Gözlerimin üzerindeki ağırlıkları yıkmaya çalışarak uyandım. Her yerim ağrıyordu. Gerçek anlamda her yerim. Gözlerimi yavaşça açtım. Neredeydim ben? Siyah çarşaflara baktım. Kesinlikle evimde değildim. Kafamı vücuduma çevirdim ve sadece iç çamaşırlarımla olduğumu fark ettim. Yan tarafta yatan Tamer'i son anda fark ettim ve kalbime bir ağrı çöktü. Yarı çıplak bir haldeydi. Aklıma çok kötü şeyler gelmeye başlamıştı.
Tamer'i dürtüp uyandırmaya çalıştım. Çarşaflada üstümü saklıyordum. Tamer'i büyük bir şiddet ile sarsınca uyandı. "Büşra, uyu." uykulu ses tonu çok hoşuma giderken sesindeki emir tınısından sinirlendim. "Neden şuan burdayım ve neden ikimizde yarı çıplağız? Bana herşeyi anlat. Neden en son hatırladığım... Tanrım hiçbir şey hatırlamıyorum!" diye haykırdım ve ayağa kalktım. Kalkar kalkmazda pişman olmuştum. Tamer bana döndü ve vücudumu süzdü.
"Biliyor musun? Dün gece benimle yatmak için yalvardın, nerdeyse ayaklarıma kapanıyordun. Ama ben irademe sahip çıktım çünkü ayıldığında benle bir daha konuşmayacağını biliyordum. Ama beni öptün. Bende dayanamadım ve karşılık verdim ama ciddiyim elimi sürmedim. Senin yan odada olman gerekiyoru ve seni yatırırken böyle değildin." dedi be kalktı.
Ne yani ben mi soyunup geldim? Aman tanrım. "Tamer, özür dilerim. Şey seni öptüğümde birşey dedim mi yani dün söylememem gereken birşey dediysem özür dilerim." mahçup bir şekilde başımı eğdim. Yanaklarım kırmızıdan mora veya yeşile dönmüş olabilirdi. Belkide mavi.
"Dün tam bir fahişe gibi davrandın Büşra. Ama sarhoştun. 7 bardak viskiyle ayakta nasıl durdun hala anlamış değilim ama kucağıma oturup benimle oynamak için canını bile verebilecek biri gibiydin. Anlaşılan sen sarhoş olunca içinden bir fahişe çıkıyor." dedi ve gülmeye başladı. Sonra bende ona katıldım. Dün ne kadar komik olduğumu düşünüp gülmeye devam ettim. Kucağına oturmuşum. Bu bile yanaklarımı mavi yapabilir. Şuan imkansız herşeyi yapabilirdim.
"Büşra ben acıktım, git bana yemek yap." dediğinde yüzüne anlamayan bakışlarımı attım. Sinirlenmeye başlıyordum. Yemek yapamadığımı bişiyordu ve bana yemek mi yaptıracaktı. "Seni öldürmemem için artık hiçbir sebep yok Tamer, koş ve canını kurtar!" diye bağırdığımda Tamer gülerek koşmaya başlamıştı. Merdivenlerden koşarak indim ve peşine takıldım.
~
"Hadi yemek yiyelim, aslında ben yiyeceğimi yedim ama neyse." dedi ve kıkırdamaya başladı. Onu yakalamıştım ve sonra dövmüştüm. Bir erkek gücü varmış bende. "Tamam, ayrıca dünkü konuyu konuşacağız." dedim ve hatırlatmak için tek kaşımı kaldırdım. Hemen aklına gelmişçesine homurdandı. "Bak, bende bu işten sıkıldım ama yapacak hiçbir şey yok." dediğinde suratına yumruğumu geçirmek istedim. Ama o güzel yüzüne kıyacağımı sanmam.
"Savaşabiliriz Tamer. Sen sadece korkuyorsun. Bende korkuyorum. Korkmak ayıp birşey değil." dediğimde işaret parmağını havada salladı. "Ben korkmuyorum. Sadece ölmek istemiyorum."
"Tamam her ne boksa işte." diye geçiştirdim. Korkuyordu. Hemde çok. Ama ölmekte istemiyordu. Hangi duygu daha yoğum karar veremedim. Tamer'in korkmayacağını düşünmüştüm. "Seni korkak bilmezdim Tamer." deyip cık cık gibi sesler çıkardım. Sinir olmuşçasına beni omzumdan itti. İttiğinde ayağım yere takıldı ve ağır çekimde yere düşmeye başladım. Tamer beni tam zamanında tutup çekti. Beni çekerken dengesini kaybetti ve duvara yapıştık. Ben, Tamer ve duvar arasında tost olmuştum.
"Anın tadını çıkar Büşra." dedi yaramaz ses tonuyla ve dudaklarıma bakıp dudaklarını yaladı. Benim gözüm bir dudaklarında birde gözlerindeydi. Gözleri fazla güzeldi. "Çok güzel olduğunu söyleyen oldu mu hiç?" dedi kısık bir ses tonuyla. Beni öpmesini istiyordum. Bu isteyimi duymuşçasına yavaşça dudaklarıma eğildi ve dudağını dudağıma sürttü.
"Hey siz çocuklar, kendinize bir oda bulun." Sesin geldiği noktaya baktığımda Utku'yla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Sesi hatırladığım gibiydi. Fazla piç. "Sen..." diye tısladık aynı anda. Hem öpüşmemizi kesmişti hemde acılarımı hatırlatmıştı. Bu piç için hastanelik olmuştum be. Tamer'den hızla kurtulup Utku'ya hızla yaklaştım ve hızla yüzüne yumruğumu geçirdim. Bu hareketi Tamer'in yapması gerekirdi ama hak etmişti, bir kız tarafından dövülmeyi.
