"Dün seni kovduktan sonra odama gelmiş olma ihtimalin yüzde kaç? "
Bu soruyu sorarken Demir'e olan kızgınlığımı unutup panik haline girmiştim çoktan.
"Gülmeyi kesip cevap versen artık." Dedim. "Sanki bilmiyorsun Miran."
Cevabıyla önüme döndüm ve kendime sövmeye başlamıştım. Bir süre sonra oda da sadece bizim kaldığımızı fark ettim. Demir konuşmaya devam etti. "Ah hadi ama kafamı karıştırmak için böyle oyunlara girmene gerek yok Miran. Yeterince yapıyordun zaten. Beni seviyormuşsun. Çok komikti bende senin oyunu bozmadım ve gerçekten kötü görünüyordun." dedi. Olaya kendimi yeni yeni alıştırmaya başlamışken bir bu eksikti. Onunla dalga geçtiğimi düşünmesi. "İstediğini düşün Demir ama şunu söyleyeyim ben senle bu şekilde dalga geçecek kadar düşük biri değilim." Dedim ve yanından uzaklaşırken duyduğum tek şey "Öyledir, evet." olmuştu.
Bana eninde sonunda inanacağını biliyordum sonuçta ben dalga geçmemiştim gerçek duygularımdı onlar. Bu yüzden daha rahat olamaz mıydım? Olmalıydım da olamıyorum işte.
Bahçeye çıktık ve herkesin toplandığı masada Arınç'ın da gelmiş olduğunu görünce mutlu oldum. Bu çocuk benim sarılabileceğim türden değerliydi işte. Yanına gittim ve sarıldık. "Özlemişim." dedim. "Bende, sevgili yaptın beni unuttun." dedi yanıma gelen Demir'e bakarak. O an aklıma benim Boradan Demiri kıskandığım an geldi. Keşke o da beni kıskansaydı diye bir düşündüm. Sonra yine mala döndüğümü fark edip bu düşüncelerden sıyrıldım ve Arınc'a döndüm. "Demek en sevdiğimiz kanala çıkıyorsun?" dedi Arınç. "Daha kesin değil ama olabilir." deyip daha dik oturmaya başladım ben ve kendime güvenim. O sırada gözüm Arınç'ın yan tarafına takıldı. Bora bize mi bakıyordu? Yoksa Arınc'a mı? O tarafa daldığımı, Arınç'ın "Orada bir şey mi var?" deyip arkasını dönmesiyle farkına vardım. "Bora neden buraya bakıyor?" dedim. Gülerek bana bakmaya başlayan Arınc'a. "Ah, sanırım sonunda onu kıskançlıktan çıldırtmayı başarabildin Mirancım." dedi. Tamam, artık bende gülmeye başlamıştım. Arınc'a göz kırpıp Demir'e baktım. Bir şeyler yemekle meşguldü bu yüzden bir şey demeye gerek duymadan Boranın yanına gittim.
"Ne o dostum. Kıskandın mı?" dedim. Şok olmuş Boranın cevabı ise aynen şöyleydi; "Sizi niye kıskanayım ben Miran? Saçmalama." aldığım bu cevap karşısında şaşırdığımı söylemeliyim. "Bizi kıskandığını söylediğimi nereden çıkardın Bora? Saçmalayan ben değilim bence." diyerek 'o.O' tuhaf bakışlarımla Boraya bakmaya başladım. "E sen neyden bahsediyorsun?" dedi. "Hiç ya." diyerek bizi izleyen Arınç'la, Demir'e doğru ilerledim. Ona 'Beni kıskandığından bahsediyorum Bora.' diyemezdim. Aramızdaki rekabetten dolayı dediğimi anlardı ama kesin beni küçük düşürmek için 'Senden hoşlanmıyorum Miran.' gibi bir şey derdi kesin onu çok iyi tanıyorum.
Arınç'la Demirin arasında fakat Arınc'a daha yakın bir şekilde oturdum. Demir'i seviyorum demek onun, yanından ayrılmayan küçük köpeği olacağım demek değil sonuçta. Kendini kandırma vol 345. "Beni kıskanmıyormuş." dedim Arınc'a: "Peki derdi neymiş?"
Bilmediğim şeyleri sormalarından nefret ediyorum. Borayla Arınç arasındakileri fark ettiğimden dolayı "Beni kıskanmıyormuş, seni benden kıskanıyormuş." dedim ve yüzünü dikkatlice incelemeye koyuldum. Oldukça şaşkın duruyordu beklediğim tepki bu değildi benim. Aralarında benim bildiğimden fazlası yoktu demekti bu. "Ne alaka ben, dalga geçiyordur herhâlde." dedi. "Sanırım dalga geçiyor. Emin olmak istersen git bir de sen sor." Arınc'ı seviyorum ama bana hemen inanmamalı. Cevabımdan sonra önüne döndü ve bende çok sevdiğim 'sevgilim' Demire yanaştım. Duruyla konuşmakla meşguldü ne konuştukları gram umurumda değildi.
"Özlemişsindir beni." diyerek dudağına küçük bir öpücük bıraktım. Kesinlikle ben de az muzur değildim. Yediği kuruyemiş tuzlarını dudaklarından kendime almamla su aramam bir oldu. "Özledim tabii, tuzlu fıstık yer dimi benim aşkım." diye ağzıma elindeki soyulmuş fıstığı tıktı resmen. Ağzımda ki fıstığı çiğnerken kalktım ve üzerine yürüdüm ağzımı açarak "Seni böyle de öperim ama ben." dememle Demir'in yüz ifadesinin değişmesi saniyeler aldı. Dudaklarına yapıştım ve ağzını açık yakaladığım için çiğnediğim fıstığı dilimle onun ağzına ittirdim. Ben kesinlikle harika muzur bir insanım':))'. Sonra dudaklarımla dudaklarına son kez dokunup ondan uzaklaştım. Yüzünde iğrenme ifadesi görmemek beni mutlu etti ne kadar rol olduğunu bilsem de haince gülüyordu. Arkaya doğru gidecekken bir hamlesiyle kendimi onun kucağında buldum. Bir dakika benim bu kucakta ne işim var lan? Diye söylendim içimden. "Fıstığın bende kaldı." Diyerek dudaklarıma baktı ve onu dudaklarımda hissetmem bir oldu. Gözlerimle onun gözlerini görsem bile onun Demir olduğuna inanamıyordum şuan. Dilini dudaklarımda oradan ağzımın içinde hissettim ve fıstıklardan eser yoktu. Benden ayrıldı ve gözlerimin içine bakıyordu. Bal rengine yakın çok açığa kaçmış bir renkti şuan gözleri, dalıp gitmiştim resmen. O sırada tüm herkesin bize baktığını fark edemeyecek kadar keskin bir dalıp gitmeydi benimki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anormal (Boxyboy)
Teen FictionZengin insanlardan oluşan bir grubun üyeleri olan Miran ve arkadaşlarının birbirleriyle yarışını anlatan ve olağanüstü olaylarında olduğu bu dünyada farklılık, normal olmamak çok önemli bir unsur olup, eşcinselliğin ön planda olduğu, birçok şeyin an...