Bölüm ismini yazarken haykırdım sjdkdld böyle bi bölüm ismi yoktur herhalde adjdldl
Ertesi sabah okula gittiğimizde ilk ders beden eğitimiydi. Önceki hafta okulun ilk gününe denk geldiğinden spor salonu henüz açık değildi. Bu yüzden sınıfta boş boş durarak geçirmiştik dersleri. Ders programı da değiştirildiğinden pazartesi sabahının ilk iki dersine alınmıştı. O gün sabahın köründe okula eşofmanlarla giderken bulmuştuk kendimizi. Aslında çoğu kişi okulda giyinmeyi seçerdi. Çünkü metroda eşofmanla gezmek pek tarzları değildi. Benimse tarzım üşengeçlik olmuştu resmen. İşin en kolay yolunu kullanmakta bir numaraydım.
Önceki hafta Kyungsoo'yla gidememiştim okula ama o sabah onunla gitmeyi umduğumdan evden hiç olmadığı kadar erken çıkıp evinin önünde kamp kurdum. Ağaç da dikmiş olabilirim. Aslında ağaç olmuş da olabilirim. Neyse... Biraz daha bekledikten sonra nihayet kapısı açıldı.
"Günaydınnn" normalde hiç olmayan enerjimle şakıdım. Duymazdan gelip yanımdan geçmeseydi günümün güzel başladığını söyleyebilirdim. Lacivert bi kapşonlu giymişti bu sefer. Derin bi iç çekip peşinden gittim. Tamamen umutsuz bi vakaydım. (Ama olsundu aejrkdlt) Arkasından giderken sevimli poposunu dikizledim demeyi isterdim ama giydiği hırka bırakın poposunu bacaklarını bile kapatacaktı neredeyse. Çantadan bahsetmiyorum bile.
"Aaa sen de bendensin." eşofmanlarını kastetmiştim ama dönüp yüzüme bile bakmamıştı. Kafasını öne eğmiş, ellerini cebine sokmuş biçimde beni takmamakta bir numara olarak yürüyordu sadece.
"Beden eğitimini sever misin?" yine çabalarım umutsuz kalmıştı.
"Benim sevdiğim tek ders bile yok. Okulu da sevmiyorum zaten. Okulu seven insanları da hiç anlamam zaten. Okul sevilir mi hiç?" saçmalamaya devam ederdim ama birazcık bile takmaması sinirimi bozmuştu. Kolundan tuttuğum anda o günün deja vusunu yaşadım. Farklı olarak daha koluna dokunduğum gibi kafasını kaldırmıştı. O zaman elini tuttuğum anda fark edememişti. Beni görünce kulaklarındaki kulaklıkları gördüm. Ben kendime lanet ederken o kulaklıklarından birini çıkardı.
"Ne var Kim Jong In?!" ciddiyetten kaşları bile çatılmıştı. Omo o.o
"Deminden beri seninle konuşmaya çalışıyorum. Sabah beni gördüğünde peşinden geleceğimi anlayıp birini takmasaydın bari." trip atmam anlamsızdı biliyordum. Beni dinlemek zorunda değildi. Peşinde takılmamdan rahatsız oluyor bile olabilirdi ama ben de öylesine 'hiç' olmaktan nefret ediyordum. Hayatımda ilk defa birinin peşinde koşuyordum. Biraz olsun ciddiye alınabilirdim öyle değil mi?
"Peşime takılmanı senden kim istedi?" haklıydı. Bu durumdan nefret etsem de haklıydı. Ne demişti bir şair 'Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil ya.' Kırılsam da yüzüme yansıtmayıp kolumu omzuna attım. O bana 'mal mısın?' bakışı atarken bense çekiştirerek yürütmeyi başarmıştım.
"İç sesim." piç sesime saygılar. İlk defa bi durumdan kurtulmamı sağladı kendileri. Kolumdan kurtulup yola devam ettiğinde takmadım. Ya da takmamaya çalıştım.
"İç sesin umrumda değil. BENDEN UZAK DUR!" yanında gitmeye devam edince çemkirdi. İlk defa sesinin bu kadar yüksek çıktığını duymuştum. Tek duyan ben değildim tabii. Yakınımızdan yürüyen kim varsa dönüp bakmıştı.
"Pekala..." sesimin ne kadar kırgın çıktığını umursamadım. "...istediğin gibi olsun." o gün okula geç kalmayı umursamayarak yürümeyi seçtim. Bazı şeyleri düşünmem gerekiyordu.
Kyungsoo'nun kişiliğini çözmeye çalıştım ilk. Yalnızlığı seven bir tipti belki. Ama bir yerde okumuştum 'Yalnızlığı seven insan yoktur. Yalnızlığa mecbur kalan insan vardır.' diyordu. Yalnızlığa mecbur muydu? Neden bi an kaba bi an kibardı. Neden bi an biraz kabuğundan çıkıp sonra hemen o kabuğa giriyordu? Saklanmasını gerektiren bi durumu mu vardı ki... Kişiliğini çözmek oldukça zordu. Özellikle de böyle saklanırken.
![](https://img.wattpad.com/cover/30498785-288-k426851.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET√
AventuraKapşonlu hırkaları vardı, yıkılmaz duvarları olduğu gibi. Dikkatli bakmayınca fark edilmezdi beyaz kelebek misali. O kırılmıştı, o üzülmüştü, o yalnız kalmıştı. Fakat şimdi siyah bir kelebek onu fark etmişti ve hayat griye dönmeye başlamıştı.