3.Bölüm~Basbayağı Tutuldun Kim Jong In!

5.3K 479 60
                                    

"Ne yapıyorsun?" öylesine cılız çıkan bir ses nasıl o kadar mükkemmel olabilirdi aklım almıyordu.

"Annemin sözünü dinliyorum." deliye bakarmış gibi olduğunda hayatımda ilk defa bir şeye lanet ettim. Kapşonuna! Böylesine bir güzelliği gölgelemeye utanmıyor muydu hiç?!

"Efendim?" söylediğim deli saçması şeye rağmen kibar bi tepki vermesi gerçekten alışık olmdığım bir şeydi. Salak salak şeyler söylersem daha kaba tepkiler alırdım çünkü.

"Annem ilgimi çeken bi arkadaş bulabildiğim anda elinden tutup bırakmamamı söyler hep." cümlelerinin orjinalliğini bozduğum için üzgünüm anne. Söylediğim şeyle beraber gözleri hala birlikte olan ellerimizle buluştu. Benim de tabii... Ne kadar uyumluydular öyle. O an anladım. Basbayağı elini tuttuğum çocuğa aşık olmuştum işte. Yüzüme baktığı an kalbim hiç olmadığı kadar atmıştı. Elini tuttuğumda yaşadığım hisse tanımsızdı. Filmlerdeki o 'Ben aşık değilim. Sadece ilgimi çekiyor.' saçmalıklarıyla kendimi kandırmayacaktım. Böyle yapmam sadece zaman kaybı olurdu. Bense olabilecek en hızlı biçimde ruh eşime kavuşmayı seçmiştim. Söylediğim o küçük yalansa sadece onun korkmaması içindi

"Ne oyun oynayabilecek yaştayım ne de oyuncak olacak havamda. Üzgünüm, başka birini bulmanı tavsiye ederim.(atarlı semtin giderli jojuğu shdlsş)" elini çekip yüzünü yere indirdiği an içime düşen boşluğu tarif etmem zordu. Taeminle kavga ettiğimde bile böyle hissetmemiştim. O gün o çocuğun peşinden gitmem kendimden itmekten başka bir şeye yaramazdı. O yüzden annemi arayıp olduğum yeri söylemeyi seçtim.

~~~

"Evettt... Nasıldı bakalım ilk gün?" annem böyle işte. Yaz tatilinden sonra okula tekrar başladığım o gün bunu hep sorar. Hiç de usanmaz.

"Her zamanki gibi işte." ben de bu cevabı vermekten hiç sıkılmam sanırım.

"Nasıl her zamanki gibi oğlum?" diye irdeler. Ve ben her zaman

"Sıkıcıydı işte." cevabını veririm. O gün de ritüellerimizi tamamlayıp evimize gidebilmiştik. O eve taşınalı 2 yıl olmuştu. Çok büyük olduğundan hep zorlanırdık. Taşınmaya yeltendiğimiz zamanlar çoktu ama icraate geçemeyecek kadar üşengeçtik. Her zamanki gibi ilk önce ben odama çıkıp duşa girdim, annem de o arada yemek yapıyordu. O kadar hızlıydı ki ben daha kendimi hazırlayamamışken o hem yemekleri hazırlar hem de ev haline geçerdi. Bi şirkette iç mimar olarak çalışıyordu. Bazı akşamlar çok az uyuyarak çizim yapardı ama bundan hiçbir zaman şikayetçi olduğunu hatırlamıyorum.

Hazırlanıp mutfağa gittiğimde tam da tahmin ettiğim gibi mükemmel bi masa ve o masayı hazırlayan mükemmel kadın beni bekliyordu. Her zamanki gibi lezzetli yemekler yapmıştı.

"Eee bulabildin mi bakalım ruh eşini?" ve her zamanki sorgusuna başlamıştı. O öyle sorunca zihnim kapşonlu çocukla doldu. Yüzümdeki aptal gülümsemeyse her şeyi açığa çıkarmıştı zaten. Sorun değildi anlaması. Hayatımda en değer verdiğim insandan saklayacak değildim hiçbir şeyi. "Kimmiş, yeni sınıfından mı, güzel mi, sevimli mi? Çatlatmasana oğlum insanı!" bazen bu kadının enerjisini kıskanmıyor değildim.

"Sakin olun Bayan Kim, anlatacağım. Yeni sınıfımdan. Baekhyun ismini söyledi ama şu an hatırlayamıyorum. Hem sevimli hem güzel hem de yakışıklı." erkek olduğunu böylece araya sıkıştırmak daha rahat olmuştu. Sabahki o konuşmadan sonra 'o erkek' demek biraz utandırıcıydı. Erkek olması değildi utanç olan, sabahki o 'ben gay değilim' atarımdı.

"Wohaaa... Yarın çıkışına erkenden geliyorum ve sen de o şanslı çocuğu bana gösteriyorsun, anlaştık?" sabaki çıkışımı yüzüme vurmamıştı. İşte böyleydi hayat. Dün neysen öbür gün aynısı olamıyordun bazen.

"Anlaştık meleğim, anlaştık."

