Yatağın içinde ölü gibi yatıyor olmayı isterdim şu an, tek bir kıpırtı ve gerginlikten oluşan o titreme olmadan. Lâkin elimde olmadan titriyordum, gergin bir ortamda ister istemez ellerim, ayaklarım titriyordu ve buna engel olamıyordum. Kilit sesi beynimin içinde yankılanırken, elimin altındaki çarşafı sıktım. Sağlam biri değildi o, bunu anlamak için çok da zeki olmaya gerek yoktu.
Yatağa gireceğini düşünmüştüm ama yatak henüz çökmemişti ve adım sesi de gelmiyordu. Orada öylece duruyor muydu yoksa bana mı öyle geliyordu?
Az sonra ayak bileğimde soğuk bir temas hissettim. İrkilsem de kıpırdamamaya çalıştım. Bacağımın üzerinde gezen bir şey vardı, hayır bu insan eli değildi. Gözlerimi açıp üzerimdeki yorganı kaldırdığımda, gece lambasının sarı ışığıyla aydınlanan çarşafın üzerinden dolanarak bacağıma süzülen sarı bir piton yılanını gördüğüm o an, gözlerim dehşet içinde aralandı.
"Hassiktir... Hasssiktir!"
Hızla ayağa kalkıp bacağımı silkerken, bir yandan çığlık çığlığa bağırıyordum. "Yılan... İmdat... Yılan var, yatakta yılan var!"
Bacağımdan kayıp yatağa düştüğü an diğer tarafa koştum. Gözlerim Akın'ı görür görmez ışık hızıyla üzerine zıpladım. Bacaklarımı beline, kollarımı boynuna dolayıp, omzumun üzerinden geriye baktım. Bacağımdaki o izi hâlâ hissediyordum. "Y-yatakta yılan var, al onu n'olur. Ben çok korkarım yılandan!"
Ondan bir tepki gelmeyince önüme dönüp gözlerine baktım. Yüzünde bu hâlimden zevk alır gibi bir ifade vardı. Ellerini kalçalarımın üzerine koydu ve, "Memnuniyetle," dedi.
Ben ona şaşkın şekilde bakarken yatağa doğru eğildiğinde, "Ne yapıyorsun?" dedim dehşet içinde. Bir eliyle beni tutmaya devam ederken, diğer eliyle yataktaki yılanı aldığını gördüğümde kucağından inmeye yeltendim ama tam bu an yılanın başının üzerini öptüğünü gördüm. Midem çalkalandı.
"Damn, artık o da bu evin sakini," diyerek bana baktı. Öyle yakındık ki, sanki şu an onu benim üzerime atacakmış gibi hissediyordum. Benekli gövdesi kolum kalınlığındaydı. Dilini çıkarıp bana bakıyordu.
Bacaklarımı belinden indirip, "Allah'ını seviyorsan onu benden uzak tut!" diye bağırdım. Fazlasıyla iri olan koluyla belimi öyle sıkıca kavrayıp beni kendine çekti ki, vücudum vücuduna yaslandı. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde, yüzüme doğru eğildi. "Korkma, kardeş kardeş uyursunuz."
Gözlerim yeniden dehşet içinde aralandığında, onu kendimden tüm gücümle ittim. "Bak ben de hayvanları seviyorum ama sevdiklerim arasında yılan, akrep, tarantula yok! Besleyeceksen de kedi köpek besle, başlayacağım şimdi senin heyvan sevgine!"
Ondan olabildiğince uzaklaşıp, odanın köşesinde durduğumda, o hâlâ yılanıyla cilveleşiyordu. Yılan da dişi miydi neydi dolanıp duruyordu adama, sinsi şey.
"Konuşacak mıyız artık? Beni böyle alıkoyamazsın, madem bir suçum var o zaman götürüp polise teslim et!"
"Sabah konuşalım, uyumam gerek."
"Ne demek sabah konuşalım? Ben bir de burada uyuyacak mıyım? Bak gel insan gibi anlaşalım, beni bırak ve ben de seni polise şikâyet etmeyeyim."
Orman yeşili gözlerini gözlerime çevirip, sert bakışlarını kıstı.
"Sabah konuşalım diyorum, biraz sabırlı olmalısın.""Şaka mı yapıyorsun? Tüm gün seni bekledim ve şimdi konuşmadan uyuyacak mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÂLİM (KİTAP OLDU)
General Fictionİlk kitap Odessa Yayınevi ile kitaplaştırılmıştır. "Sen nasıl bir insansın ya?!" Diye bağırdım. "Böyle biriyim, çünkü sen kibarlıktan anlamıyorsun." Kendimi tutamadım ve yüzüne tükürdüm. Gözlerini kapatıp açtı ve ensemi bırakıp, polisler gelmeden ön...