Kafamdaki kapşonu biraz daha çekiştirirken, gerginlikten dudaklarımı paramparça etmiştim. Siyah gözlüğüm artı maskemle zaten annem görse tanıyamazdı ama gizli saklı işler olduğu içindi sanırım bu hallerim.
"Buradan, efendim."
Arabayla bir garaja girdikten sonra asansöre yöneltti tanımadığım adam beni. Çağırma düğmesine bastığımda, kapıları o anda açılmıştı. İçerideki iki kişiye bu bakışlarımı çevirdiğimde, birisi tanıdıktı. Fakat diğerini tanımıyordum.
"Bu mu? Çizgi filmlerdeki kötü karakterlere benziyor, Jungkook."
Gülerek içeriye girdiğimde, Jungkook gideceğimiz katın tuşuna basmış, diğer taraftan ise küçük hanımı uyarmaya çalışıyordu.
"Bir kız kardeşin olduğunu söylememiştin?"
"Benim değil, Taehyung'un kardeşi."
Gözlüğümü ve maskemi çıkardıktan sonra elimi küçük kıza uzattım.
"Ben Jennie."
"Ben de Kim Na Hai, ama Taehyung ile arkadaşları bana Hai diyor sadece. Sen de buraya gelebiliyorsan, onların arkadaşısındır. Yani sen de diyebilirsin."
"Tamam, Hai. Tanıştığımıza memnun oldum."
"Ben de!"
Kapılar açıldığında, onların önden gitmesine izin verdim.
Geldiğimiz kata girdiğimizden beri zaten eve girmiş gibiydik. Anladığım kadarıyla bu yedi katlı binanın hepsi komple onlarındı. Şaşırmıyordum gerçi.
Geçtiğimiz siyah kapılı odadan şarkı söyleyen bir erkek sesi duyuluyordu.
"Neden bu kadar bağırarak şarkı söylüyor Taehyung?"
"Bağırmak değil o, şarkılarda yüksek notaya çıkmak denir ona."
"Ha, anlamadım ve merak da etmiyorum açıkçası. Gidip biraz oyuncaklarımla oynamam gerekiyor. Görüşürüz, Jennie."
"Görüşürüz."
Şaşırmış bir şekilde onu izlerken odaların birine girerek kayboldu.
"Bir an benden büyük olduğunu düşünmedim değil."
Jungkook gülümserken, koridorun sonundaki odaya yürümeye başladı.
"Evet, abisine çekmiş. Artı olarak Jin hyungun şakalarına maruz kalınca istemsizce yaşlanıyorsun, kendimden biliyorum."
Parmaklarımla dudaklarımı kapatıp gülerken, "Seni duyuyorum!" diyen bir ses araya girmişti.
"Ah, sen burada mıydın?"
Jin elindeki içi boş cips paketinin içini birkaç tane şekerleme ile doldurup, direkt Jungkook'a attığında, o çoktan odada olduğunu yeni fark ettiğim Jimin'in arkasına kaçmıştı. Sonuç olarak benim kafama gelmişti.
"Evet, bu sanırım Tanrı tarafından bana gönderilen mesajdı. Geri dönmemi istiyor belli ki."
Kafamı ovarken, Jungkook'a ters ters baktım.
"Özür dilerim ikisinin adına da. Ben Jimin." diyen Jimin, elini uzattığında, tutup sıktım.
"Jennie."
"Oğlum, ismini herkes biliyor senin." diyerek gülen Jungkook'a göz devirerek baktım.
"Buna incelik deniyor, egolu artı kas manyağı ruhlu insanlar anlamıyor maalesef ki, Golden maknae Jeon Jungkook hazretleri."
Jin'in kahkahasına, Jimin de katılırken, Jungkook sinir olmuşcasını saçını düzeltti.
"Pekala, sinir olmayacağım. Tamam. Saat kaçta şirkette olmamız gerekiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asmrtist [ jenkook ] ✓
FanfictionBTS grubunun dünyaca ünlü maknaesi Jeon Jungkook'un, uyumak için ünlü Asmrtist Kim Jennie'ye ihtiyacı vardı. [ Jennie ๑ Jungkook ] © thynights | 2020