0:1

20 6 4
                                    

Gecenin serinleten rüzgârı, Jina'yı bu uzun antrenmandan sonra bayağı üşütmüştü. Sabahtan akşama, hatta geceye kadar tahta manken ile antreman yapmıştı. İlk önce yere oturdu sonra uzandı. Gözlerini kapatıp soluklanmaya başladı.

Jina, Kızıl Grubunun en güçlüsüydü. Ona karşı hiç kimse karşı koyamazdı. Hiç kimse...

Olduğu yerde gerinip gözlerini açtı. Ay'ı izlemeye başladı. Hayatında Ay kadar mükemmel bir şey görmemişti. Ay onu rahatlatıyordu. Annesi onu doğururken ölmüştü. Babası ise o küçükken sınırdan avlanmak için çıkmış ama bir daha geri dönmemişti.

Jina, Kızıl Grubunun liderinin dikkatini çekmişti. Jina'yı yanına alıp ihtiyacı olan her şeyi sağlamış, ona dersler vermiş. Yaptığı hareketlerin daha iyisini yaptığını görünce onda bir şeyler olduğunu anlamış, özel bir şeyler.

Jina'nın uzun siyah saçları, nadir bulunan mavi gözleri vardı. İyi bir savaşcı olmanın yanı sıra güzel bir kızdı da. Yirmi bir yaşına çoktan girmişti bile.

"Hey Jina!" Jina neredeyse uykuya dalacağı sıra Byeol'un sesini duydu. Yerden doğruldu. "Evet Byeol?" Jina'nın yanına yaklaşıp oturdu. "Yarın Gölge Grubunu ziyarete gidecekmişsiniz, haberin var değil mi?"

"Evet var." Dedi başını sallayarak. "Orada Hoseok diye bir ninja varmış. Hiç kimse onu yenemiyormuş, tıpkı senin gibi." Jina başını önüne çevirip gözlerini kapattı. "Hm"ladı. Dikkatini çekmemişti. "Seni bile yenebilirmiş diyorlar." Gözlerini açıp başını Byeol'a çevirdi.

"Ha ha ha, çok komikmiş. Kızıl Grubundan kimse beni yenemiyorsa Gölge Grubundan mı birisi yenecek beni?" Göz devirip yerden kalktı. Ellerindeki beyaz bezleri çözüp yere attı. Arkaya doğru dönüp ilerlemeye başladı.

"Ama bence bir konuş onunla." Jina durup Byeol'a baktı. "Byeol, sevgili kardeşim, uykum var. Hadi gidelim uyuyalım. He?" Başını sallayıp Jina'nın arkasından yürümeye başladı.

Aslında biraz dikkatini çekmişti bu Hoseok. Abartıyorlardır deyip odasına girdi. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp geceliğini giyinip, yerdeki yatağına uzandı. Hiç bir şey düşünmeden gözlerini kapatıp uykuya daldı.

.

Gözlerini açtığında Güneş yeni yeni doğuyordu. Yatağında bir süre kalıp tamamiyle uyanmaya çalıştı. Kapının arkasından ses duydu. "Efendim, girebilir miyiz?" Jina hâlâ yatağındaydı. Umursamayıp onayladı. Hizmetçiler içeri girdiler. "Efendim, sizi bu gün için hazırlamalıyız."

Jina gözlerini açıp yataktan kalktı. "Sakın! Ben kendim hazırlanırım."

"Ama efendim, liderin emri üze-"

"Boşver emri, ben asla bir daha ağır şeyler giymem!" Onları odasından kovmuştu. Gözlerini ovuşturup kıyafet dolabından uygun kıyafet aradı. Bulduğu elbiseyi giyinip saçını yapmaya başladı. Saçını kırmızı bir kurdele ile at kuyruğu yapıp odasından çıktı.

Jina kahvaltı sofrasına Byeol'un yanına  oturup lideri beklemeye başladı. Kısa süre sonra lider de geldi. İkisi de oturdukları yerden kalkıp liderin önünde eğildiler. Lider yerine geçtikten sonra ikisi de oturdu.

"Jina." Lider Ki Woo kalın sesiyle konuştu. "Evet, efendim?"

"Tamamiyle hazırsın değil mi?"

"Evet, evet hazırım." Lider "Hm"layıp kahvaltı yapmaya başladı. Lider her ne kadar umursamaz görünse de Jina ve Byeol'u çok seviyordu.

Sofradan kalktılar ve direkt atların yanına ilerlediler. Byeol o sırada Jina ile konuşuyordu. "Hoseok'a bir bakmayı unutma."

"Çok istiyorsan sen gel bak Byeol." Byeol ellerini kaldırıp geriye doğru döndü. "Bir şey demedim tamam." Jina gülümseyip kara atına yöneldi. Başını okşayıp atını hazırlamaya başladı. Lider ve Jina ile birlikte on asker de gelecekti. Dört saatlik bir yolculuktu.

"Herkes hazır mı?"

"Evet komutanım!"

"Pekâlâ, liderim. Hazırız." Lider Ki Woo başını sallayıp onayladı. Önden beş asker ilerledi ortada lider ve Jina vardı. Arkalarından da diğer askerler.

.

İki, üç kere dinlenme ile geçen yolculuk bitmişti. Sonunda gelmişlerdi Gölge Grubunun kabilesine. İnsanlar onlara bakarak fısıldaşıyorlardı. Özellikle Jina hakkında.

"O meşhur kız bu mu?"

Sonunda Gölge Grubunun liderini görmüşlerdi. Atlarını durdurup indiler. Jina atını bir askere devredip ilerledi.

"Merhaba Ki Woo." 

"Merhaba Jung İl." Gölge Grubunun lideri gülümseyip içeri gösterdi. "Lütfen içeri geçin." Liderim başını sallayıp adımladı. Ardından ben de girdim içeriye. Bize özel yapılmış minderlerin üzerine oturduk.

"Bayağı oldu görüşmeyeli ha?"

"Hmm, doğru. Bayağı oldu." Lider Jung İl gözlerini şaşırmış gibi açtı. Biraz itici geldi bana bu adam. "Bu kız meşhur Jina mı?"

"Evet efendim." Sanki dalga geçiyormuş gibi bakıyordu. Göz devirmemek için zor tutuyordum kendimi. "Kimse seni yenemiyormuş. Demek pek güçsüz Kızıl Grubu." Gözlerimi ona çevirip bakmaya başladım.

Yaşlı herif, bir tane vursam ölecek.

Gülümseyip önüne döndüm. "Eski günlere dönmeyeleim Jung İl." Başını sallayıp onayladı. "Efendim, izninizle dışarı çıkabilir miyim?"

"Evet, tabii ki." Başımı sallayıp kalktım. Önlerinde saygıyla eğilip geriye doğru ilerledim. Dışarı çıkıp nefes aldım. Tanrım, ne aptal adammış bu lider.

Arkadan bağrışma sesi duydum. Başımı sola çevirip oraya doğru ilerlemeye başladım. Ses gittikçe artıyordu. Gizlice antreman yapan adama bakmaya başladım. Tahta manken ile antreman yapıyordu.

"Shadowkill-u!" Birden bağırmasıyla etrafta birden fazla gölgeler olmaya başladı. O adamda ortadan kaybolmuştu. Bir kaç saniye sonra tekrar olduğu yerde belirmişti. Gölgeler de yok olmuştu. Tahta manken tuzla buz olmuştu. Şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Hey, sen." Konuşmasıyla sakladığım yerden çıktım. O da arkasına dönüp bana bakmaya başladı. Bir kaşını kaldırıp bana bakmaya başaldı. Kimdi o? Bunu nasıl yaptı?

"Seni daha önce hiç görmedim, kimsin sen?"

"Ben Kızıl Grubundan Kim Jina." Gözlerini açıp bana yaklaştı. "Demek o kız sensin."

Bana doğru adımlamaya başaldı. "Pekii, sen kimsin?" Elini bana uzattı. Kabalık yapmayıp elini tuttum.

"Ben Gölge Grubundan Jung Hoseok."


𝙴𝚊𝚜𝚝𝚎𝚛𝚗 𝚆𝚊𝚛𝚛𝚒𝚘𝚛𝚜   ও 𝙺.𝙽.𝙹.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin