1 hafta sonra
1 haftadır okula gitmiyordum. Kendimi dış dünyaya karşı soyutlamış, evde yeni bir dünya yaratmıştım.
Kapının zilini sökmüştüm. Vuranlarada kapıyı açmıyordum. Telefonumu tamamen kapatıp bir kenara atmıştım. Sırf film izleyip, müzik dinleyip abur cubur yiyordum. Tabi birde kitap okuyordum.
Herşeyi unutmak istiyordum. Utku'nun oyunlarını ve en önemlisi kendimi.
Hayatımda sadece kitaplar, filmler, abur cuburlar ve müzikler vardı. Ve birde Tamer.
Depresyona girdiğim söylenemezdi. Depresyonda hissetmiyordum. Hattaha ilk 3 gün haricinde hiç ağlamamıştım. Kendimi tutmamıştım. Sadece göz yaşım tükenmişti.
Zaten ilk 3 günüm cehennemdi. Hastane, ev ve Tamer'in evi arasında ince bir çizgideydim.
Aralıksız 60 saat boyunca ağlamıştım. Arada kendime zarar verip hastanelikte olmuştum.
Gözlerimin sabrı bir yere kadardı. Kalbiminde öyle.
-
1 hafta önce
Eve koşarak gelmiştim. Taksiye binmek aklımdan uçup gitmişti. Aklımda uçup gitmişti.
Kendimi yapayalnız hissediyordum. Kimsesiz ve çaresiz.
Eve girer girmez ilk işim zili sökmek oldu. Kimsenin beni rahatsız etmesini istemiyordum. Ayrıca eve ilk geldiğimden beri o zilden nefret etmiştim. Kafamın içini kemiriyordu. Artık kemirecek birşeyi kalmamıştı.
Evde beni 1 ay idare edecek malzemem vardı. Yemek, abur cubur. Ayrıca sonsuza kadar film izleyip kitap okuyabilirdim.
Herşeyim hazırdı. Depresyon tadında bir yaşam beni bekliyordu. Belkide sadece Utku'yu unutana kadar.
Kendimi koltuğa attım. Kafamı avuçlarımın içine aldım haykırmaya başladım. Canım acıyordu. Yorulmuştum. Hem ruhen, hemde bedenen.
Çığlık atmaya başladım. Acımı dindiriyordu. Daha çok çığlık attım. Ses tellerimin acıdığını hissedene kadar çığlık attım. Ağlıyordum. O bir gerçekti.
Aralıksız yarım saat boyunca çığlık attım. Aralarda nefes aldığımı bile hatırlamıyordum. Yarım saatin sonunda sesim boğuklaştı ve yerini sessizliğe bıraktı. Sesim kısılmıştı.
Dizlerimin üstüne çöktüm. Yere yattım. Yere yumruk attım. Defalarca.
Ellerimin yandığını hissettim. Ellerime baktığımda kan içindeydi.
Ben ona aşıktım. Ama o beni sadece zavallı bir aptal olarak görüyordu. Ve Tamer'in önünde o bize bakarken beni öptüğünü unutmadım. Onu daha sakinken düşünecektim. Şimdi acımı yaşamak istiyordum.
Acaba Utku şuan hangi kızla ne yapıyordu. Benim sayemde 2 haftadır hiçbir kızı becermeden durmuştu. Belkide durmamıştır.
Ayağa kalktım ve banyoya yürüdüm. Up uzun bir duş almak istiyordum. Belkide su doldurmalıydım.
Küvetin tıpasını taktım ve sıcak suyu açtım. Dolması için biraz bekledim. Kafamı kaldırdığım anda kendimi görecektim. Ayna tam önümdeydi.
Kafamı kaldırmak istedim ama yapamazdım. Kendimi gördüğüm anda ölmek isteyeceğimi biliyordum. O ayna bu evden gidecekti.
Kafamı küvete çevirdiğimde çok az kalmıştı. Biraz daha bekledikten sonra suyu kapattım. Kaymamak umrumda değildi. Ne olacaksa olsun diyerek paldur küldür küvete girdim.
Yattıktan sonra gözlerimi kapattım. Hala ağlıyordum. Durmak mümkün mü?
Yüreğim yanıyordu. Keşke Tamer'i dinleseydim. Bunu düşündüğüme bile inanamıyordum. Tamer gerçekten benim iyiliğimi istiyordu. Benim iyiliğimi isteyen birileri var en azından.
Ama Tamer'ede güvenemiyordum. Utku'dan bir farkı var mıydı? Varsada ben göremiyordum.
Lanet olsunki Utku'yu çok seviyordum. Ona aşıktım. Ama artık ondan soğumalıydım.
Beni aptal yerine koydu. Tamer bakarken öpmesini saymıyorum. Tamer'e karşıda birşeyler hissediyorum ama Utku bana daha yakın davranmıştı. Belkide sadece piçliğindendi.
Ellerim buruş buruş olunca tıpayı çıkardım ve küvetten çıktım. Havluya sarındım. Kıyafetlerimi yerden aldım ve banyodan çıktım. Odam tam karşıdaydı. Hemen odama girdim.
Ayıcıklo pijamamı giydim. Çorap giyip poduduk terliklerimi giydim. Kırmızı polarımı aldım ve üstüme geçirdim. Saçımı kurutmak için fön makinesini fişe taktım ve saçımı kuruttum. Poların kapşonunu kapattım.
Mutfağa gittim. Cips, çekirdek ve bisküvi me varsa çıkardım.
Oturma odasına geçtim. Televizyonun altındaki konsolun çekmecesini açtım ve bütün aşk filmlerini masaya döktüm.
Hepsini izlemiştim. Ama tekrar tekrar izleyebilirdim.
'Aşk Şimdi' filmini aldım ve makineye koydum. En sevdiğim filmlerdendi. Aynı yıldızın altında'ya çok benzesede sonunda çocuk değil kız ölüyordu.
Aynı şuan benim öldüğüm gibi. Nefes almam yaşadığım anlamına gelmezdi.
Tek fark, filmde çocuk çok üzülmüştü. Utku'nun ise üzüldüğüne ihtimal bile veremiyordum.
Koltuğuna yayıldım ve baktaniyeyi üzerime çektim. Peynir ve soğanlı Ruffels'ı açtım. En sevdiğim
Film başlamıştı. Kız ilk önce peruklu. Sonra peruğu çıkarıyor. Koşarken jenerik geçiyor. Kızın saçları nerdeyse hiç yok. Erkek tıraşından dahada az.
Kızın ölmeden önce yapılacaklar listesi var duvarında. Acaba bendemi yapsam? Listenin en başında ne olabilir?
'Ölmek' olabilir mesela.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paket
Teen FictionHer ay bir kere gelen tehlikeli bir paket, bir o kadar da tehlikeli teslimat ve zifiri karanlığın kollarına düşmüş güçsüz, saf bir güzellik. Ve tabikide tarifsiz bir aşk. O karanlık yolda yürümek tek kişinin omuzlarında olmamalı. Herkes yardımı ve...