Ben vurar vurmaz bunu beklemiyormuş gibi yere devrildi. Gözlerimi kocaman açtım. Bu kadarınıda beklemiyordum. Tamer'e döndüğümde gururla gülümsüyordu. Ben ise hala şaşkındım. Ağzım bir karış açıktı. Hafifçe eğilip Utku'ya baktığımda bayıldığını gördüm. Öldü mü lan bu? Eğildim ve elimi boynuna koydum. Nabzı atıyordu. Şok etkisi ile bayılmıştı heralde. Şimdi onu bırakıp gitsek uyandığında beni arayıp bulacak ve öldürene kadar dövecekti.
Ayağa kalktım ve cebimden telefonu çıkardım. Tam ambulansı arayacakken Tamer telefonu elimden aldı ve cebine koydu. "Ambulansı falan aramayacaksın. Sen evinde kanlar içinde yatarken o senin için ambulansı aradı mı? Bu kadar merhametli olma Büşra. Bize bir şey yapacağını düşünüyorsan, götü yemez merak etme." dedi ve göz kırptı. "Ee nerede kalmıştık Büşra hanım?" dedi ve beni hızla kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Hiçbir şey anlamamıştım. Çok hızlı bir şekilde öpüyordu. Beni itip duvara yapıştırdı. Ellerimi boynundan saçlarına yükselttim ve saçlarıyla oynamaya başladım. Tamer yavaşça boynuma doğru ilerledi.
İyice boynuma indikten sonra hep aynı yeri öpmeye başladı. İz yapacağına emindim. Belkide artık birşeyler olmalıydı. Bu bizim bağlılık yeminimiz bile olabilirdi. Yada aramızda başlayan aşkın kanıtı gibi. Öptüğü yer acımaya başladığında artık mosmor olduğuna kanaat getirdim. Son bir kez dudağımdan öptükten sonra ayrıldı. "Şimdi sıra sende." dedi ve gülümsedi. Ne demek istediğini anlamıştım ve kendimi buna hazırlamıştım. İlk önce dudaklarından öptüm ve sonra hızlı davranmaya çalışarak boynuna indim. Onun gibi öpmeye başladım. Kendimi kaptırmıştım. Yanlışlıkla ısırdığımda Tamer'in dudaklarından bir inleme çıktı. Benim elimde ağır dişimde heralde.
Biraz daha öptükten sonra boynundan ayrıldım. Yaptığım şeye bakınca korktum. Bir diş izi vardı ve mor-kırmızı karışımıydı. Korkunç ama bir o kadar da güzel duruyordu. Seni seviyorum be Tamer. "Ne dedin?" diye sordu Tamer gülerek. Sesli mi düşündüm? Kahretsin. "Şey..." deyip geveledim. Şuan onu sevdiğimi söylemek istiyordum ve yalan söylemek istemiyordum ama cesaret edemiyordum.
"Demek beni seviyorsun ha, merak etme bende seni seviyorum." dediğinde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Kulaklarımda hissedebiliyordum kalp atışlarımı. Git gide hızlanıyordu. Bugün kesinlikle bizim aşkımızın doğum günüydü. "Hey, ben öyle bir şey demedim. Dur, ne dedin?" gibi aptalca bir cümle kurduğumda gülümseyerek bana baktı. "Doğruları konuşuyoruz. Sana biraz aşığım Büşra. Tabi bizim dünyamızda biraz, çok anlamında olabilir. Hadi itiraf zamanı. Artık birbirimize aitiz. Zaten birbirimizden başka kimsemizde yok." dedi ve buruk gülümsemesini yolladı. Bende aynı şekilde gülümsedim.
"Sana çok anlamında biraz aşığım." dedim ve güldüm. Kulağa komik geliyordu. Bunu dediğimde Tamer zafer kazanmışçasına dudaklarıma yapıştı ve hiç görmediğim bir arzu ile öptü.
~
Aynanın karşısına geçtim ve boynumu açtım. Başka zaman olsa korkar doktora giderim ama şuan aşkın lekesi gibi duruyordu boynumda. Bizim aşkımızın lekesi. Herkes sevgili bilekliği yada kolyesi takar. Buda bizim kolyemiz. Daha canlı. Ama geçici sanırım. Tuvaletten çıktım ve Tamer'in olduğu yere doğru yürümeye başladım. Gördüğümle bir anlık şok geçirdim. Tamer dans eden kızları mı izliyordu? Daha 1. gündü. Gözledim yaşarmaya başlamıştı.
Tamer'in yanına yaklaştım ve omzuna vurdum. Ağladığımı gördüğünde şaşkınca bana baktı ve yüzümü ellerinin arasına aldı. "Neden ağlıyorsun?" Neden mi ağlıyorum? Çünkü iki dakika tuvalete gideyim dedim ve benden çok daha seksi olan kızların benim dansımda daha güzel olan danslarını izledin. Neden ağlıyım ki bunun için dimi? "Hiç." Onca düşüncem arasında sadece bunu söylebilmiştim. Tahminimce Tamer'e kızlara baktığını söylediğimde mantıklı bir açıklamada bulunamayacak ve bende gitmek zorunda kalacaktım. Ayrılmamızı istemiyordum. Zaten savaşın içindeyiz. Kavga etmek istemiyordum.
Göz yaşlarımı silip Tamer'e döndüm. "Paketin ne zaman geliyor? Benim bir planım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paket
Teen FictionHer ay bir kere gelen tehlikeli bir paket, bir o kadar da tehlikeli teslimat ve zifiri karanlığın kollarına düşmüş güçsüz, saf bir güzellik. Ve tabikide tarifsiz bir aşk. O karanlık yolda yürümek tek kişinin omuzlarında olmamalı. Herkes yardımı ve...