16

1.9K 151 35
                                    

Jungkook; hey, Jennie, iyi misin?

Jungkook; yaklaşık iki saat önce buraya gelmeliydin ama yoksun

Jungkook; daha birkaç gün önce panik atak geçirdiğin için aklıma direkt kötü şeyler geldi

Lyssa; ah, özür dilerim

Lyssa; gecikeceğimi haber verecektim ama unuttum

Lyssa; beş dakikaya binaya giriş yapacağım, görüşürüz.

Jungkook; tamamdır.

On dakika önce saçlarımı kuruladığım havluyu alıp banyoya, kirli sepetine basket şeklinde attıktan sonra saçlarımı karıştırdım. Yüzüme dökülüp, yarısını kapatsa da toplamak istemiyordum.

"İyiymiş, birkaç dakikaya burada olur, hyung." dedim Yoongi'ye salonun önünden geçip asansöre doğru giderken.

Aslında ben dans ederken gelip haber vermişti Jennie'nin tam saatinde gelmediğini. Geçen gün gözlerimizin önündeki panik atağından sonra istemsizce endişelenmiştim. Duş aldıktan hemen sonra ona yazmıştım.

Asansörün kapıları ben varmadan açıldığında, dağınık saçlarını yukarıdan gelişigüzel toplamaya çalışan Jennie girdi içeriye.

"Merhaba." dedi boğazını temizleyerek.

"Merhaba."

Genelde makyaj yapardı ama bugün yüzü makyajsız ve çok solgun duruyordu. Sesi kırıktı. Gözlerini gözlerime çevirmeden kaçırmıştı. Ama kızarmış olduğunu fark etmiştim. Ağlamıştı. Neden diye sormak bana düşmezdi, ki zaten o anlatmazdı.

"Bir şeyler yemek ister misin, ben açım. Mutfakta bir şeyler atıştıracağım."

"Acı bir kahve içsem iyi olacak."

Kahveyi acı içmek çamaşır suyu içmekten farksızdı bana göre. Ama fazla yoğun olduğumuz dönemlerde en çok tükettiğimiz şey kahveydi. Taehyung bile kahve sevmese de içerdi bir kupayı zorla.

Ben önden mutfağa ilerledim, o ise eşyalarını odaya bırakıp bana yetişti hızlıca. Çok durgundu, fark etmemek imkansızdı zaten. Çenem açılmamak için zor duruyorken, dolaptaki hazır sandiviçlerden ikisini ve küçük şişedeki meyve suyunu alıp masaya bırakmıştım. O ise kahve arayışına çıkmış, geç olmadan da bulmuştu aradığını.

Birkaç dakika sonra masada karşı karşıya oturmuştuk. Ben her konuşmak istediğimde, ağzımı bir şeylerle dolduruyordum. Fakat yiyecek bir şey kalmadığında, meyve suyumun son yudumunu da bitirip geldiğinden beri hiç içmediği ama bakışlarını kupadan ayırmayan Jennie'ye döndüm.

"İyi misin?"

Bakışları bana döndüğünde, "Efendim? Bir şey mi dedin?" diye sormuştu.

"İyi misin, pek öyle görünmüyorsun çünkü?"

"Ben gidip okuyacağım kitabı seçsem iyi olacak."

Ayağa kalkacağını bildiğim için ben de kalkıp, bileğinden nazikçe tutarak durdurmuştum.

"Kimliklerimizi unutup, normal bir insanla konuşuyormuş gibi yapabilirsin. İkimiz de insanız, bizi farklı kılan şey sadece kimliklerimiz şu an zaten. Ben de üzülebiliyorum, hele de ağlamaktan gözlerimin içi kızarıksa bana sormaz mısın hiç 'iyi misin' diye?"

"Beni üzen şeyler, sadece beni bu denli üzebilir, Jeon. Evet, sana anlatırsam sadece üzüleceksin. Ve bu kısa sürecek, hayatına devam edeceksin sonuçta benimle birlikte üzülmeyeceksin. Bu yüzden o birkaç saatini üzülmene değil de uyumana sebep olarak geçirmeme izin ver."

Asmrtist [ jenkook ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin