"Aptal" dediğimde tüm gözler bana dönmüştü.
"Ne dedin sen?" dedi arkasını dönüp ve üstüme doğru yürümeye başladı.
Bir üst sınıfımda olup bana bilerek çarpan Okan Büyük. Koridorda bana çarptığında elimdeki kahve üstüme dökülmüştü ve tişörtüm batmıştı.
"Tişörtümü getirdiğim hale bak, mutlu musun?"
Gülerek "Günüm bundan sonra daha güzel geçecek sayende." dediğinde daha fazla kendimi tutamadım ve ağzımdan bir kaç küfür çıktı.
"Gerizekalı piçin tekisin. Asla adam olmazsın değil mi Okan?" dediğim anda ortalık birden karıştı.
Okanın bana vurmasıyla beraber daha fazla kendimi tutamayıp üstüne atladım ve sonrasında soluğu müdürün odasında aldık. Bende pek bir şey yoktu, ilk yumruktan ötürü dudağım patlamıştı. Okanın ise kaşı patlamıştı ve elmacık kemiği hafiften şişmişti.
"Adam olmayacak mısınız siz, bu kaçıncı kavga. İnsan gibi durun, ya da siktirin gidin bu okuldan. Disiplin cezası alacaksınız, şuraya olayı yazıp altına imzanızı atın ve çıkın bu odadan" diye gürledi Murat Müdür.
Murat müdürden de azarı işitip çıkmıştım odadan. Murat müdür aslında iyi birisi ama sinirlendiğinde hiç kimse durduramaz. Bu hafta bu ikinci kavgamdı, ilkinde affefilsem de ikincisinde paçayı kurataramadım. Bu kavgadan sonra son derslere girmek istemedim ve okul çıkışına doğru yöneldim.
"Nereye?"
Arkamda Hamza'nın sesini duyunca ona doğru dönmeden "Bilmiyorum" dedim
Önüme geçince dudağımın halini görüp "Yine kiminle kavga ettin, bir şey olduğunda şu siktiğimin okulunda bana haber vermeni kaç kere söyledim."
Onu takmayarak okulun çıkış kapısını açarak oradan ayrıldım. Arkamdan bir şeyler söylese de uzaklaştığım için anlamadım dediklerini. Hamza kim mi? Hamza okuldaki yakın arkadaşım ve aynı sokakta oturduğum çocuk. Çoğu zaman kavgaya beraber girip, çoğu zaman da beraber dertleştiğim insan Hamza.
Dolmuşa binip kafa dağıtmak için sahile gitmeye karar verdim. Kafa dağıtmak istediğimde, huzur bulmak istediğimde, yalnız kalmak istediğimde, üzgün olduğumda hep gittiğim yerdi sahil. Denizi çok seviyorum ve onu izlemeyi de çok seviyorum.
Doşmuştan indiğimde Bi markete girip sigara ve su aldım. Sahile girmeden Bi dal yaktım ve sakince yürümeye başladım. Güzel bir ağaç altı bulunca, oturup sakin denizi seyretmeye başladım. Deniz çoğu zaman sakinleştirse de bazen sinirlendirebiliyordu. Karşısına geçtiğimde hiç bir şey demiyor olması beni sinirlendiriyordu. Küçüklükten beri denizin benimle konuşmasını istemiştim. Büyüyünce bu dileğimin mantıksız olduğunu farkedip, vazgeçtim. Yaklaşık yarım saattir burada olmama rağmen bir şeyler eksik geliyordu. Düşünmeme rağmen bulamadım. Sigaram, denizim ve yalnızlığım yanımdaydı. Sonradan farkettim ki müzik açmayı unutmuştum. Denizin karşısında müzik dinlemek kadar güzel bir şey yoktu bana göre. Telefonumu çıkardım ve rastgele bir şarkı açtım.
"Yansın İstanbul bu gece,
Külleri yere savrulsun,
Senin de o taştan kalbin,
Cayır cayır kavrulsun." diyordu şarkı.Bir yandan şarkıya eşlik ediyor, bir yandan sigaramı içiyordum. Sahile gelmeyeli bir kaç gün oldu ama çok özlemişim. Bu anın tadını çıkarırken, bulduğum güzel ortamın içine eden birisi belirdi yanımda.
"Bakar mısın?" dediğinde sinirle döndüm ve "Ne var?" dediğimde gördüğüm kız biraz kırıldı.
"Pardon sadece çakmağınızı kullanabilir miyim, diyecektim." dediğinde gereksiz yere patladığım için çakmağımı çıkardım ve kıza uzattım.
"Kusura bakma, sadece kötü bir gün geçiriyorum ve sen de tek güzel anımı böldüğün için sana patladım biraz."
"Önemli değil, çakmak için de teşekkürler." dedi ve arkadaşının yanına döndü.
Tekrar yalnız kaldığımda rastgele şarkılar arasında geziyordum. Yıldız Tilbe çalarken bir anda Sagopa Kajmer çalıyordu. Ne olduğu farketmeksizin dinlediğim şarkılardan gözümü açıp saati farkettiğimde çantamı aldım ve ne kadar bırakmak istemesem de sahilin çıkışına yöneldim. Saat 8 olmuştu ve ben kimseye haber vermeden sahile gelmiştim. Evdekiler bu hallerine alışık olduğu için pek sıkıntı çıkmıyordu. Telefonumu açıp baktığımda tahmin ettiğim gibi cevapsız arama yoktu. Dolmuşlar akşam vakti tıklım tıklım olduğundan eve yürüyerek gitmeye karar verdim. Eve yaklaştığımda ağzımdaki sigara da bitmek üzereydi. Tam atacakken
"Çok içmiyor musun?" diyen sesi duyduğumda arkama döndüm ve sesin sahibi Tanju Hoca'ya baktım.
Tanju hoca 2 senedir sınıfımızın rehberlik hocasıydı. Şuan lise 3'teyim ve beni 2 senedir tanıyor. Aynı zamanda kendisi yan komşumuz da olduğu için karşılaşmamız tesadüf değil.
"Bence çok değil hocam." dediğimde "Tamam sence öyle olabilir ama bugünlük bu kadar yeter bence at şu sigarayı ağzından"
Lafını ikiletmek istemediğim ve konuyu kapatmak için sigarayı söndürüp konteynıra attım. Yan yana yürüyorduk şimdi. Ne kadar hoşnut olmasam da ses çıkarmadım.
"Bugün yine kavga etmişsin" dedi bir anda konu açmak için.
"Evet ve konuşmak istemiyorum" diyince biraz bozulsa da "Peki" dedi ve konuyu kapattı.
Sınıf hocam da olsa yakın arkadaş gibiydik ve pek gizlim yoktu ondan. Biraz işinin olduğunu söyleyip sokağa girmedi ve düz devam etti. Bir şey söylemeyip sokağa girdim.
Melike karşıma çıktığında bana yaklaştı ve "Yüzünün hali ne?" dedi.
"Sanane" diyip yanından geçtim.
Anladığım kadarıyla bırakmaya pek niyeti yoktu geri döndü ve "Anlat yoksa bırakmam" dedi.
"Sonra anlatırım Melike, rahat bırak yoksa sana da patlamak zorunda kalıcam." dediğimde peki dedi ve yoluna devam etti.
Melike ile yaklaşık 5 yıldır tanışıyorduk ve yakın arkadaştık. Birbirimizden pek gizlimiz saklımız yok. Çok kafa dengi bir kız ve 5 yıldır arkadaşlığımız bozulmamıştı. Lisede ayrı okullara düşünce biraz üzülsem de pek takmadım.
Bana gelince, ben kim miyim?
Ben zevk için kavga çıkaran ve sahile aşık bir çocuğum. Ben Poyraz, Poyraz Fındık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİL POYRAZI
Ficção AdolescenteHaftada bir bölüm atıyorum. İçeriğini merak ediyorsan okumaya başla! :)