~~~

"Günaydııınnn~" Jongdae'nin neşeli sesiyle sırama oturdum. Yan sıraya baktığımda kapşonlumun da yerinde olduğunu gördüm.

"Günaydın." gülümseyerek söylediğim bu şeyi o çocuğa söylemeyi ne çok isterdim. Kim bilir belki bir gün... Kafamı bi anda haykıran Jongdae'ye çevirdiğimde manga okuduğunu gördüm. "Ne okuyosun?" hiç takmadan kaldığı yerden devam etti. "Ne sıkıcısın" söylenerek kafamı sıraya koyup yüzüme O'na çevirdim. Hiç kımıldamadan böylesine uyumayı nasıl başarıyordu, beli ağrımıyor muydu, böyle içine kapanmasının sebebi neydi? Hoca gelip başkanın eşliğinde selamlaştıktan sonra sıkıcı bir okul günü daha başlamış oldu

~~~

Öğlen arası yemekhaneden sonra Jongdae'nin zoruyla kantine gittiğimde 2 tane süt aldım. Birini kendime almıştım, diğerinin kime olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Sütü sırasına koyduğumda Jongdae de dahil sınıftaki herkes bana bakıyordu.

"Merhaba..." dediğimde dejavu yaşadığımı hissettim. Yine reddedilecektim işte. "Benimle tanışman için sana rüşvet veriyorum." kulağına eğilerek söylemiştim bu sefer. Takılmadığımı anlayınca kafamı ters taraftan onun yanına koydum. Kafalarımızın arasında 2 çilekli süt vardı. Bir müddet bu seferki kapşonlusunu inceledim. Gri, ince bir kapşonlu seçmişti. Alnına kadar olan kısmı çok rahat kapattığı belliydi. Neden böyle kendini gizliyordu? "Neden böylesin? Neyden, kimden gizleniyorsun? Neden kimseyi kabul etmiyosun, neden seninle konuşmaya çalışanları geri çeviriyorsun?" kendi kendime konuşuyor gibiydim. Sırtı hafifçe inip kalkmasa ölü olduğunu bile düşünebilirdim. Yine de devam ettim "Niyetim sana kötü davranmak değil. Seninle dalga geçmiyorum.Seninle oynamıyorum da. Seni oyuncağım yapmaya falan da çalışmıyorum. Sadece arkadaş olmak is-" sözüm kafasını çevirip yüzüme bakmasıyla yarıda kaldı. İfadesiz bi yüzle gözlerime baktı. Sonra gözleri gözlerimden çekilip sütlerle buluştu. Uzanıp nazik elleriyle sütlerden birini alıp sırasının altına koydu.

"Bittiyse uyuyacağım." gözlerimin içine bakarak söylediği şeyle sesi kısık ama tehditkar çıkmıştı.

"Bu arkadaşlığımı kabul ettiğini gösteriyorsa şimdilik bitti." kafasını tekrar sıraya koyup hafifçe açılan kapşonunu çektikten sonra sırasının altından çıkardığı sütü yüzüme bakmadan sıranın üstüne nazikçe(!) bıraktı.'Ben gay değilim!' diyerek isyan ettiğim o gün lanetlenmiştim anlaşılan. Kafamı kaldırdığımda sınıftakilerin hiç gözünü kırpmadan hala bizi izlediğini gördüm.

"Reddedildim." gülümseyip sırama oturdum. Sonra herkes işine döndü zaten.

"Neden bu çocuğa bu kadar taktın?" Jongdae sonunda kafasını mangadan kaldırabilmişti anlaşılan.

"Arkadaş olmak istiyorum onunla." İlk gözlerimin içine baktı, sonra biraz eğilip arkamda kalan kapşonluya. En son kulağımın dibine gelerek söyledi.

"Sen şuna kısaca 'tutuldum' desene."

SECRET√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin