"Kader gayrete aşıktır."
Genç kız yatağını topladı ve aynanın önüne geçti. Eline aldığı toplu iğneyi, başına doladığı şalına tutuşturdu. Yatağının üzerinde duran çantasını alıp, odadan çıktı. Merdivenleri hızlıca indi ve mutfağa gitti. Annesi Hacer Hanım çoktan uyanmış kahvaltıyı hazırlıyordu. Genç kız annesinin yanağına bir öpücük kondurup; "Günaydın güzel annem."dedi. Annesi de kızına aynı şekilde karşılık vermişti. Aile emektarları olan Fatma; "Bana günaydın yok mu, yosun gözlüm."dedi gülümseyerek.
"Olmaz mı Fatma ablam, günaydın." Dedi ve onu da yanaklarından öptü. "Yüzüne hasret kaldık, kızım. Kahvaltıdan, akşam yemeğine görür olduk o güzel yüzünü."diye sitem etti Fatma. Annesi Hacer hanım söze girmişti bu kez. "Hafızlık kolay değil fatma, bunun gecesi gündüzü yok. Çok çalışmalı ki beni de babasını da mahçup etmemeli."
"Aşk olsun annem, ben sizi ne zaman mahçup ettim."dedi genç kız gücenmiş bir edayla. "Allah var, hanımım Asi'm diğer kızlar gibi olmadı hiç. O hep aklı başında, makul bir çocuktu." Dedi Fatma, genç kızın gönlünü almıştı. Annesi tabakları Asi'nin ellerine tutuşturdu. Genç kız masaya yerleştirdi tabakları. "Ben Elvini uyandırayım, yoksa medreseye geç kalacağız." Dedi Asi ve kardeşini uyandırmak için üst kata çıktı. Kapıyı tıklattı fakat ses yoktu. Kesin hala uyuyor, diye iç geçirdi genç kız ve kapıyı açıp içeri girdi. Tam da tahmin ettiği gibiydi, kız kardeşi hala uyuyordu. Yorganı çekip; "Uyan artık, uykucu." Dedi.
"Abla lütfen biraz daha." Diye homurdandı genç kız. Yalnızca bir kaç yaş küçüktü Ablasından. Yorganı tekrar üzerine örttü.
"Peki ben gidiyorum, sen de medreseye geç kalmanın hesabını babama verirsin."Babası söz konusu olunca akan suların duracağını biliyordu Asi. Kim Mirza Atabeyin sözünün üzerine söz söyleyebilirdi ki. Genç kız yorganı üzerinden atıp hızla hazırlanmaya koyuldu. Asi memnun bir şekilde odadan çıktı. Merdivenlerin başında babasıyla karşılaşmıştı. "Günaydın Baba." Dedi Asi ve babasına sarılıp onu yanaklarından öptü. Abisi ve kız kardeşi gibi değildi o. Duygularını belli eden, sevgisini sonuna kadar gösteren biriydi. Babası da bunu bildiğinden bir tek Asi'ye kıyamazdı.
Dağ gibi sert duran adam bir tek kızına karşı böyleydi. Haksız da sayılmazdı. Çünkü adı gibi Asi değildi kızı, aksine yumuşak başlı ve oldukça uysaldı. Henüz erginlik çağındayken kendi isteğiyle örtünmüştü. Ortaokul eğitimini bitirince, liseyi evde okumasını istemişti Mirza Atabey. Onun için dünya çok bozulmuş, insanlar çığırından çıkmıştı. Asi onun inci tanesiydi, onu korumalıydı tüm kötülüklerden. Lise eğitiminin ikinci senesindeyken, bir de medrese eğitimine başlamıştı genç kız. Babası Mirza Atabey de kızının bu azmini görüyordu. Ve eğitimi için gereken hiçbir masraftan kaçınmıyordu. En iyi hocaları tutuyor, gerekli bütün eğitim ihtiyaçlarını karşılıyordu. Asi en iyi şekilde karşılığını veriyordu. Üstün başarılar gösteriyor babasını onurlandırıyordu.
Akranlarının yanında gururla söz ediyordu kızından, Mirza. Mardin gibi bir yerde kızlar bırakın okutulmayı, erkenden evlendiriliyordu. Asi gibi bir kaç şanslı genç kız dışında kimse okul okumuyordu. En fazla ortaokul eğitimi görüyor sonrada okuldan çıkarılıp bir kaç sene sonra da evlendiriliyorlardı. Onlara göre Asi'nin evlilik çağı gelmişte geçiyordu. Ne de olsa 24 yaşını dolduruyordu. Mirza Atabey bu düşüncede değildi. Kızının medrese eğitimiyle gurur duyuyordu.
Baba kız merdivenlerden birlikte indiler. Birlikte kahvaltı sofrasına oturmuşlardı. Elvin'de merdivenlerden hızlıca indi. "Günaydın." diyerek masadaki yerini almıştı. "Hazar çıktı mı hanım?" Diye sordu, Mirza.
"Erkenden çıktı bey."dedi Hacer.
"Asi'm güzel kızım, ne zaman kesiyoruz hafızlık kurbanını?" Dedi Mirza kızına gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi (Bir sabır hikayesi)
General Fiction"Silahı icat eden insanken, neden suçlu olan Allah? Vicdansız olan, elindeki ekmeği paylaşmayan insanken, adaletsiz olan neden Allah? Üstelik O herşeyi insanlar için yaratmışken..." Asi'nin sözleri karşısında diyecek bir şey bulamıyordu. Her seferin...