∆Bölüm 7: Obsesyon

73 12 0
                                    

∆Bölüm 7: Obsesyon

Leylifer Kamer Palaz

Duvara çarpan sırtımla inledim. Batı'nın kor gibi yanan dudakları tekrar ağzımı kapatırken hiç düşünmeden ona karşılık vermiştim. Bir eli belimden tutup beni duvara bastırırken diğeri yüzümü kavramıştı. Ellerimi kollarının altından geçirip kürek kemiklerine yerleştirdim. Karşılık vermem onu daha da iştahlandırıyor gibiydi. Dili ağzımı keşfederken en az onun kadar sert öpmeye çalışıyordum onu. Neden böyle davrandığım hakkında bir fikrim yoktu. Belki hormonlar? Belki bastırılmış duygular? Belki de plansızlığın ne olduğunu merak etmiştim, kim bilir?

Batı'yla öpüşürken ne olduğu umurumda değildi. Beni öldürmek istemesi, kaçırması... Bunlar o an için tüm önemini yitirmişti. Bu umursamazlık gençliğin getirdiği bir şey olsa gerekti.

Taş duvardan uzaklaşırken bacaklarımı beline sardı. Tek eli belimden bana destek olurken açılan bir kapının gıcırtılı sesini duydum. Kullanılmamışlık kokusu sinen odaya girdiğimizde gözlerim, tıpkı onunkiler gibi açıktı. Yumuşak bir yüzeye yatırıldığımda tişörtünü çoktan çıkardığını fark ettim. Büyük elleri üzerimdeki tişörtünün eteklerine gittiğinde ellerini tutarak onu durdurdum. Bunu neden yaptığımı biliyor da bilmiyordum. Tek düşüncem onu istediğimdi. Beni kaçıran birini istiyordum. Merhaba sana Stockholm!

Batı'nın bakışları üzerimde yarı yatar vaziyetteyken değişirken tekrar o yabancı haline döndüğünü iliklerime kadar hissettim. Kollarımı tutarak yatakta yukarı kaydırdı. Elleri hala bileklerimi tutarken üzerime oturup yüzüme eğildi. İşte şimdi tüm o tutku ve şehvet gitmiş, yerini ultra boy korkuya bırakmıştı.

"Beni neyle suçluyorsan, bilmiyorum." Bana inanmadığını belirtir bir şekilde güldü. "Sana inanmam bana bir sebep ver."

"Şu ana kadar sana saldırmadım." Eğer dediği gibi babam tarafından eğitilmiş olsaydım, ki babam sadece saygın bir iş insanıydı ve bir asker yetiştirme merkezine falan da sahip değildi, onu haklamak için çoktan bir şeyler yapmış olurdum. "Belki de bu bir yanıltmadır."

"Bana inanman için ne yapmalıyım?"

Açık kahve gözlerini yüzümde gezdirdi. Bulunduğumuz yakınlık tehlikeli olsa da içimden bir ses onun öfkesinin daha ağır basacağına emindi. Boğazımı temizledim. "Ama bu gereksiz olurdu, değil mi? Sen bana inanmamayı çoktan seçtin."

Bir şey söylemedi. Üzerimden kalkıp kapıya ilerledi. Buradan kaçmayacağımdan ya da kaçamayacağımdan demeliyim belki de o kadar emindi ki... Ego yığını! "Batı!" Kapının eşiğinde duraksadığında arkasını dönmeden omzunun üstünden bana baktı. Uzanır vaziyette olduğum yataktan kalkıp karşısına dikildim. Kesinlikle bir ara madde almış olmalıyım. Hangi akla bunları yapıyordum ki? Uslu uslu babamın beni bulmasını beklesem olmazdı sanki!?

"Neden bilmiyorum. Işınlandın, neler olduğunu söylemeden bana öfkelendin..." Gitmeye kalkışınca kolunu tuttum. Aldığım cevap ters atılan bir bakış ve durması olmuştu. "Böyle söyleyince kulağa delice geliyor..."

Yutkundum. Tekrar.

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Açık kahve gözleri gittikçe siyaha bulanıyordu. İçimden bir ses acele etmemi söyledi. Onu dinledim. "Ben sadece bana inanmanı istiyorum. Bunun karşılığında benden her ne istersen... Yapacağım. Yemin ederim."

Ahenk Sesim Kaya

Masallar hep mutlu sonla biter.

BULUTLARIN DİĞER YÜZÜ - 1  // PENÇE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin