11.Bölüm-Senin Gülümsemen Dünyanın En Harika Şeyi

4.3K 410 18
                                    

Gece tam uyuyacakken kaldırıp evime yollamıştı. Sabah kahvaltıya çağırmaya gitmiştim. Tam zili çalacakken kapı açıldı.

"Bunları giymek yasak artık" kapşonlu bir şey giydiğini görünce söyledim.

"Bunlardan başka hırkam yok." normalde iğneleyici bir ton kullanarak cevap verir sanıyordum ama son derece gülümser ve neşeli bi tavırla söylemişti.

"Bende bir sürü var. Birini veririm." üstündekini çıkarmaya başlamıştım bile. Elimden kurtulmaya çalışan tavşancık pek yardımcı olmuyordu tabii.

"Gıdıklanıyorum yapma." kıkırdarken söylediği şeyle daha çok uğraşmaya başladım. "Ya  Kai.." dediği şeyle serbest kalmasına izin verdim. Kimdi ki Kai?

"O-o kim? Sevdiğin kişi mi? Onunla da böyle bi sahne yaşadınız mı? O yüzden mi isimleri karıştırdın?" tek nefeste saydığım bu şeylere karşılık aldığım cevap alnıma yediğim parmak olmuştu.

"Salak mısın sen? Kai bi anime karakter. Benziyosunuz diye 'Kai' diyodum sana. Ağzımdan kaçtı." baştan sinirle başlamıştı ama cümlenin sonuna doğru utandığından olsa gerek sesi kısılıp bakışları yere doğru kaymıştı. Gülümseyerek utanmasını izledim bi müddet. Sonra zaten yarısını çıkartmış olduğu hırkayı bi çırpıda üstünden çektikten sonra açık olan kapıdan içeri atıp kapıyı çektim.

"Hangi animeymiş bakalım o?" Arkamı döndüğümde kolumu omzuna atıp yürümeye başlamadan önce sordum. Ben bu yeni Kyungsoo'yu çok sevdim.

"Çok güzel bi anime. İstersen izleyelim bi ara?" önceki hafta olsa 'üff snn be slk.s.s' modunda olurdu mesela. Oysa o an 'beraber izleyelim' demişti.

"Olur izleriz." böyle böyle konuşarak bizim eve geldiğimizde camda bekleyen annemin yüzünü şok dalgası almıştı. Hızla açılan kapıdan koştuğu anlaşılıyordu. Şaşırdı tabi kadın. Günlerdir Kyung'u konuşturmak için ne çileler çekmişti.

"Kyungsoo?" annemin sesiyle Kyungsoo kollarımdan kurtulup bi iki adım öne çıktı.

"Günaydın anne." annem bi bana bi Kyungsoo'ya baktı.

"Günaydın Soo. Hadi kahvaltıya!" annemin uyarısıyla içeri geçip keyifli bi kahvaltı yaptık. Şunu söyleyebilirim ki hayatımın en güzel kahvaltısıydı.

Kahvaltıdan sonra benim odamdan KAPŞONSUZ bi hırka bulduk. Kyung'a en az 2 beden büyüktü ama şirin olmuştu.

"Kai ya. Başka bi hırka mı alsaydık? Bu sanki üstümde  emanet gibi durdu." Okula neredeyse gelmiştik. Kai ismine fazlasıyla alışmaya başlamıştım

"Hangisini giyersen giy büyük olacak zaten."  bizim okula yürüyen kişiler bizim yanımızdan geçerken en az 2-3 kere dönüp dönüp bakıyordu.

"Neden bakıyolar?" bana biraz daha yaklaşırken söyledi.

"Muhtemelen çok yakışıklı olduğum için." söylediğim şeyle dönüp 'sen ciddi misin?' bakışı attı.

"Şu durumda 'yakışıklı olduğun için'  falan demen gerekmiyor muydu?" sorarken şişirdiği yanakları sıkmamak için kendimi zor tutup bakışarımı öne kenetledim.

"Ben gerçek olanı söyledim."

"Ya tabi." ses tonundan gülümsediği çok açıktı. "Bu ne?" dönüp baktığımda giydiği hırkamın cebindeki bir şeylere dokunduğunu gördüm. Sonra çıkarıp ne olduğuna baktı. "Para mı?" garip huylarımdan biri daha.

"Hırkalarımın ve pantolonlarımın hepsinin cebine bi miktar para bırakıyorum. Böylece yolda kalma ihtimalim olmuyo ve cebimde para bulduğumda seviniyorum. Ayrıca hiçbir hırsız kıyafetlerin cebine bakmaz." sanki dünyanın en harika şeyini yapmışım gibi anlattığım bu şeye o gülünce gerçekten de dünyanın en iyi şeyini yaptığımı anladım. O harika gülümsemesini bana sunmasını sağlayacak bir şey yapmıştım sonuçta. Bu da yaptığım şeyi harika kılan şeydi.

"Bi ara hatırlat da dolabına dadanayım."

"Hatırlatırım." her an sarılmamak için zor tutuyordum kendimi. Önceki gece öyle sarılınca sanki yıllardır bir parçası eksik olan  puzzle'ımın  eksik parçasını bulmuşum gibi hissetmiştim o an. Sanki yıllardır aradığım sıcaklığı bulmuş gibi hissetmiştim. Ona sarılmak dünyanın en pahalı çikolatasından, en etkileyici filminden, en eski şaraptan, küçükken oynadığım oyunlardan, animelerden,  öpüşmekten, kısacası her şeyden daha güzeldi.

"Keşke metroyla falan gelseydik yoruldum." sonunda okulun kapısına geldiğimizde söylemiştim.

"Aslında seninle yürümek güzeldi." söylediği şeyle kafamı ona çevirdiğimde benden daha hızlı yürüyerek mesafeyi açmaya çalıştığını gördüm. Utanmış mıydı? Sanki önemsiz bir şeymiş gibi omzumu silkip peşinden koşmaya başladım. Sınıfa girdiğimizde herkesin bakışı yine bize dönmüştü. Bu sefer farklı olan şey bakışlar ben değil Kyungsoo odaklıydı. Bazıları 'Yeni çocuk mu?' nidaları atarken aptallıklarına gülümseyip sırama oturdum. Tabii Kyung da yanıma. Her zamankinden farklı olarak bu sefer kafasını sıraya dayamamış sıradaki ders için kitabını/defterini hazırlamıştı. O onları hazırlarken herkes nefes bile almadan onu izliyordu. Tabii buna ben de dahilim. Bakışları bana dönünce neredeyse kendi tükürüğümde boğuluyordum.

"Sen kitap getirmedin mi?" ben söylediği şeyi algılamaya çalışırken o çantamı işaret etmişti

"Ha? Unuttum sanırım." ders kitabı getirdiğim zamanlar pek nadirdir. Neden onca ağırlığı taşıyarak genç yaşta fıtık olmayı göze alayım ki?

"Sorun değil benimkini beraber kullanırız." söylediği şeye değil gülümsemesine odaklanmıştım o an.

"Jongin, arkadaşın kim?" yandaki sıradan seslenen Jongdae çoğu kişinin duygularına tercüman olmuştu.

"Aptal mısın? Tabii ki Kyungsoo." bakışlar benim yerime cevap veren Minseok'a yöneldikten sonra sınıfta bi uğultu başladı.

"Gerçekten Kyungsoo muymuş?" yanımıza yaklaşıp Kyung'u yakın incelemeye alan kızlara öldürücü bakışlarımı yolladım.

"Bunun cevabını Xiumin verdi zaten. Şimdi sinirimi bozmadan yerinize geçin." kıskanç biri olduğumu söylemiş miydim? Ha, Xiumin mi? O Minseok'un takma ismi. Nedense samimi olmadığım kişililerin takma isimleri kullanmaktan hoşlanmam ama Minseok takma isminin kullanışmasını daha çok tercih ettiğinden kendi ismiyle hitap edenlere öldürücü bakışlarını atıyor. O yüzden iyisi mi biz ona bundan sonra Xiumin diyelim.

"İşte sırf şu bakışlar yüzünden bile kapşonluluarımı sevebilirim." kızlar gidince kulağıma eğilip söyledi. Aslında bi an bana bile cazip gelmişti bu fikir. Tabi sonra hemen kışkışladım bu düşünceyi.

"Ben sevmiyorum." bakışlarımı ne kadar yumuşatmaya çalışsam da yapamamıştım. Sevmiyordum işte onları, asla da sevmeyecektim.

"Neden?" ne diyecektim ki? 'Sevdiğim kişinin güzelliğini gölgeliyorlar' mı? Uzun bi müddet cevap aradım ama diyecek bir şey bulamadığımdan sessiz kalmayı tercih ettim. Gelen öğretmen de beni cevap vermekten kurtarmıştı zaten. Her zaman sırasına gömülen Kyungsoo bile kalkıp selam vermişti. Sanırım sonunda hayatımda bir şeyler güzelleşiyordu...

SECRET√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin