Zil.
Öğrencilerin en sevdiği ses. Birde açsak ve yemek saatiyse tadından yenmez.
Dersim matematikti. Yine Ronay'la aynıydı. Sinem'in ise türkçeydi. Dersten çıkar çıkmaz hızlı adımlarla yemekhaneye gittik. Pek sıra yoktu. Hızlı gelmiş olmalıydık.
Sıra bana geldiği sorada önüme bi çocuk geçti. Tam bağıracakken kim olduğunu gördüm ve sustum. Bu Tamer'di. Ronay beni cimcikledi ve bağırmamam için uyardı.
Tamer bana bakıp göz kırptı ve sonra yavaş adımlarla tek boş olan sıraya gitti. Sıranın boş olduğuna bakmayın. Yemekhanedeki masaların hepsi doluydu.
Tepsilerimizi alıp ayakta dikildik. Gidecek hiçbir yerimiz yoktu. En son gözüm Tamer'de durdu. Oda bize bakıyordu. Bir anda ayağa kalktı ve yanımıza geldi. Kulağıma eğilip "Bence oturun. Merak etmeyin, sizi yemem." dedi ve yerine geri oturdu.
Bize alaycı bakışlar yolluyordu. Ayakta yiyemeyeceğimiz için oturmak zorunda kaldık.
Tamer bizimle ilgilenmiyordu ama benim bakışlarım hep ondaydı.
"Beni incelemeyi bırakta yemeğini ye." dediğinde ilk önce anlamadım. Yüzünü bana çevirdi ve kızgın bir ifadeyle baktı. "Yemeğini ye" dedi ve önüne döndü.
İçimden odun diye mırıldansamda dışımdan söylecek cesareti bulamadım.
Yemeğimizi bitirdiğimizde Tamer çoktan gitmişti. Yani biz bizeydik.
Tam kalkacağımız sırada derse gitmemiz gerektiğini duyuran o zalim ses duyuldu. Zil.
Ronay'ın dersi ingilizceydi. Sinem'in derside ingilizceydi. Ama benim dersim fizikti. Yalnızdım.
Ronay ve Sinem'le vedalaştıktan sonra sınıfıma yöneldim. Kapıdan geçtim ve sınıfa girdim. Nerdeyse hiç boş yer yoktu. Arkalara baktığımda boş bir sıra gördüm ve oraya oturdum.
2-3 dakika sonrada öğretmen gelmişti. Öğretmen keldi ve gözlüklüydü. Kısa boyluydu ve göbeği vardı. Bu adamdan müdür olmalıymış.
Öğretmeni bırakıp çantamdan telefonu çıkardım.
"Sıradaki soruyu siz cevaplar mısınız Büşra Hanım." dediğinde dikkatimi öğretmene verdim. Bana söylemişti.
"Ha hangi soru?" diye kekeledim.
"Telefonla oynamayı bırakırsan derse geçeceğiz Büşra."
Utançla yüzüm kızardı. Rezil olmuştum.
-
Büyük bir sarsıntıyla uyandım. Sıraya kafamı gömdüğümde uyumuştum. Aman tanrım.
Gözlerimi karşıma diktim. Beni sarsan Ronay'dı. "Uyan uykucu. Sırayıda sil lütfen." dedi ve güldü. Tam ne? diyecekkken neyden bahsettiğini anladım. Salyam akmıştı.
Daha ne kadar rezil olabilirdim ki?
Kimse görmesin diye gizlice sırayı sildim ve yavaşça kalktım.
-
Kapıyı kapatır kapatmaz koltuğa koştum ve kendimi attım. Bugün daha ne olabilirdi? Ben bu kadar mı şansızım lan?
Okuldan çıkarken başka bir kızı Ronay sandım ve ona sarılmıştım. Ayrıca merdivenden yuvarlandım. Acaba yarın ne tür şeyler yapacam?
Akşam Ronay ve Sinem'le dışarı çıkacaktık. Televizyonda Aynı Yıldızın Altında'yı izledim. Akşam 7 olmuştu. 8'de buluşacağımız yerde olmam gerekiyordu.
Hazırlanmak için banyoya gittim. Kısa bir duş aldım. Siyah şort ve beyaz 'ı love you' yazan tişort giydim. Converse'lerimide giydikten sonra dışarı çıktım. 45 dakikada hazırlanmıştım.
Buluşacağımız yere gittiğimde ikiside gelmişti. Gülümseyerek yanlarına gittim. Çok güzel görünüyolardı. Sinem'de benim gibi şort giymişti. Üstünde ise The Rolling Stones tişortu vardı.
Ronay ise siyah pantolon giymişti. Üstünde de kısa gömlek vardı.
Gideceğimiz yeri bilmiyordum. Bana supriz yapacaklardı. Dediklerine göre çok eğleneceğimiz bir gece kulübüymüş. İlk önce gece kulübü fikrini sevmemiştim ama beni ikna etmenin bir yolunu bulmuşlardı.
Gideceğimiz gece kulubüne vardığımızda biraz korktum. İçeride neler oluyor tahmin edebiliyordum. Uyuşturucu, içki ve daha neler neler.
İçeri girdiğimizde heryerde öpüşen çiftler vardı. Bide abuk subuk dans edenler.
İlerleyip bar taburelerine oturduk. Hemen barmen geldi ve ne içeceğimizi sordu. İlk önce vişn suyu demeyi dusundum ama rezil olabilirdim. Zaten alışkındım.
Ronay'la Sinem bira aldılar. Ortama uyum sağlamak açısından bende bira aldım. Pek hatırlamasamda içki içmediğimi biliyordum. Yani bu bir ilkti.
Biralarımız gelene kadar etrafı inceledim. Gözüm birine takıldı. Sanki beni inceliyordu. Kumral saçları vardı. Çok yakışıklıydı. Ayrıca yanında 2 tane kız vardı ve sigara içiyordu. Önünde bir sürü boş shot bardağı vardı. Yanındaki kızlar benden kat kat daha güzellerdi. Fizikleride benden daha iyiydi. Ama çocuk onlarla ilgilenmek yerine bana bakıyordu.
Kafamı çevirmek aklıma gelince kafamı çevirdim. Yuzumu kanlar istila etmişti. Yanaklarım yanıyodu. Kesinlikle iğrenç bir biçimde kızardım.
Biralarımız çoktan gelmişti hattaha Sinem'le Ronay yarıya gelmişlerdi. Ve benim nereye baktığıma bakıyolardı. Çocuğa geri döndüğümde solundaki kızı öptüğünü gördüm. Nedensizce kıskanmıştım.
Çocuğu unutmak adına ayağa kalktım ve bağırarak -ses çok yüksekti- "Hadi dans edelim!" dedim. Gülümseyip kalktılar. Dansımız bir şekil almasa bile adı danstı.
Eğleniyoduk. Arada bizimle dans etmeye çalışan sapıklar vardı ama ben onları yoktan sayıyordum.
Gözüm hep ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paket
Teen FictionHer ay bir kere gelen tehlikeli bir paket, bir o kadar da tehlikeli teslimat ve zifiri karanlığın kollarına düşmüş güçsüz, saf bir güzellik. Ve tabikide tarifsiz bir aşk. O karanlık yolda yürümek tek kişinin omuzlarında olmamalı. Herkes yardımı ve...