2.7

1.7K 171 474
                                    


Multideki şarkı: Hemsaye / Bi'kaç Fotoğrafın Hikayesi ve Sabah Rüzgarı

Yorumlarınızı, görüşlerinizi lütfen belirtin ve oy vermeyi unutmayın.

(sınır 60 oy)

İyi okumalar.

'13.46 - 24.08.20'

"Yaptığınız en çılgınca şey?" diye sordu Demir, hepimize yönelik. Bulunduğumuz ortam fazlasıyla güzeldi. Gece gündüzü yutmuş, yıldızlar güneşle yaptığı savaştan galip gelmişti. Hava soğuktu, bizi ısıtan şeyler bahçenin ortasında yaktığımız ateş, üzerlerimizdeki şallar ve içimizi kavuran biraydı. Yani, Betül dışındaki herkesin içini kavuran şey bira desem daha doğru okurdu çünkü o, çay içiyordu.

"Sanırım benim yaptığım en çılgınca şey arkadaşlarımın gazına gelip üç metrelik duvardan atlamamdı. Yemin ediyorum dostum, aylarca kırılan bacağımın kahrını çektim," Okan birkaç saniye duraksadı ve sağ eliyle sol bacağına bir şaplak atarak devam etti, "eh, olayın aslına bakarsan hâlâ da kahrını çekiyorum." Bu çılgınlıktan çok aptallık gibi gelmişti bana, şayet ben asla insanların gazına gelmezdim. Hele ki sonu bana zarar verecekse hiçbir güç o şeyi yapmamı sağlayamazdı.

"Senin beynin mi yok?" Berna çok net bir şekilde bu soruyu Okan'a yönelttiğinde sadece sırıttım. "Bir de soruyor musun? Tabii ki beyni yok!" Gizem neşeli sesiyle Berna'ya yanıt verdi. Keyfi oldukça yerindeydi. Aslında burada şu an keyfi yerinde olmayan sadece iki kişi vardı: Anıl ve Elif. Her ne kadar ilk başta birbirlerinden hoşlanmış olsalarda kafalarının uyuşmadığını anlamaları pek de uzun sürmemişti. Aslında sorun Elif'te değildi, biliyordum ki Anıl evet dese devam ederdi ama Anıl'da adlandıramadığım başka bir durum vardı. İlk başta hevesliymiş gibi Elif'le görüşmüştü ama bir anda her şey değişti. Onlarda, özellikle Anıl'ın tavırlarından dolayı, flört olamayacaklarını anladıkları noktadaysa işler çirkinleşmeden buna son vermiş, arkadaş olmakta karar kılmışlardı.

"Kahkaha tufanı anasını satayım, siz çok komiksiniz." Okan aksi bir tavırla konuştuğunda düşüncelerim dağıldı ve tekrar konuya odaklanabildim. Şu bir haftadır gerçekten çok fazla düşünüyordum, bu durumsa beni kötü etkiliyordu. Nedeni aslınsa basitti, çocuklar geleli sadece bir hafta olmuştu. Her şey normal de ilerliyordu ama Kürşat, çok fazla kapalı kutuydu. Ben neysem onu gösterirken o benliğinin sadece yüzde birlik kısmını gösteriyor gibiydi. Sevgiliydik ama aramızda bu kadar sır olması beni rahatsız ediyordu.

"Küfür etmesene, zaten içtiniz keş gibisiniz. Bozmayın iyice sinirlerimi." Betül'ün ince ve naif sesi kulaklarıma dolduğunda biraz onu seyrettim. Yazma bağladığı kafasını Eren'in omzuna yaslamışken ne kadar tatlı gözüktüğünü bilse eminim bu kadar ciddi bir cümle kuramazdı. Bakışlarımı onlardan uzaklaştırıp karşımda oturan, aramız limoni olduğu için yanına oturmamıştım, Kürşat'a çevirdim. Bakışları üzerimdeydi. Birden fazla anlamı barındırıyordu gözleri ama ben o anlamları kavrayabilecek kadar onu tanımıyordum ve sorunumuz tam olarak burada başlıyordu.

"Ortam gerildi, ortam gerildi. Devam edin lütfen." Demir'in sesiyle bakışlarımı Kürşat'ın gözlerinden çektim ama hâlâ bana baktığını hissedebiliyordum. Yine de o an dönüp ona bakmak yerine Demir'e odaklandım. "Hadi Betül, sen söyle en çılgın anını," diye devam etti Demir ve birasından bir yudum aldı. Hepimiz yerde renkli minderlerin üzerine oturmuştuk. İçkili bir ortam olduğu için de Lavin'le Barkın'ı aramıza almamıştık. Her ne kadar buna itiraz edip artık büyüdüklerini ve kendi kararlarını verebileceklerinden bahsetseler bile oralı olduğumuz pek söylenemezdi.

"Betül'ün en büyük çılgınlığı ne olabilir ki abi? Ya sabah namazını kaçırmıştır ya da abdestsiz kuran kursuna girmiştir, ne bileyim abi kedisine süt vermeyi unutmuştur." Beni bir anda bir gülme tutarken Betül bile Okan'ın dediklerine gülmüştü. Yani, Betül hayatını gerçekten düzgün yaşayan harika bir kişilikti. Hayatımda ilk defa bu kadar düzgün bir arkadaşım olduğunu da söylemeyeden geçemeyecektim.

Meet the Music | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin