"Bana Emir Verebileceğini Mi Sanıyorsun?"

24 6 9
                                    

Sabah olduğunda ufak bir baş ağrısı ile karşılaştım. Saate baktığımda, saatin 12'ye geldiğini görünce ufak çaplı bir şok yaşasam da kalkıp kendime kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Cumartesi olmasına rağmen annem bugün de işe gitmişti. Annemin işe gitmesinden dolayı kahvaltı hazırlamak her zamanki gibi bana düşmüştü. Kahve suyu koyup, kendime sandviç yapmak için dolaptan peynir, salam ve marul çıkardım. O sırada telefonumun çalması ile odama koştum. Arayan annemdi.

"Efendim?"

"Alo Poyraz uyandın mı?

"Evet anne bir şey mi oldu?"

"Bir iki kağıdımı masada unutmuşum onların resimlerini bana göndersene. Düzgün çek ama."

"Peki anne, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra bir kaç kağıdın resmini çekip telefonumdan gönderdim ve kahvaltımı hazırlamaya koyuldum. Annem ile telefon konuşmalarımız pek uzun olmuyordu. Ona üzülüyordum bazı zamanlar. Ben küçükken çalışmaya başlaması ve bir kere bile bu durumdan şikayet etmemesi beni üzüyordu. Güçlü bir kadındı ama yıpranıyordu. Ne zamandır bir işe girmek istesem hep reddediyordu. Fakir bir aile sayılmazdık. Orta düzeyden bir tık üstünde yaşıyorduk. Annem özel bir şirkette 8 senedir çalışıyordu ve şuanda müdür yardımcısı konumundaydı. Neden bir kardeşim olmadığını sormuştum bir kere. Fırsat olmadı oğlum diye cevaplamıştı ama 15 yaşındayken aslında bir kardeşimin olacağını söylemişti. Aslında gayet sağlıklı bir kız kardeşim olacakmış. Annem kardeşim karnında 7 aylıkken merdivenden düşmesi sonucu düşürmüştü. Söylediklerine göre de bir daha çocuk yapmaya kalkışırsa ya canından ya da bebeğin canından olacaklarmış ama babam kabul etmemiş.

Kahvaltımı yapıp dışarı çıkmaya karar verdim. Zaten her hafta sonu gittiğimiz Deniz Tuzu Kafe'ye gitmek artık gelenek haline gelmişti. Saat 1'de kafedeydim. Kendime bir limonlu soda söyleyip diğerlerini beklemeye başladım. Kapıdan önce Hamza ve ardından Gökhan da girince tam kadro olmuştuk. Dün maçta nasıl kaybettiğimizi söyleyen Hamza'ya kızan Gökhan gerçekten komik gözüküyordu. Maçı ben de izlemiştim ama bu kadar tepki vermemiştim.

"Bi susun başım ağrıyor, bi de sizi çekemem." dememle beraber bir sessizlik oldu.

Gelen garsona siparişlerini verdikten sonra telefonumla oynarken Gökhan konuşmaya başladı.

"Dün bizimkiler seni Tuğçe ile görmüş. Ne iş kardeşim? Hani bir daha yoktu Tuğçe mevzusu?"

"Ben ne yapabilirdim. Kızın kafası yerinde değilmiş. Mal gibi 4 kutu bira içmiş. Kafayı da bulunca o kafayla eve gitmeyip yanıma gelmiş. Gece kahve içirip evine götürdüm. Hem size ne zamandan beri hesap veriyorum?" diyerek kendimi savunmaya geçtim. Öpüşme mevzusundan bahsetme taraftarı değilim.

Hamza "Tamam lan bir şey demedik. Patlama hemen. Neyse kapatalım konuyu. Bi maça girelim mi ne dersiniz?" diyerek konuyu dağıttı.

İstemesem de oyuna girdim bir defa. Oynadığımız oyun o herkesin bildiği ve taptığı oyun PUBG değildi. Bana sıkıcı geliyordu ve oynamaya pek hevesim yoktu. Ben oynamadığım için onlar yanımda oynamasa da onlar da tapıyordu bu oyuna ama şuan tabi ki PUBG değil. Telefonumda tek ve en sevdiğim oyun olan Mobile Legends'e girdik. Sıkılmadan 4 maç attık ve saat 3 olmuştu. Telefonu bıraktığımda, Gökhan ve Hamza da anlaşmış gibi aynı anda masaya bıraktılar telefonları.

Hamza "Dün neden kavga ettin?" diyince cevap vermedim.

Gökhan sözü alıp "Bizim sınıftakiler konuşurken duydum. Okan iti kahveyi üstüne dökünce laf dalaşından sonra kavga etmişler. Bizimki yine iyi Okan'ın yüzü dağılmıştı gördüğümde." diyince cevap vermedim yine.

SAHİL POYRAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin