"Kişi sevdiğinin ahlakıyla ahlaklanır, bu sevenin elinde değildir, sevgi bunu icap ettirir."/İmam-ı Rabbânî
Hayat, sen bitti zannederken bambaşka planlar çıkarıyordu karşına. Sen bu son derken yeniden başlıyordu her şey. Başka bir yer de başka bir zaman da yeniden karşına çıkıyordu hayatını çalanlar. Bazen gözlerinizin önünde çekiyorlardı cezalarını, bazen sizden çok uzakta. Ama kimse yaptıklarının cezasını çekmeden gitmiyordu bu dünyadan. Az ya da çok, adil ya da değil... Yaralayan, yara almadan gitmiyordu bu dünyadan...
Ona bakarken, ne hissedeceğimi bilmiyordum. Tarifi mümkün olmayan bir his kaplamıştı içimi. Onun bu hali beni mutlu etmeliydi. Ama mutlu değildim... Yüzündeki morluklar beni üzmeliydi... Üzülmüyordum. Ne hissettiğimi bilmiyordum...
Uzun süren sessizliğin ardından, konuşan o olmuştu. Sesi beni daldığım yerden çekip çıkardı.
"İlahi adalet diyorsun şimdi değil mi? Gerçi sen Allah'a inanmaz..."
"Artık inanıyorum." diyerek sözünü kestim. "Artık inanıyorum..." diyerek yineledim. Şaşkın gözlerle yüzüme baktı bir süre.
"Ah...tabi o kız..." dedi, düşünceli bir ses tonuyla.
"O kız, değil! ASİ!" dedim sertçe. "Onun adı Asi."
"Ee.. Evet, Asi." dedi, şaşkınlıkla. "O seni çok değiştirdi." Ellerimi masanın üzerinde birleştirip ona doğru yaklaştım.
"Sence de, şuan senden ve beni birlikte dolandırdığınız o aşağılık heriften, konuşmamız gerekmiyor mu?" Sinirlenmeme rağmen sakin konuştum. Kelepçeli elini masadan çekip, dizlerine aldı.
"Hadi... Burada olmamızın nedenlerini konuşalım Hande! Bana nasıl ihanet ettiğinizi konuşalım!" Sesim giderek yükselirken.Kendimi sakinleştirmek için oturduğum sandalyeden kalktım.
" Ben... Ben polislere her şeyi anlattım." dedi, bakışlarını benden kaçırdı.
" Bana da anlat! Hem ben değil miyim zaten bu konun muhattabı... Asıl bana anlat!" Sesim küçük oda da yankılandı bir süre. Masanın üzerinde duran tepe lambası dışında odayı aydınlatan başka bir şey yoktu. Duvarlar siyahtı, kapı siyahtı. Bir an nefes alamıyormuş gibi hissetsemde bu öfkelendiğim içindi.
" Ben... Ben bilmiyordum. Paraları aldığını bilmi..." Kahkahamla bölündü sözleri.
"Tabi, bilmiyordun...Onunla kaçarken de bilmiyordun... Üzerinden bir ay geçmesine rağmen sana hiç bahsetmedi...Sonra sana şiddet uyguladı... seninle işi bitince bir köşeye attı... Sen hiçbir şey bilmiyordun zaten, hem biliyor olsaydın ülkeye elini kolunu sallayarak geri gelir miydin? Sen! Sen bu kadar aptal mıydın? Hayır! Hayır, Hande hayır! Sen hiçte aptal değilsin." Masanın üzerine ellerimi koyup başımı ona doğru uzattım. Onun duyacağı şekilde sesimi alçalttım.
"Ve biliyor musun Hande, artık ben de aptal değilim!" Tedirgin gözlerle bana bakıyordu şimdi.
Biraz sonra kapı açıldı ve polislerden biri içeri girdi.
"5 dakika doldu." diyip Hande'yi kolundan tutup ayağa kaldırdı. Kapıdan çıkmadan önce, durdu ve bana döndü yüzünü.
"O kız, yani Asi... Yerinde olsam ona fazla güvenmezdim." dedi.
"Kendinle karıştırma onu Hande." Sözlerim üzerine kaşları çatıldı.
Bir şey söylemesine fırsat kalmadan polis onu, yeniden kolundan çekiştirip odadan çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi (Bir sabır hikayesi)
General Fiction"Silahı icat eden insanken, neden suçlu olan Allah? Vicdansız olan, elindeki ekmeği paylaşmayan insanken, adaletsiz olan neden Allah? Üstelik O herşeyi insanlar için yaratmışken..." Asi'nin sözleri karşısında diyecek bir şey bulamıyordu. Her seferin...