Eğer bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa;
Rabbine dönüp, 'Benim çok büyük bir derdim var' deme.
Derdine dönüp, ' Benim çok büyük Bir Rabbim var' de.
#Mevlana
Dünya, insanın sırtındaki en büyük yüktü... Ve insan nereye giderse gitsin, onunla oraya gider, yine yeniden aynı yerden acıtırdı. İnsan acıtırdı. Acırdı...
İnsan, insana acıydı. İnsan, birini sevdimi imtihanını sevmiş olurdu. İmtihanını sever, imtihanına şükür eder, imtihanına ağlar, imtihanına gülerdi. Bu yüzdendi belki de, sevmenin bu kadar zor olması, bu yüzdendi kimsenin kimseyi kolay kolay sevemeyişi...Sevdimi, kolay kolay unutamayışı... İmtihandı sevmek. Hz Yakub'un, Hz Yusuf'u sevip, ondan ayrı kaldığı gibi... Züleyha'nın, Yusuf ile imtihan edilişi gibi... Seven daima sevdiğiyle sınanırdı.Ama bu kez Cihan, Asi'yi severek onun imtihanı olmuştu.
Cihan bir şeyler söylüyor fakat Asi, onu duymuyor gibiydi. Tek isteği bu evden Cihan'dan kaçıp gitmekti. "Asi bak... Seni bu durumlara sokmak istemezdim. Zaten boşanacaktım Hande'den."dediğinde, Asi ellerinin arasında duran başını dikleştirip Cihan'ın yüzüne baktı.
"Şimdi de beni, bu evliliğin yıkılmasına sebep olarak göstermelerine izin mi vereceksin? Benim, senin hayatına karışmaya hakkım yok. Ama sen, aylar önce düşündüğünü söylediğin şeyi, şimdi mi yapma kararı aldın? Beni, buraya getirirken ne düşündün? Ne olacağını bekliyordun?" dediğinde, birden duraksadı Asi.
"Ama sana kızmaya hakkım yok ki benim. Benim babam, beni düşünmemişken, senin düşünmeni beklemem çok saçma!" Sesindeki hayal kırıklığı can yakıcıydı. Öyle ki Cihan, ne söyleyeceğini bilememişti. Asi, ayağa kalkıp Cihan'ın önünde durdu.
"Bırak, bırak gideyim. Her şey daha fazla mahfolmadan, bu evlilik olmadan bırak beni. İkimizi de kurtar bu ağır yükten." dediğinde, elleri gibi sesi titriyordu artık.
"İkimizi?" Bu bir soru değildi Cihan için, kendi kendine mırıldanmıştı. "Sana ağır gelen yük, bana ağır gelmiyordur belki de Asi..." dedi ve yeniden duraksadı, sözcükleri cümlelere dökmekte zorlanıyordu. Asi'nin, bu evliliği bir yük olarak görüyor olması, belli etmese de onu kırmıştı. O, yüzüne her baktığında yaşadığını, nefes aldığını hissederken... Asi'nin onu; bir yük kadar ağır bir şey olarak tasvir ediyor ve bu yükten kurtulmak istiyor olması onu hayal kırıklığına uğratmıştı.
Tamam sevmesini, onu eşi olarak görmesini beklemiyordu ama ondan kurtulmak isteyeceğini de düşünmemişti.
"Görmüyor musun? İkimiz için de, içinden çıkılması zor bir hal almadı mı her şey?" dedi ve yeniden duraksadı. "Bak sorgulamıyorum, neden yaptığını, niçin yalanlar söylediğini... Sadece bırak! Lütfen bırak gideyim." dedi yalvarırcasına...
Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra;"Olmaz..." diyebilmişti sadece. Cihan; Seni bırakırsam, kalbimi bırakmış olacağım... diyememişti.
Askıda duran ceketini alıp, üzerine giydi. "Buket ile konuşup hemen geleceğim." diyerek evden çıktı. Cihan aşağı indiğinde, Buket çoktan arabasına binmişti. Cihan'ın Ona seslendiğini duymasına rağmen arabadan inmemiş, aksine arabasını çalıştırıp hızla gitmişti.
"Neden, gitmesine izin verdin?" diye sordu Cihan öfkeyle. "Buket'i tanımıyormuş gibi, bir de soruyor musun abi? Bu kızın, birini dinlediği nerede görülmüş."dediğinde Cihan, ona hak verse de, öfkesi geçmemişti. "Allah kahretsin!" diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi (Bir sabır hikayesi)
Ficción General"Silahı icat eden insanken, neden suçlu olan Allah? Vicdansız olan, elindeki ekmeği paylaşmayan insanken, adaletsiz olan neden Allah? Üstelik O herşeyi insanlar için yaratmışken..." Asi'nin sözleri karşısında diyecek bir şey bulamıyordu. Her seferin...