Gözlerini araladığında etraf karanlıktı. Gündüz aydınlığı pencerelerden çekilmişti. İçerde, güvende olduğunu bilmek böyle bir şeydi işte. Gün dışarda ağarıp kararıyor, yağıyor soğuyordu. Kulak kesilip dinlediğinde evde tek nefes onunkiydi. Buzdolabının sesinden başka ses duyduğu da yoktu. Hâlâ düştüğü yerde olduğuna göre sabahtan beri bu eve kimse uğramamıştı.
"Keşke benim olsa!" dedi hevesle.
Buzdolabının sesini takip etti parmak uçlarında. Kanında değil şeker belki kan bile kalmamıştı. Öyle açtı ki elini attığı ilk şeyi yedi dolaptan. Yutarken farketti bereket versin ki peynirdi. Fakat tabakta ağzı açık kaldığı için dolaptaki her şeyin kokusu peynirin haysiyeti ile oynamıştı. Birkaç lokma ile midesini yatıştırınca tadından rahatsız olarak tabağı aldığı yere koydu. Bir avuç mandalin aldı, yere oturdu, bıraktı kucağına. Soyup soyup yedi hızlı hızlı. Sanki her an birisi gelip onu kapı dışarı edecekmiş gibi nefessiz yiyordu.
Dolabın kapağından bir şişe alıp açtı. Ne olduğuna bile bakmamıştı. Sadece elma sirkesi olmamasını diledi. Fakat tatlı ekşi mayhoş tadı midesini yakıverdi. Birkaç yudumda mutfak başında dönmeye başlamıştı.
"Fakiri fukarayı az doğursaydınız izinsiz mutfağınıza girmek zorunda kalmazdım. Dünya adil değilse ben de hırsız değilim!" dedi yanaklarını silerek.
"Bana ev ver dedim de böyle mi ver dedim! Şu halime bak! Hırsız ettin beni! Bunu saymam! Sen saysan da ben saymam! Canımı zor kurtardım! Hem iki peynir yedik biraz bira içtiysek hırsız mı olduk? İkram etseler ancak bu kadar olurdu zaten! Sadakalarına saysın-"
Kapı güm diye kapanınca irkildi. Karanlık koridora ışık saçan buzdolabının kapısını kapattı. Koridorda bir hareketlenme oldu, ışığı yandı ve uzunca bir adam devrilmek üzereymiş gibi sağa sola yalpalarken iri de görünüyordu, belki de oturduğu yer alçakta kalıyordu.
"Ben geldim Mongguuuuu!"
Adam ellerini iki yana açıp etrafında döndü. Sanki yerde bir tavuğu yakalamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Gülmemek için olacakları düşünmesi yetti.
"Hanimiş bebeyiiimm!! Babacınaaa gel Mongguuuu!"
Adam odaları dolandı, sıra mutfağa gelecek diye ödü ağzında bekliyordu. Bu Monggu da neydi? İnsan olmadığı kesindi ama bütün gün salonda baygın yatarken yanına ne bir kedi ne de bir köpek uğramamıştı.
Bunları düşünürken başında ışık patladı, gözleri âni aydınlıkla kısıldı.
"Vay anam!" kaçtı ağzından. Elini ağzına bastırdı refleksle.
"Monggu!" dedi adam ona bakıp.
"Hav!" dedi KyungSoo. Buzdolabındaki onlarca köpek resmi ona âdeta havla demişti.
Adam ona biraz daha yaklaşınca geri çekildi. Adam onun gibi yere oturup ayaklarını topladı.
"Monggu! Oğlum, köpeciim! Peynir mi yedin sen yine!"
KyungSoo'nun sesi içine kaçmıştı artık. Adamın kafası güzel olmalıydı ki onu köpeği sanıyordu. Resimlerdeki kapkara köpekle tek benzer yani kara boncuk gözleri olabilirdi ve buna bile alındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stray Dog KyungSoo
FanfictionTaş attıkları sokak köpeği değilim artık.. 《Tüm hakları The United KaDi State vatandaşı SooSesi'ne aittir.》 ☆All My Love Dreams Just For KaDi☆