son diye düşündüm. Bugün hiç ama hiç iyi değildim.

"Evet." dediğimde, şaşkın bir şekilde bana baktı.

"Evet, yani kabul ediyorsun." dediğin de, aklım başıma geldi. Sanırım kahve teklifini istemeden kabul etmiştim.

"Şey... Yani hayır, yani evet ama hayır." Ne diyordum ben. Şaşkın yüzü daha da şaşkın bir hal almıştı. Kafamı toparladım.

"Bana yüzünün nasıl bu hale geldiğini anlatacaksan, gelirim." dediğimde, gülümsedi.

"O kadar çok mu merak ediyorsun?" diye sordu.

"Evet, merak ediyorum."

"Öyleyse benim arabamla gidelim. Kahvelerimizi içerken anlatırım." Göz kırptı ve önden geçmem için eliyle işaret etti.

Kalbim de ki; Allah benimleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin