°21

166 17 4
                                    

Ultimedya'ya bu şarkıyı koymak istedim çünkü bu bölüme yakışabilecek en güzel şey bu şarkı olabilirdi. Umarım sizde seviyorsunuzdur bu şarkıyı.

°°°

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

°°°

"Barlas ne oluyor?" Son teneffüse gelmiş Talha ile Doğa'yı toplamıştık. Hala Doğa ile küs olduğum için Barlas ile el ele tutuşmamıza anlam verememesi doğaldı. Doğa ne kadar üzülmüşse, Talha da o kadar mutluydu. İşte benim deli dolu Talha'm.

"Abi sonunda bee!! HUHUUUUUU!!" Talha tek elini yumruk yapıp havaya kaldırmış galibiyet hareketi yapıyordu. Onun bu halini görünce bende gülmeden edemedim.

"Valla bir an cidden sizin olmayacağınıza inanacaktım. Yürü be eniştee!" Barlas enişte lafını duyunca bozulmuştu. Bana yenge demesini bekler gibiydi. "Olum ne eniştesi. O senin yengen, yengen."

"Tamam enişte." Talha şuan bizden mutluydu ve biz de bu yüzden çok mutluyduk. Eğer grup mutluysa bende mutluydum, yeniden.

Ama Doğa'nın pek mutlu olduğunu söyleyemeyiz çünkü bozulmuş gibiydi ama gene de bana bakmıyordu. Ne zaman barışacaktık biz? "Doğa." Kısık ses ile ona seslenmiştim. Aramızdaki bu soğukluk daha fazla devam etmemeliydi. Ben kız kardeşsiz daha fazla yapamazdım. Tabii ki bana cevap vermemişti. Bende elimi her ne kadar istemesem de Barlas'ın elinden çektim ve Doğa'nın ellerini tutup havaya kaldırdım. Gene de bana bakmıyordu. Galiba pişman olmaktan korkuyordu. "Doğa. Vur, kır ama bana sırtını dönme. Sen benim kız kardeşimsin. Benim için çok önemlisin. Senle küs ayrılmak istemiyorum." Benim aksime Doğa yüksek sesle cevap verdi. "Ne demek, ayrılırken?"

İlk defa bana bakmıştı. Kömür gözleri gözlerimle buluşmuştu. Biliyordum, konuşmayı pek sevmezdi bu yüzden kelimeleri gözlerinden okurduk, kömür gözlerinden.

Barlas araya girdi ve gideceğimizi söyledi. "Biz Nehir'le gidiyoruz abi."

"Ne demek gidiyoruz?"

"Ne?"

Doğa ile Talha aynı anda konuşmuşlardı. İkisi de bunu istemiyordu. Hoş, bizde istemiyorduk ama gitmeliydik. Burada kalırsak herkes daha fazla yıpranacaktı.

"Abi iki dakika mutlu olalım dedik ama şimdi gideceğiz diyorsunuz. Yok daha neler! Bir de fakir oluyoruz diyin bari!" Şaka ile kurduğu sitem cümlesini dolu dolu gözlerle gülerek cevap vermiştim. Bu aralar sürekli ağlıyordum. Diğerlerinden pekala pişman olabilirdim ama şuan döktüğüm göz yaşlarından asla ama asla pişman olmayacağım çünkü canımızın ta en içlerinden ayrılıyorduk. Evet, bunu yapıyoruz!

"Başka okula gidiyorsunuz deme? Başka mahalleye. Olay bu. Her akşam gene buluşacağız sonuçta. Üzülmeyelim. Farklı okullarda da yapabiliriz sonuçta evlerimiz neredeyse dip dibe. Okul çıkışları bizim parkta buluşuruz, her zaman ki gibi. Başka yere gitmiyorsunuz sonuçta. Bizi bırakmıyorsunuz deme?!!" Doğa'da ağlamaya başlamıştı ama benden tek farkı vardı bize sinirliydi. Göğsüme yumruk yaptığı elleriyle sitem eder şekilde vurdu. Ellerini tuttuğum gibi onu kendime çektim ve sıkı sıkı sarıldım. Ama çok iyi biliyorum ki bu son sarılışımız olmayacak.

"Neden? Çok mu üzdüm seni? Benim yüzümden mi gidiyorsunuz? Ben mi bozdum seni?"

Omzuna yasladığım kafamı kaldırdım ve sadece onun duyabileceği şekilde konuşmaya başladım: "Senin bir suçun yok, sadece bu şehir bize ağır gelmeye başladı çiçeğim." Çiçeğim kelimesini duyunca ağlaması güçlenmişti, benimde çenem titremeye başlamıştı. Normalde ağlarken titremek benlik değildi. Konuşmaya devam ettim. "Kaldıramıyoruz artık. Biz Eskişehir'e gidiyoruz. Ama eğer seni ve Talha'yı unutacağımızı sanıyorsan sana küserim bak. Her gün tabii ki konuşacağız. Tabii ki gene en olmadık zamanlarda birbirlerimizi arayacağız. Irgat Tayfa olmak bunu gerektirir çünkü. Ayrıca arada bir siz gelirsiniz, bazen de biz. Bu tayfa asla kopmayacak tamam mı?"

Kafasını göğsümden kaldırdım ve gözlerimizi birbirine kenetledim. Tamam diyene de kadar bırakmayacaktım. "Tamam ama söz ver."

"Söz çiçeğim, söz."

°°°

Barlas'tan...

Doğa, Nehir'e sarılmış ağlıyordu. Onlar sorunlarını böyle çözecekti peki ya biz Talha ile ne yapacağız? Koskoca adamı kucağıma yatırmayacağım herhalde.

Talha sinirlenmiş olacak ki volta atarak daire çiziyordu. Ve sadece cidden çok sinirliyken volta atardı.

"Talha."

"Gidiyorsunuz. Bizi bırakıyorsunuz."

"Bırakmıyoruz." Emindim bu sözümden. Onları asla bırakmıyorduk. Belki klişe olabilirdi ama kalplerimiz hep bir olacaktı.

Sikeyim bu işi ya!

"Bizi unutacaksınız!"

"Abi mal mal konuşma!"

"Abi deme bana!" Kafası karışmıştı.

"Ne diyeyim, sevgilim mi?"

"Amına koyayım gidiyorsun!" Şuana kadar olan tüm karizmamı ve cooluğumu ilk defa çöpe attım ve koşarak Talha'ya sarıldım. "Kardeşim, bırakma beni." Ağlıyor muydu o? Of, anam of. Şimdi bende ağlayacağım.

"Doğa var burada yalnız değilsin ki."

Sarılırken bir anda kafama vurmuştu. Bir an cidden Talha'nın Talha olduğunu unutmuştum. Gene Talha'lık yapmıştı. "Ne vuruyorsun pezevenk?"

"Doğa ayrı sen ayrısın. Ona ben şimdi nasıl geçireyim, ona nasıl abi diyeyim? Söyler misin?"

Talha'yı kızdıracak bir şey söyledim: "Sende o zaman git kendine yeni Barlas bul!"

Şimdi ise beni koşturtuyordu.

Nehir'den...

Talha'nın sinirli bir şekilde Barlas'ı koşturttuğunu görünce kahkaha atmadan edemedim. Doğa ilk başta neye güldüğüme anlam verememiş olacak ki suratıma tuhaf tuhaf baktı. Daha sonra benim baktığım yere bakınca o da kahkahayı basmıştı. Beraber içten bir kahkaha atmayalı çok olmuştu.

"En çok ikisinin bu çocukluğunu özleyeceğim."

Doğa kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "He, yani beni özlemeyeceksin!"

"Yok çiç-" Konuşurken bir anda sözümü kesti. "3'e kadar sayıyorum, kaç."

Doğa "1" deyince direk koşmaya başladım. Onda beni dövecek güç olduğu için kaçmam lazımdı. Ve isterse beni dövebilirdi. Koskocaman bahçede 4 deli dana koşturuyorduk. Diğer herkes derse çoktan girmişti. Şansımıza hiç bir hocaya denk gelmemiştik. Teşekkürler tanrım!

Yaklaşık dört dakikadan beri koşturduğum için bacaklarımın daha fazla dayanacak hali kalmamıştı. Bende o yüzden son bu gayret Barlas'ın yanına gelmiştim. Biz ikimiz köşeye sırtımızı verirken onlarda bizi köşeye sıkıştırmış oluyordu. Onlar avcı, biz ise avdık. Böyle avcıya can kurban!

"Şimdi sıkıysa kaçın bakalım!" Talha kendinden çok emin görünüyordu ama çok yorulmuştu belli.

"Tamam, beyaz bayrak. Pes!" Bir anda Barlas' döndüm. Ne yani bu kadar kolay mı pes edecekti?

"Bak bu hıyarı anlarım ama Neho sana hiç yakıştıramadım."

"Olum benim suçum ne ya?" Barlas böyle bir saçma cümle kurmuştu. Doğa'da hemen bağırdı.

"Bizi bırakıp gitmek mesela."

°°°

Off off. Bir yanım kitabı bitir ve daha fazla saçma şeyler yazma diyor. Diğer yanım ise bu güzel gruba kıyma be abla diyor. Belki başka bir kitapta gene Irgat Tayfa ile karşılaşırız ne dersiniz?

Finale yaklaşmamızın şerefine neredeyse her gün yeni bölüm atıyorum.

Sizleri seviyorum, diğer bölümde görüşmek üzere. :)

NEHİR | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin