Eve girmemin üstünden yaklaşık yarım saat geçti ama boş boş oturmaya devam ediyorum. Televizyonun karşısında elimde kahvem ile maçı takip ediyorum. Yarın haftasonu olduğu için ders çalışmak nedense pek gelmiyor içimden, zaten içimden gelse de çalışamıyorum o ayrı konu. Annem karşı koltukta dosyası ile uğraşıyor. Ev ortamımızda sadece 2 kişiyiz. Annem ve ben. Kardeşim hiç olmamış, babama gelince ise ben küçükken trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Babamı hiç hatırlamıyorum, ama resimleri sayesinde nasıl birisi olduğunu az çok biliyorum. Maç bitince kahvemi masaya bırakıp odaya geçtim. Bilgisayarımı açıp biraz da YouTube'da gezinmeye karar verdim. Boş boş videolar izlerken saat 11 buçukta telefonum çaldı. Numara olduğu için arayanı bilmiyordum.
"Alo?"
"Alo Poyraz ben Tuğçe, biraz dışarı çıkabilir misin?"
"Ne var bu saatte Tuğçe?"
"Çık işte gelince anlatırım."
"Beni önemsiz bir şey için aşağı indiriyorsan bunun bedeli kötü olur, ona göre."
"Tamam lütfen in." dediğinde bıkkın bir şekilde anneme söyleyip dışarı çıktım.
Tuğçe eski sevgilimdi. Binalarımız birbirine yakın ön sokağımda oturduğu için istemesem de görebiliyorum. Onu terk etmemden sonra bunu kendine yediremeyip bir kaç kere boş intiharlara kalkışsa da bir şey olmadı. Onu terketme sebebim ise çok egolu olmasıydı. Güzelliğini egosuna dönüştürüyor ve istediği erkeği aşık edebilme kapasitesi var.
Aşağı indiğimde karşımda titreyen bir Tuğçe gördüm.
"Ne oldu bu saatte?"
"Biraz yürüyelim mi?"
İstemeden de olsa kabul ettim. Sokaktan çıkarken anlatmaya başladı.
"Seni çağırdığım için üzgünüm ama arkadaşlarımla bir kaç bira içtik ve başım dönüyor. Evime kadar bıraktılar ama bu kafayla eve gitmek istemiyorum. Ben de çareyi sana gelmekte buldum."
Bir şey demedim. Yavaşça yürümeye devam ettik. Caddeye çıkınca açık bir kafe aramaya başladım. Başladım diyorum çünkü Tuğçe koluma girmiş bir şekilde yarı baygın yürüyor. Bütün kafeler kapanmıştı. En sonunda bir kahvehane buldum ve içeri girip iki kahve yaptırdım. Kahveleri ben alıp bir parka girdik. Bu arada saat gece yarısını geçmişti. Parkta kahvesini yavaşça içirirken üzerimdeki hırkamı çıkarıp ona verdim. Bir şey demeden giydi.
"Seni de bu saatte çağırmak istemezdim ama mecbur kaldım."
"Önemli değil." diyip geçiştirdim.
Kahvesini öyle yavaş içiyordu ki benim sinirlerim bozulmaya başladı. Kahveyi yavaş içenlerden nefret ediyordum. Kahvenin soğumasını bekleyip sıcak içmezsen o kahvenin tadını alabilir misiniz? Güzel şeyler için canınızın yanması değer. Kahvelerimizi bitirdiğimizde "Seni evine bırakayım, hadi kalk." dedim.
İkiletmeden "Peki" dedi. Ellerimi cebime sokmuş sigara paketimi çıkarmaya çalışırken Tuğçe önüme geçti ve ne olduğunu anlayamadan dudaklarıma yapıştı. Durumu idrak etmek 5-6 saniyemi aldı ve onu ittim. Tuğçe'yi itmemle beraber "Çok özür dilerim." demesi bir oldu.
"Ne yapıyorsun kızım sen?" dedim duruma afallamış bir şekilde bakarken.
"Yemin ederim kafam yerinde değil, isteyerek olmadı." dedi ayakta zor dururken. Belli ki uykusu gelmişti.
"Tamam kapat bu konuyu, evine kendin git şimdi." dediğimde biraz bozuldu ama artık umrumda değildi.
"Tamam ben de beklerim o zaman." dediğinde kurtulmanın tek çaresinin evine bırakmak olduğunu düşünmeye başladım.
"Kalk o zaman yürü, hadi." dediğimde yürümeye başladı ve yol boyunca özür diledi. Tamam unuttum bile dememe rağmen özür dilemeye devam ediyordu. Yaklaşık 15 dakika içinde evine ulaştığımızda "İyi geceler." diyip binasına girdi.
Tepki vermeden kendi evime doğru yola koyuldum. Eve anahtarımla girdiğimde annemin uyuduğunu gördüm ve saat ikiye yaklaşmıştı. Bir duş alıp yatağa girdim. Telefonumu çıkarınca okul grubu dışında herhangi bir bildirim olmadığını gördüm ve uyumaya karar verdim. Yaklaşık 10 dakikadır uyumaya çalışıyordum ama uykum yoktu.
"Gecenin bir yarısı kahve içersen tabi olmaz aptal" diyerek kendime kızdım. Telefonumu tekrar elime alıp sosyal medyada gezmeye başladım. Bir söze denk geldim.
"Herkes ikinci bir şansı hakeder ve bazıları bu şansın kıymetini bilip mükemmel kullanırken, bazıları ise çarçur eder. Kime ikinci şansı vereceğinize dikkat edin."
Bu sözden sonra bu gece olanları düşünmeye başladım ama asla Tuğçe'ye ikinci bir şans vermeyeceğim, ne olursa olsun. Sözü boş verip boş boş gezmeye devam ederken kendimi uykunun kollarında buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİL POYRAZI
Подростковая литератураHaftada bir bölüm atıyorum. İçeriğini merak ediyorsan okumaya başla! :)