1~

786 63 51
                                    

Düşünemeyecek kadar çok felaketin selinde durduğu nokta Demirciler metro istasyonu Kiraz sokağı çıkışıydı. Buradan Ceviz caddesine varmadan iki dükkân geride gece de açık olan bir saunada uyumayı düşünüyordu. Pantolonunun yırtık olmayan cebinde çevirdiği bozuk beş lirayı, son parasını, buraya vermek zor geliyordu. Parklarda hiç uyumamıştı, henüz. Uyumaya da niyeti yoktu bu gidişata bir olur bulana kadar.

"Hayatıma kim soktu acaba.." diye iç çekti; bir geceyi de yarın ne olacak diye dert etmeden uyumak, bir sabah da gününün nasıl geçeceğini düşünmeden uyanmak istiyordu.

Kiraz ağaçlarının sokağın iki yanını sarı sarı gölgelediği yolda batan güne doğru yürürken kamaşan gözlerini kıstı. Saunaya kaçta giriş yaparsa kaç lira ödeyeceğini düşünürken hâlâ borcuna harcına sadık oluşuna içerledi. Üzerindeki pantolonun artık rengi seçilmiyordu, dağınık saçlarını halk tuvaletlerinde yıkıyordu, annesinin öperek okşadığı tırnakları kırıktı.

"Gerçekten öpüyor muydu?" diye durdu düşündü. Bu o kadar eski o kadar yıpranmış bir görüntüydü ki gerçek olduğuna tereddüt etti. Ve kimseye güvenmeyen yanı "belki öpsün istediğin bir anıdır" dedi, zehri içine bir damla ile kattı karıştırdı. Bildiği tek "sevgi", yillar evvel birkaç gün kaldığı sevgi evinin tabelasındaki kelimeden ibaretti. Yine de burada ortaokulu bitirebildiği için kendini hâlâ şanslı sayabiliyordu yolu yokmuş, varsa da yıllardır yolunu şaşırmış gibi giden hayatında.

"Ben bir ceviz ağacıyım.." diye mırıldandı, ilkokulda nenesinin radyosundan kalma bir şarkıyı şimdi buluşuna şaşırmadı. Gün batarken hep biraz hüzün çöker ve nenesini hatırlatan olmadık anılarla öleceğini zannederdi.

"Ne sen bunun farkındasın ne de dünya farkında.."
Caddenin sarı sarı ceviz dalları görünüyordu artık yüksek binalara rağmen.

En ucuzu diye geldiği saunaya girdi. Girişte beş lirayı uzattığı adam kim olduğuna bakma zahmeti bile göstermemişti. Adamın, sanki yüzü yokmuş gibi bakmadığı yüzüne uzun uzun baktı umumî banyoların aynasında. Bu yuvarlak basık burunu hangi kadın hangi adam vermişti? Bu kara gözbebekleri, vücudunda en sevdiği yeri, annesinin miydi babasının mı? Belki dedemindir diye onlardan aldı kırgın payını.

İçeride yüzü olmayan daha birçok insanın arasına karıştı, saunanın turuncu giysisi herkesi aynı kılıyordu. Duvarın dibinde horlayan adam, belki işçi. Beştaş oynayan çocuklar, gençliklerini dedikodulayan yetişkinler.. yalnızlığı çepeçevre sarılmıştı geceye kadar kesilmeyen konuşmalarla.. tanıdık bir kelimeyi işitince kulaklarının ilgisi hemen oraya dönüyor, kimlik kartından başka değerli eşyasının olmadığı yıpranmış ve yol kokan giysilerine sarılıyordu.

Gece gözlerini aniden araladığında horultular dayanılmaz halde kulaklarına doldu. Ama onu delik deşik uykusundan uyandıran bu sesler değildi. Bacağında gezinen ele ve sonra sahibine döndü. Ellilerinde bir adam pişkin bir gülüşle bedeninde habersizce geziniyordu eliyle.

"Amca sen hayırdır?" dedi adama, olay çıkarmadan uykusuna dönmek istiyordu ve bu ilk kez başına gelen bir şey değildi. Saunalarda böyle hanzolara illaki denk geliyordu.

"Çok güzel bacakların var." dedi adam, hâlâ pişkin pişkin sırıtırken.

"Eee.." dedi, "ellerini ne ilgilendiriyor?"

Adam, belki onun sakin tavrından belki yavşaklığından biraz daha sokuldu.

"Kaç para istersen veririm, biraz daha oynayalım ha?"

Stray Dog KyungSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin