"Oysa nasihat bellidir;
Sevmen aşırı, sevmemen yıpratıcı olmasın."
/Hz. Ebubekir(r.a)"O gece söylediklerim için kusura bakma. Kendime olan öfkemi senden çıkardım. Söylediğim tüm o sözler kendimeymiş aslında, bunu aklım başıma gelince anladım."
Söylediği sözler aklımda durmadan tekrar edip duruyordu. Oysa konuşmamızın üzerinden saatler geçmiş, geçen saatlerde; ders çalışmış, bir sınava girmiş, ardından eve gelip kitap dahi okumuştum. Fakat zihnim dönüp dolaşıp bana onu hatırlatıyordu. Hatırla, ne var ki bunda? Diyebilirsiniz, bende diyorum fakat düşündükçe kalbimde oluşan ritim bozukluğunu kendime açıklayamıyordum. Bir insanı düşünmek, neden insanı heyecanlandırırdı ki? Hele de hiç tanımadığın birini...
"Katre, ne yapıyorsun kar da kışta balkonda?" Annemin sesi ile elimde buza döndüğünü şimdi farkedebildiğim kahve bardağını masaya bırakıp ayağa kalktım.
"Karı izlemek istedim Anne?" dedim ve derin bir nefes aldım. Odaya sığamadığımdan balkona çıkmıştım.
"Hava çok soğuk üşüteceksin, karı izlemek istiyorsan eğer kış bahçesine geç." dedi Annem.
"Olur bir dahakine öyle yaparım." dedim, dalgın bir sesle.
"Savaş geldi seni salonda bekliyor." Bakışlarımı hızla anneme çevirdim.
"Onu görmek istemiyorum anne, lütfen gitmesini söyler misin?" dedim, kendimi sakin tutmaya çalıştım. Savaş'ın adı geçince bile öfkelenebiliyordum.
"Benim dışarda işim var Katre, gelip kendin söyle kızım." dedi Annem gözlerini devirerek ve odamdan çıktı.
Derin bir nefes aldım ve üzerime geçirdiğim kalın hırkamı hızlıca çıkarıp yatağımın üzerine attım.
Aşağıya indiğimde Annemin kapıdan çıkmak üzere olduğunu gördüm, bana öpücük atıp evden çıktı. Salona geçtiğimde Savaşı koltukta otururken buldum. Beni farkeder etmez ayağa kalktı ve saçlarımı farketmiş olacaktı ki küçük bir şaşkınlık yaşadı."Saçların... Ne yaptın sen?" saşkınlığı sesine de yansımıştı. Hesap sorar gibi konuşmasına göz devirdim.
"Sana ne, ne yaptıysam yaptım." dedim, kırılıp kırılmayacağını umursayacak durumda değildim. Zira Savaş çizgiyi çoktan aşmıştı, benim kırılmamla ilgilenmeyen birinin kırılıp kırılmayacağını umursamayacaktım.
"Neden geldin?" diye sordum, koltuğa oturup kollarımı kendime sardım.
"O gece için özür dilemeye geldim. Ben, ben kendimde değildim. Çok özür dilerim Katre, yaptıklarımın farkına çok geçte olsa vardım." dedi, alaycı bir gülüş yerleşti yüzüme. Onunda dikkatini çekmişti. Öyle ki; "İnanmıyor musun?" diye sordu.
"İnanmıyorum!"dedim, gözlerinin içine bakarak. "Sen hep böyleydin Savaş, hep de böyle olacaksın. Bu tek seferlik de değil üstelik. Hep hatalar yapıyorsun, üstelik bunları yaparken de çok mutlusun. Karakterin bu senin, senin sahip olduklarına sahip olmayan herkese bakışın bu." Söylediklerim yaydan çıkan ok gibi çıkmıştı ağzımdan, kime ya da neye saplandığı umrumda değildi.
" Böylemi düşünüyorsun gerçekten? Senin gözünde böyle bir adam mıyım?"Kırıldığı gözlerinden ve sesinden bariz anlaşılıyordu.
" Yanıltsana beni Savaş? Ya da ben mi sana hatırlatayım... Arabanı parkederken çizilmesine neden olan valeye neler yaptığını hatırlıyor musun? Çocuğu işten attırıp sonra da dövdürmüştün. Günlerce manşetlerden düşmemiştin. Ünlü iş adamı Haluk Güngör'ün oğlu Savaş Güngör vale'yi dövdürdü. " Sözlerim üzerine kaşları çatılmış, derin derin nefes alıp veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim de ki; Allah benimle
General Fiction"Aynı anda iki yerde olamazsın. Tıpkı aynı anda iki farklı insan olmayacağın gibi..."Her kelimesiyle ruhum sarsılıyor bedenim titriyordu. Kendime soramadığım, sorsam da cevabını ertelediğim tüm soruları sormuştu. "Nereye ait olduğuna karar ver. Çün...