"Hani takılacaktık Jennie?"
Okul bahçesi tıklım tıklımdı. Herkes okuldan çıkmak için can atarken konuşmalar sayesinde hem yanımdaki Rose'yi duymakta zorlanıyordum hem de kalabalık yüzünden Taehyung'u takip etmekte zorluk çekiyordum. Gözlerim iki metre önümde sallana sallana yürüyen bedeni takip ederken Rose'ye dönmeden cevapladım onu.
"Bugün yorgun hissediyorum. Siz takılın." dedim ve onlara bakmadan hızlı adımlar eşliğinde yürümeye başladım. Arkamdan Lisa'nın "Anladık biz senin derdini." diye bağırdığını duymuştum. Gülerek yürümeye devam ettim.
Birkaç gün önce onu takip edeceğimi söylemiştim ve evet, şu an bunu gerçekleştirecektim. Aslında bu ne zamandır aklımdaydı lâkin okulun önüne gelen o herifler sayesinde Taehyung hep arka demirliklerden atlayıp gözden kaybolurdu. Bugün ise onlardan eser yoktu.
Okul bahçesinden çıkıp Taehyung'u izlemeye devam ettim. Aramızdaki mesafeyi ne açıyordum ne de kapatıyordum. Zaten onun da kulağında kulaklığı takılıydı. Siyah çantası tek omzundayken bir eli siyah okul pantolonunun cebindeydi. Öyle bir yürüyordu ki, dünya yansa umrunda olmazdı sanki.
Yaklaşık yarım saat yürüdü. Ben de öyle. Rüzgar siyah saçlarını savurup dalgalanmasını sağladı. Adımları aylaktı. Sonunda bir sokağa girdi. Umursamaz havası o sokağa girmesi ile yok olmuştu. Gözleri şimdi dört bir yanı tarıyordu. Sanki her an bir yerden birisi çıkacak gibi bakıyordu etrafa. İrisleri ürkeklikle işlenmişti.
Arkasını döneceğini hissettiğim an kalın duvarın arkasına saklandım ve bekledim bir müddet. Ardından yavaşça çıkarttım başımı. Sokağın sonunda bulunan yıkık dökük eski depoya doğru yürüyordu. Korktuğunu anlamak zor değildi.
Tanrı aşkına, yine neyin peşindesin Taehyung?
Çok yüksek olmayan kırılmış yeşil bir duvarın üzerinden atladı ve depoya giriş yaptı. Uzun saçlarını arkasına atıp derin nefes almasını izledim. Onun arkası bana dönükken biraz daha yürüdüm ve depoya girmeden köşede durdum.
Önce tereddüt etti. Yüzünü sıvazladı öne doğru biraz eğilip. Bir dakika gibi bir zaman dilimi geçtikten sonra ise uzunca bir ıslık çaldı. Gözleri hâlâ etrafı tarıyordu.
Taehyung tam deponun ortasında dururken ıslığı kesildi ve çok geçmeden etrafına iri yarı adamlar toplandı. Birkaç kişiyi gördüğüm anda tanımıştım. Bizim okulun önüne gelenler vardı aralarında. Taehyung'u çembere alıp başlarını dikleştirdiler. O kadar korkunç yüzleri vardı ki Taehyung'un şu an titremesini anlayabiliyordum.
Sertçe yutkundum. Taehyung'un bu adamlarla ne gibi bir işi olabilirdi?
"Parayı getirdin mi?" diye sordu Taehyung'un en karşısında olan esmer. Saçları ve sakalları birbirine karışmıştı. Üzerine giydiği beyaz boğazlı kazağın rengi kirden griye dönmüştü.
Taehyung hızlı nefesler eşliğinde çantasını önüne aldı. Fermuarı açıp içinden yüklü bir miktar çıkarttı.
Siktir.
Bu çocuk bu kadar parayı nereden ve nasıl bulmuştu?
Gözlerim yerinden çıkacakmış gibi olanları seyrederken esmerin yanındaki çiğ sarışın adam Taehyung'un elinden paraları aldı. Saydıktan sonra gülerek parayı yanındaki esmere verdi ve Taehyung'a doğru bir adım attı.
"Bu ne lan? Sen bizle dalga mı geçiyorsun oğlum? Burada senin aldığın malların yarısını karşılayacak para yok."
"B-Ben..." Taehyung başını yere eğdi. Adamların yüzlerine bakamıyordu. "Ben bulacağım geri kalanını. Sadece zamana ihtiyacım va-"
Sarışın Taehyung'un boğazını kavradığı gibi onu duvara çarptı. Taehyung nefes almak için debelenirken adam "Zaman mı?!" diye bağırmıştı. Taehyung'un esmer boynunun o adamın elinin altında ezildiğini görebiliyordum. Canım deli gibi yanarken bir şey yapmam gerektiğini anladım. Yapmalıydım. Taehyung onlardan dayak yiyemezdi.
"Sana kaç ay verdik! Ya paramızı üç güne getirirsin ya da canından olursun."
Diğerleri alayla Taehyung'un acı çekişini izlerken sarışın adam Taehyung'u boynundan tutup kendine çekti ve tekrardan duvara doğru hızla itti. Taehyung acı dolu bir inleme bıraktı ortama.
İçimden kendime küfürler ediyordum. Taehyung iki büklüm olmuşken ben onu böylece izleyemezdim.
İçlerinden en kalıplı olanı "Bence bunu yollamadan önce bir güzel eğlenelim." dedi ve kollarını sıvamaya başladı.
Tam zamanıydı.
Duvarın arkasına yaslanıp kendimi ve yüzümü gizledim. Ardından avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Ya onu hemen bırakırsınız ya da polisi ararım!"
Önce bir sessizlik oldu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bu durumda şu an ben de deli gibi korkuyordum.
"Nereden geldi lan bu ses?"
Hareketlenmeler başladı.
"Sanırım şu taraftan."
Ayak sesleri duyduğum anda duvarın arkasından çıkıp son gücümle koşmaya başladım. Arkamdan "Burada! Kaçıyor!" dediklerini çok rahat duyabilmiştim.
Sokaktan çıkıp başka bir sokağa girdim. Ardından başka bir sokağa daha... Asla arkama bakmıyordum. Yavaşlayamazdım.
Sonunda önüme çıkan büyük bir markete giriş yapıp reyonlar arasında kayboldum. Herhangi bir anormal durum yok gibiydi. Ellerimi dizlerime koyup soluklandım. İnsanların bana attığı tuhaf bakışları umursamadan telefonu cebimden çıkarttım ve ona mesaj attım.
sweetnight16: Bana oradan kaçtığını söyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i don't want to live, taennie
FanfictionTaehyung: Yaşamak istemiyorum anonim. Görüldü ✔️✔️