Ölüm(Bölüm23)

58 4 1
                                    

-Öldür artık.Daha fazla acı çektiğimi görmeni istemiyorum pis yaratık.Hadisene öldür.

-Jessica ne saçmalıyorsun.Ne öldürmesi?

-John?

-Evet John.Ne yaratığı ne öldürmesi.Bu soğukta burada yatıp çığlık atamazsın.

-John Denis teklifimi kabul etmeyecek kardeşimide öldüremem kendim ölmeliyim.Beni burada bırak.Git sen.Shinigami'yi her gördüğümde ağrım çoğalıyor zaten.O kırmızı gözlerle karşılaşınca ölüyorum sanki.Git bırak beni burada.Lütfen...

   Sözümü bitirir bitirmez beni kucağına aldı.O mis gibi kokusu bana ağrı kesici gibi geldi.Anlımdan öpüncede ağrım fazlasıyla azaldı.Garipti ama soğuk nefesim bir anda ılımaya başladı.Üşüyen parmaklarım ısınmaya başladı.Onun kollarında mutluydum.Bütün hayatımı ağrısız onun kolunda yaşayabilirim.Ama olmaz.Bir gün ölücem.Bu kaçınılmaz.Normal bir vampir olup ömür boyu yaşayabilirdim.Ama kim bilirdi sevdiğim adam bana ihanet edicek?Dimi...Bir süre ağrım dindiği için John'un kucağında uyudum.Hala ormandaydık.Nemli toprak kokusu ve John'un kokusu burnuma doluyordu.Uyumamak elde değildi.

******JOHN******

Bir süre yürüdüm ama bir türlü çıkamadım.Etraf çok karanlıktı.Bir yere takılıp Jessica'yı düşürücem diye çok korkuyordum.İleride ay ışığının vurduğu bir yerde küçük bir kulübe vardı.Hemen oraya gittim.Koşar adımlarla kulübeye giderken korktuğum başıma geldi.Bir dal parçasına takılıp yere düştük.Jessica'nın canı acımasın diye çok ani bir hareketle yere sırtımı döndüm.Sert bir düşüştü ama Jessica zarar görmemişti.Uyanmamıştı bile.Şimdi Jessica'yı yere atınca hissettiği acıyı anlıyordum.Sırtıma batan taşlar sırtımı kanatmıştı galiba.Hemen dikkatli bir şekilde yerden kalktım ve kulübeye gittim.Kulübe küçük ve çok eskiydi.Bir tane yatak ve tek bir deri koltuk vardı.Tabi deri deriyse artık.Derilikten çıkmıştı bu deri koltuk.Hemen Jessica'yı o yatağa yatırdım.Jessica'nın daha kafası yatağa değerken yatak gıcırdamaya başladı.Umarım uyanmaz.Uyanmadı da.Bende karanlıkta etrafı süzmeye çalıştım.Sonra cebimden telefonumu çıkardım ve el fenerini açtım.Az ileride şöminenin üstünde örümcek ağları ile örtülü fazlasıyla mum vardı.Örümcek ağlarını ve tozları üfleyerek mumları yakmaya başladım.Tüm mumları yaktıktan sonra etraf aydınlandı.Bende koltuğu Jessica'nın yanına çekip onun melek yüzünü izlemeye başladım.

Neden bu kadar masum olmasına rağmen bu kadar kötü?Neden bu kadar mutsuz?Ben onu mutlu etmek için uğraşırken neden o bana inat mutsuz oluyor?Güvenmiyor mu bana?Kimin yüzünden güvenini kaybetti?Gebertirim ben o kişiyi.Benim meleğim mutlu olmayı hakediyor.Uyurken o kadar masum o kadar mutlu ki.Daha fazla aşık oluyorum.Ama o ölüme yürüyor.Uçurumun başında.Ve arkasında onu itecek Denis var.Yanında da kardeşi.Ya o ölecek ya kardeşi.Ya da Denis kabul ederse hiç biri.Yaşayamam ki o ölürse.Ne yaparım?Ruh gibi dolaşırım herhalde.Onsuz bir hayat düşünemem.Ona bir daha sarılamamak,kokusunu içime çekememek.O sinirli bakışlarına maruz kalmamak.Ne yapardım.Dayanamam.Cidden dayanamam.Ben yanlızım.Yanlızım ve o beni  karşıma çıktı.Tekrar yanlız olamam.Hayır olamam.Onsuz olamam.Onun elini tutamamak bir ölüm.O ölüme yürürken ben sadece onu mu izliyecem.Onsuz yaşayamam.Kesinlikle onsuz yaşayamam.

Bir süre sonra göz kapaklarım karşımdaki güzelliği izlemek için kapanmamaya direnirken artık pes ettim ve yanına kıvrıldım.O güzel kokusunu içime çeke çeke uykuya daldım.Uyanınca biraz odun toplamalıydım.Birde arabayı bulmam lazım.Yarın akşam üzeri çıkmamız lazım.

******JESSİCA******

Sabah uyandığımda içerisi çok güzeldi.Sıcacıktı ve burnuma mis gibi John'un kokusu doluyordu.Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başlamıştım.Ve karşımda bir çift göz görünce dahada mutlu oldum.Uyumuyordu ve beni izliyordu.İlerideki şöminedeki odunların yanış sesleri kulağıma doluyordu.Uyandığımı görünce kollarını bana sardı ve

-Uyu bitanem.Uyu.Dinlenmen lazım.Yola çıkıcaz bugün.

Tamam der gibi başımı salladım.O bana kollarını sarınca çok az olan ağrım tamamen kayboldu.O bana huzur veriyordu.Yola çıkacağımızı düşünerek neler yaşayacağımızı düşünerek uykuya daldım.

Bir süre sonra John'un nazik minik öpücüğü anlıma dokundu.Bende uyandım.Bana gülümsedi ve tekrar sımsıkı sarıldı.Sonrada

-Gitme vakti meleğim

-Tamam.Ama nereye?

-Denis'e ama sonra Venedik'e geri dönücez.

Tamam der gibi başımı salladım ve yataktan kalktım.Onun kollarından ayrılınca ağrım yavaş yavaş boy göstermeye başlamıştı.Yüzümü büzerek ona baktım.Oda bana bakıp üzülerek beni kucakladı.Koltuğa oturttuktan sonra bir şişe suyu şömineye boşalttı.Sonra da beni tekrar kucakladı.Kapıdan çıkınca hala ormanda olduğumuzu farkettim.Ağaçların arasından güneş ışıkları giriyordu.Az ileride de John'un arabası vardı.Ona gülümsedim ve daha sıkı boynuna sarıldım.Oda sonra beni ön koltuğa oturttu.Kapımı kapattıktan sonra bagajın kapağını açtı.Burnuma kan kokuları geliyordu.Şoför koltuğuna geçince elinde kan torbaları gördüm.Bana o torbaları uzatınca kanı içmeye başladım.Kanı bitirdikten sonra teşekkür ettim ve yanağına zorda olsa öpücük kondurdum.Arabayı bu ormandan nasıl çıkaracağını çok merak etmiştim ama arabayı arka arka sürerek kulübenin arkasındaki boşluktan bomboş bir araziye çıktık.Ordanda biraz ilerleyince bir dağ yoluna çıktık.Ordanda yola devam ettik.Üşüdüğü hissettim.Bunu John'da farketmiş olacak ki bana arka koltuktan bir kazak uzattı.Bende hemen onu giydim.Bir yandan üşüyor bir yandan ter döküyordum.Bu hissi biliyorum.Ateşim çıkıyordu.Yine mi hastalık ya.Ölürken birde hasta hasta mı ölücem.John bana üzülerek bakıyordu.Bir süre sonra bana telefon ve kulaklık uzattı.Bende onları alarak Eminem dinlemeye başladım.

Bir süre sonra göz kapaklarım kapanmaya başladı.Ama bu garip bir kapanıştı.Sanki son kez açmıştım gözlerimi ve sonsuzluğa kapatıyordum.Sanki bu herşeyi son kez görecekmişim.Sanki son kez John'un sesini duymuşum.Son kez onu görmüştüm.Hatta sanki son gördüğüm kişi o oluyordu.Ölüm nasıl bir his bilmiyorum ama sanki ölüyormuşum gibi hissediyordum.Sona mı geldim yoksa?Cidden son nefeslerimdemiyim.Cidden mi?Ben...Ben bunu John'un yanında yapmaya hazır değilim.Yani ölmeye.Bu kadar kolay mı?Biraz daha direnebilirdim.Bir kez daha ona sarıla bilirdim.Ve sanki bir kez daha Denis'le konuşabilirdim.Denis'i seviyorum.Hala seviyorum.Ama şuan ölüyorum ve bunun sebebi Denis.O yüzden ben burda ölürken Denis'i değil beni seven adamı,John'u düşünmeliyim.Gözlerim artık kapanıyordu.Nefesim buz kesmişti.Ellerim soğuktu.Zar zor kafamı yola odaklanmış son gaz giden John'a çevirdim ve son seslerimle "özür dilerim.Seni seviyorum..." oldu.Son olarak araba çok sert bir şekilde durmasıydı.Gerisi siyah perde...

Umm...Nasıl ama?Ölecek mi?Yoksa Denis'e yetişecek mi?Final mi yoksa devam mı?Final sanki çok yakın gibi ha?Yeni kitaba başlamayı düşünüyorum.Sizce bu bölüm nasıldı?Bu aralar biraz sorunlarım var o yüzden kitaba elimden geldiğince özen göstermeye çalışıyorum.Ama elimden sadece bu kadarı geliyor.Üzgünüm.Umarım beğenmişsinizdir.

Kanlı DişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin