"Kiminle dost olayım? "dedim, Beyazid-i Bistami'ye" Öyle kimse ile dost ol ki, hasta olduğun zaman seni sorsun; günah işlediğin zaman senin için tevbe etsin."dedi.
Bilmiyordum... Ben kimdim ve nereye aittim bilmiyordum. Tek bildiğim olmak istediğim yerde olmadığımdı. Yol belli, yolun nasıl yürünmesi gerektiği de belliydi ama, belirsiz olan bendim. Kayıp olan bendim. Verdiği çabaya rağmen olmak istediği insan olamayan bendim. Tüm korkularım ve endişelerimle, bu yola ilk adımımı atmıştım. Kendimi kalben ve zihnen hazırlasamda bedenen hazır olmadığımdan bir süre yerimde saymış, namaz kılmayı isteyip üç ay kılamamıştım. Nedeni, her şekilde islama uygun olmayı istediğimdendi. Namaz kılacaksam örtünmeliydim, tüm yasaklara uymalıydım önce. Uymadığımı düşündüğümden çok istediğim namaza dahi başlayamamıştım. Ta ki, Esma içimi rahatlatana kadar.
İnandığın gibi yaşamaya başlamazsan, yaşadığına inanırsın. Yanan ateşe odun atmazsan söner. İman ateşini diri tutmak istiyorsan Allah'a yaklaşmalısın. Allah'a ise ancak namaz ile yaklaşabilirsin. Günde beş defa ziyaret ettiği birine karşı insan sevgi, saygı ve muhabbet duymaya başlar. Ama seni çağırdığını bilip gitmediğin birine, saygın da sevgin de azalır. Araya soğukluk girer, araya katılaşmış bir kalp, körleşmiş bir göz ve sağırlaşmış bir kulak girer. Ve sen ne görür ne duyar, ne de hissedersin...
Esma'nın bu sözleriyle kendime gelmiştim. Eksiktim ve eksiklerimi bilerek o secdeye gitmiştim. Eksikliklerimi tamamlasın istemiştim...
Şimdi yeniden yerleşmişti yüreğime o korku, o endişe... Tamamlanmak isterken kendimi eksiltmiştim...
Eve gelir gelmez odama çıktım. Üzerimi değiştirip, hızlıca banyoya girdim. Abdest alıp yeniden odama döndüm. Tüm eksikliklerimle namaza durdum.
Ben geldim... Diyemedim. Onun yerine;
Allahuekber!(Allah en büyüktür.) Dedim.
Eksiğim, beni tamamla... Diyemedim.
Semiallahu Limen Hamideh.
(Allah kendine hamd edeni işitir.) Dedim.Alnım secdeye değdikçe, gözümden yaşlarda beraberinde iniyordu. Artık nereye ait olduğumu biliyordum...
Dünya'nın hiçbir yerinde olamayacağım kadar huzurlu olduğum yerdeydim. Dünya'nın bütün kapıları yüzüme kapansa da, kapısını her çaldığımda açılacak olan yerdeydim. Ne kadar batarsam günah bataklığına, beni arındıracak yer burasıydı. Ne zaman kaybedersem yolumu, kıblem burası, yolumu aydınlatacak olan ışık burasıydı...Gözyaşlarım hıçkırıklara dönüştüğünde, aynı anlarda dışarıda havayi fişekler patladı.
Gözyaşlarım daha da hızlandı. Herkes ait olduğu yerdeydi. Herkes kendini bulduğu ya da bulduğunu zannedip kaybettiği yerdeydi.
Kendimi kaybetmenin eşiğinde, bulmama ağladım...
Kendini bulduğunu sananların kaybolduklarını, bilemeyişine ağladım...
***
Saçlarımı okşayan elin ağırlığı kaybolduğunda, bir kaç dakika sonra da odamın kapısı kapanmıştı. Annemin gittiğini anlayınca gözlerimi açtım. Dün gece onların gelmesini beklemeden uyumuştum. Daha doğrusu annemi görmek istememiştim. Ağlamaktan kızarmış gözlerimi görmemeleri için de erken uyumuş olabilirdim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Hatta bu yataktan dahi kalkmak istemiyordum. Bir saat sonra dersim başlayacaktı ama ben, yatağın içinde debelenip duruyordum. Hem nasıl gidebilirdim ki? Ben oraya ait miydim? Oraya layık mıydım? Değildim.
Çalan telefonumun sesi ile irkildim. Arayan Esmaydı.
"Efendim. "diyerek yanıtladım.
"Nerede kaldın, Katre? Seni bekliyorum, geç kalacağız derse." dedi, telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim de ki; Allah benimle
Genel Kurgu"Aynı anda iki yerde olamazsın. Tıpkı aynı anda iki farklı insan olmayacağın gibi..."Her kelimesiyle ruhum sarsılıyor bedenim titriyordu. Kendime soramadığım, sorsam da cevabını ertelediğim tüm soruları sormuştu. "Nereye ait olduğuna karar ver. Çün...