Bir hafta...Tamı tamına bir haftadır bilgisayarına el sürmemişti.
Bazı şikayetler üzerine polisler tarafından göz altına alınan Kamer, yapılan saldırıların onunla ilgili olmadığını söylemişti.
Suçlunun o olduğundan emin olan polisler ısrarla itiraf etmesi için üzerinde büyük bir psikolojik baskı kurmuşlardı.
Ancak soğuk kanlılığını koruyan oğlan, "Olaylarla hiç bir ilgim yok. Ve sizin de elinizde suçlunun ben olduğuma dair kesin bir delil yok, daha fazla burda tutamazsınız beni." cevabını vermişti.
"Senden başka kim, neden böyle birşey yapsın ki?" sorusunu soran polis memuruna, alayla ve aklıyla dalga geçercesine baktı,
"Bilemiyorum. Üniversitedeki hack olayından sonra bir çok hayranım ve beni idol olarak belleyen insanlar çıktı. Herhangi biri olabilir."demişti.
Avukat bir arkadaşıyla gelen Mahir abisi kolayca olaylardan sıyrılmasını sağlamıştı.
Olayları öğrenen Mahir bey ise genç oğlanı hiç yadırgamamış ve yargılamamıştı.
Aslen babasından on yaş kadar küçük olan Mahir bey oldukça eğlenceli ve şakacı bir kişiydi. Oldukça da yakışıklı ve genç görünümlüydü. Ancak yaş farkı arkadaşlıklarında bir engel oluşturmamıştı.
Babası annesiyle evlenirken o zamanlar annesi on sekiz babası yirmiüç yaşındaydı Kamer'in.
Eğer yaşasaydı, babası kırküç yaşında olacaktı.
Kafasını sallayarak düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı.Notebookunu dizlerine yerleştirirken kimliği gizli ve Kamer'in büyük hayranı olduğu adamın yayınını izlemek için darkweb'e girmişti.
Kameranın karşısındaki maskeli adam konuşmasının sonlarına geliyordu.
Shadows adlı bir grubun lideri olan adam, robotik bir ses aygıtıyla son sözlerini de söyleyerek yayından çıkmıştı,
"Unutmayın! Değişmez üç kural var,
1- EĞLENCENİZİ SANAL DÜNYAYLA SINIRLAMAYIN.
2- HER ZAMAN İMKANSIZI İSTEYİN.
3- HİÇ BİR SİSTEM GÜVENLİ DEĞİLDİR."Yüzünde aptal bir sırıtışla kesilen yayına bakarken kendini uzun zamandır ilk kez böylesine huzurlu hissediyordu.
Kim robotik bir seste huzuru bulurdu ki?!Kamer buluyordu işte.
Milyonlarca hayranı olan bu adamla tanışmayı çok isterdi genç oğlan.Vardığı farkındalıkla beraber yerinden fırlamış ve üzerine rahat kıyafetler geçirerek kafeden çıkmış ve ardından kapıyı kilitlerken Mahir abisinin evinin yolunu tutmuştu.
Mahir bey akşama evine gelmesini ve bir iki tek atmayı teklif etmişti.
Kafası şu sıralar dolu olan oğlan teklifi kabul etmişti.
Önüne geldiği müstakil evin kapısını çalarak açılmasını bekledi.Açılan kapının ardından beklediği gibi Mahir abisi değil de geçen gün karakolda yanında getirdiği, avukat Bulut çıkmıştı.
Bozuntuya vermeden hoşgeldin diyen samimi adama gülümseyerek "hoşbulduk." dedi samimiyetinden memnun bir biçimde.
İçeri geçerken Mahir abisinin balkona kurmakla uğraştığı çilingir sofrasına ilerledi.
Onu gereksiz bir coşkuyla karşılayan Mahir bey, genç oğlanı sandalyelerden birine oturtmuştu.
Nihayet sofra kurulduğunda Bulut ve Mahir bey de oturmuşlardı.
Mahir bey eski radyosundan açtığı şarkıya eşlik ederken oldukça neşli duruyordu.
Bulut bey Mahir beyin aksine daha ağır başlıydı ancak onun bu hallerine gülümsemesen edemiyordu.
Kamer ise içtiği rakının da etkisiyle sadece kahkaha atıyordu. Bu pervasızlık olduğu ortamdan daha çok hoşuna gitmişti.
Yıllar önce aynı masada babası ve Mahir abisiyle beraber oturuyordu. Babası tabii o zamanlar imkanı yok içmesine izin vermezdi.
Kahkahaları durulup dudaklarında hüzünlü bir tebessüm belirdi ancak toparladı kendini.
Bu gece hüzün yoktu.
Bu düşüncelerini onaylarcasına hareketli bir parça çalmaya başladı.Sadık Bütünley, meydan bu meydan şarkısını söylerken, bu kez genç oğlan da, Mahir abisi gibi eşlik ediyordu.
YAĞIZ ATLAR BESLEDİM MEYDAN MEYDAN DİYE!
KIRK YİĞİDE SESLENDİM KURBAN KURBAN DİYE!
DEDİĞİM GÜN BU GÜN MEYDAN BU MEYDAN!
GAYRI KAN TÜTÜYOR GÖZLERİMDE KAN!..
İyice çakırkeyf olan oğlan, bayık bakışlarla bir süre daha sohbete katılmış ve şarkılara eşlik etmişti.
Az sonra tişörtüne rakı döken Mahir bey kıkırdayarak lavaboya gitmiş, Bulut avukat da ona yardım etmişti.
Uzun bir süre gelmeyen ikilinin arkasından giden Kamer gördükleri karşısında şaşırmış ancak çabuk atlatmıştı.
Çünkü zaten halihazırda tahmin ettiği birşeydi.
Allah aşkına otuz üç yaşındaki bir adam, niçin diğer bir adama bakarken kızarırdı ki?!
Bulut, üzeri çıplak Mahir'i fayans duvara dayarken tutkuyla dudaklarına yapışmıştı.
Tebessüm ederken arkasına dönen Kamer kafeye dönmek üzere onları fonda çalan, mavi çocukların deniz kızı şarkısıyla başbaşa bıraktı.
Güzel bir çifttiler...Kendini beyaz çarşaflı yatağa sırt üstü bırakırken, sanki fırıl fırıl dönen bir dönme dolaptan atlamış gibi hissediyordu.
Beyni öylesine bulanmıştı ki, bir türlü düşüncelerini toparlayamıyor ve düzgün düşünemiyordu.
Gözleri ekranı kararmış ancak açık duran bilgisayara kayarken yerinden doğruldu ve bir tuşa basarak ekranın aydınlanmasını sağladı.
Karşısına çıkan ilk şey Shadows grubu liderinin kesilmiş yayın ekranıydı.
Ne yaptığının bilincine varamadan parmakları klavyede hızlıca gezinmeye başladı.
Hırçın bir denizin üzerinde oradan oraya savrulan bir kuş tüyü misali devinimlerini sürdürdü, narin ve ince parmaklar.
Ne zaman sızdığınıysa bilmiyordu, tıpkı yaptığı yanlışı bilmediği gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK&WHITE HACKER (BXB)
RandomKarşısına çıkan ilk şey Shadows grubu liderinin kesilmiş yayın ekranıydı. Ne yaptığının bilincine varamadan parmakları klavyede hızlıca gezinmeye başladı. Hırçın bir denizin üzerinde oradan oraya savrulan bir kuş tüyü misali devinimlerini sürdürdü...